|
|||||||||||||||||||||
|
Miaoların tanrısını temsil eden kütük önünde tütsü yakıp dilek tuttu
Köyün girişinde Miao tanrısını temsil eden, bir sembolün olduğu yere geldik. Etrafı ahşapla çevrilmiş bir sunak olan bu yerin ortasında dev bir ağaç kütüğü vardı. Bu kütük Miaoların tanrısını temsil ediyordu. Adına "şaman" mı, yoksa "rahip" mi demem gerektiğine karar veremediğim için "köyün manevi lideri" diyebileceğim bir kişi tarafından burada kutsandık, tütsü yakıp dilek tuttuk.
Miaolara özgü gösteriler
Sonra topluca Biasha köyünün içine girip Miaoların yaşamları hakkında bilgi aldık. Ormanla içiçe yaşayan bu insanların üretim faaliyetinden eğlencelerine kadar herşey ormanla bağlantılıydı. Genç kızlar ve erkeklerin özgürce birarada bulunabildiği Miaolarda, gençler birbirlerinin dikkatini şarkılarla çekip kendilerine şarkılar söyleyerek eş buluyormuş. Zaten Guızhou'da her yerde ve herşeyde şarkılar var. Biz de bu eyaleti şarkılar eşliğinde geziyoruz. Orman deyince, doğal oarak avcılığın da Miaoların yaşamında özel bir yer tuttuğunu söylemiş oluyoruz. Ayrıca pirinç tarımıyla da uğraşıyorlar. Miaoların yaşamı hakkında uzun ayrıntılara girip anlatacaklarımı etnolojik bir rapora dönüştürmek istemiyorum. O nedenle benim dikkatimi en çok çeken ve okuyacak olanların da ilgisini en fazla çekeceğini sandığım birkaç ayrıntıyı ve özel sahneyi betimlemeye çalışmakla yetineceğim.
"Erginlik töreni"
Miaolar arasında bir erkeğin yetişkin sayılması için, o kişi 16 yaşına girdikten sonra, delikanlının kişiliğine uygun olarak köyün yaşlıları zamanı geldiğine karar verince özel bir erginlik töreni yapılıyor. Erkekler ancak bu törenden sonra silah taşımaya hak kazanıyor. Bu törenin en önemli bölümü, o zamana kadar uzun olan saçların, tepede sadece bir tutam kalacak şekilde traş edilmesi. Tören için orman içinde açıklık bir alana geliniyor ve kızlar elele tutuşup bir halka oluşturuyor. Traş edilecek ergin adayı yere çömeliyor ve kendini berberin ellerine teslim ediyor. Neden "teslim ediyor" dediğim birkaç satır sonra anlaşılacak. Çünkü "berber" deyince, kullandığı traş aletinden özellikle söz etmek gerek. Uzun saplı, ucu kıvrık, orağı andıran bir alet bu. Çincesi "liandao" olan bu aletle insan traş etmekten çok ancak buğday biçilebilirdi. Ama törende traş edilen genç, Hazret-i Eyüp sabrıyla acısına katlanıyordu. Bununla traş olmak gerçekten çok acı verici. Nereden mi biliyorum? Çünkü törenden sonra denedim. Oraklı berber, şakağımda saç ile sakalın birleştiği çizgiden birkaç milimetre traş etti. Tabii buna traş denebilirse...
Heyetimizin üyelerinden İspanyol arkadaşımız Josep-Oriol Fortuny Carreras traş takımını kaybetmişti. Bu uzun ismin bir özeti olarak aramızda "Uri" diye hitap ettiğimiz arkadaşımızın aklına o anda parlak bir fikir geldi ve birkaç günlük sakalını traş etmesi için Miao berberin önüne oturuverdi. Belki Cervantes'in o soyu tükenmiş şövalyesi gibi o da acısına kahramanca direnecekti, ama orakla sinekkaydı traş olmuyordu. Bir süre denedikten sonra Miao berberi de o da pes etti. Ama bu sahneyi görünce, zihnimde canlanan melodi eşliğinde şunu düşünmekten kendimi alamadım: Gerçi İspanyol dostumuz Sevilla kendinden değildi, Barcelonalıydı, ama eğer Antonio Rossini bu sahneyi görseydi, acaba "Il Barbierie di Siviglia"yı (Sevil Berberi) yazdığı gibi bir "Il Barbierie di Miao" (Miao Berberi) operası da besteler miydi?
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |