|
|||||||||||||||||||||
|
Beijing Olimpiyat Oyunları'nın 9 Ağustos günü yapılan bayanlar 48 kilo halter yarışmasında Türk halterci Sibel Özkan, toplamda 199 kiloyla Çinli Chen Xiaoxia'nın ardından ikinci olup Türkiye'ye Beijing Olimpiyatları'nda ilk madalyayı kazandırdı. Çin Uluslararası Radyosu muhabiri, Sibel Özkan'la yarışmadan sonra sohbet ederek hayat hikayesini öğrendi.
Beijing Havacılık ve Uzay Üniversitesi Spor Salonu'nda 9 Ağustos günü yapılan bayanlar 48 kilo halter yarışmasında Çin'in Taiwan bölgesinden gelen Chen Weilin'in son denemesinde başarısız olmasının ardından, rakibini büyük bir heyecanla izleyen Türk halterci Sibel Özkan, duygularını gizleyemeyerek teknik direktörünün boynuna sarıldı ve ağladı. O sahne, halen birçok insanın hafızasında taptaze duruyor. Çünkü her sporcunun yarışma alanında döktüğü gözyaşlarının arkasında zorlu bir mücadele süreci yatıyor. Sibel Özkan, madalya töreninden sonra, madalyasını annesine ve vatanına hediye ettiğini söyledi.
1988'de Afyon'da dünyaya gelen Sibel Özkan, altı yaşında babasının ve annesinin boşanması üzerine Konya'daki bir çocuk esirgeme kurumuna gönderildi ve yalnız bir yaşama başladı. 11 yaşında annesini kaybeden Özkan, yaşam umudunu sporda buldu. Spora judoyla başlayan ve bu daldaki yarışlarda başarılı bir performans gösteren Sibel Özkan, 13 yaşında haltere geçti. Sibel Özkan, yaklaşık 10 yıldır süren sporculuk yaşamına nasıl başladığına ilişkin sorumuzu şöyle yanıtladı:
"Kendimi çok hırpaladım çalışmak için. Kendime bir hırs yaptım. Çünkü kimsem yoktu etrafımda, sadece ben ve ben, yine ben. 'Kendim için neler yapabilirim?' 'Ne yapabilirim?' 'Kendimi nasıl kurtarabilirim?' 'Geleceğimi nasıl garanti altına alabilirim?' düşüncesi içerisinde bu işe girdim."
Bunları söylerken Sibel Özkan'ın yüzünde yaşıtlarında pek fazla görülmeyen bir kararlılık ifadesi vardı. Hayatın zorluğu, onu başarıya ulaşmak için çok çalışmaya mecbur ediyordu. Günlerinin büyük bir bölümünü dışarıya pek çıkmadan halter salonunda ter içinde çalışarak geçirdiğini anlatan Sibel Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabii benim hayatım, gerçekten zorluklar içinde gelişti. Bugüne çok kolay gelmedim. Gerçekten çok çalıştım, çok hırpalandım."
Sibel Özkan'ın incecik bedenini görenler, onun bir halterci olduğuna asla inanamaz. Ancak ellerindeki nasır, onun yoğun çabalarının kanıtıdır. Olimpiyatlar'dan önce her gün yedi saat antrenman yaptığını kaydeden Sibel Özkan, olimpiyatlardaki gümüş madalyanın uzun süren emeğinin bir sonucu olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Haltere başlayalı tam altı buçuk yıl oluyor. Milli takım kampına girdim, ilk senemde. Sonra yurt dışına Avrupa yarışlarına çıktım. Ondan sonra baktım, 'Ben bu işten ekmek yerim', dedim devam ettim ve bugünlere geldim. Tabii devlet de gerçekten çok yardımcı oluyor."
Kimsesiz bir kız olan Sibel Özkan, bugüne kadar birçok kişiden yardım gördü. Vatana onur kazandırdığı için kendisiyle gurur duyduğunu belirten Sibel Özkan, kendisini halterle tanıştıran ilk teknik direktörden kendisine destek veren ve teşvik eden herkesi hiç bir zaman unutmayacağını söyledi. Sibel Özkan, şunları anlattı:
"Yarışmamdan bir gün önce federasyon başkanımız bana şunu söyledi: 'Sen kazanacaksın! Sen çalışmanın hakkını alacaksın! Kesinlikle hiç bir şeyden dolayı moralini bozma, motivasyonunu yüksek tut, sadece yarışmaya odaklan! Yaptığın dereceyi burada da yapacaksın ve olay bitecektir'. Gerçekten onu dinledim. Hiç bir şeye kafa yormamaya çalıştım. Çünkü bana inandılar. Yani burada bir başarı göstereceğime inandılar. Onlar bana inanınca, ben kendime güvenimi tekrar kazanmış oldum."
Sibel Özkan'ın sergilediği mücadele ruhu ve performans, Uluslararası Halter Federasyonu icra üyesi Hasan Akkuş tarafından takdirle değerlendirildi. Hasan Akkuş, Sibel Özkan hakkında şunları söyledi:
"Sibel'in orada ikinci olması, bizim açımızdan çok mutlu bir olaydır. Türkiye açısından da, Türk kafilesi açısından hepimizin morali oldu. Ve tabii Sibel Özkan genç bir sporcu ve ilk defa böyle büyük bir organizasyonda yer alıyor. Bizim onun bu müsabakanın, büyük organizasyonun psikolojik baskısını atlatıp atlatamayacağı konusunda bazı şüphelerimiz vardı. Fakat çok güzel yarıştı. Türk halteri ve dünya halterinin yeni bir yıldız kazandığını düşünüyorum."
Madalya kazanmanın kendisini çok sevindirdiğini belirten Sibel Özkan, yarışmadan sonra Çin Seddi'ni ve Gök Tapınağı'nı gezdiğini, Çin kültüründen ve Çin halkının sıcakkanlılığından derinden etkilendiğini söyledi. Sibel Özkan, bu konuda şöyle konuştu:
"Çin Seddi'ne, Gök Tapınağı'na gittiğim zaman, herkes beni hemen tanıdı. Bu kadar ilgiyle karşılaşacağımı beklemiyordum. Yarışmadan sonra bile imza istediler. Yarışmam bitti. Hala öyle. Salona giderken böyle çekine çekine gidiyorum. Sürekli imzalar falan. Aslında çok güzel bu duygu bence. Yani başarının karşılığını alıyorsun bu şekilde. Tanınıyorsun, seviliyorsun. Hayatta en güzel şey, zaten sevilip sayılmaktır. O yüzden çok mutluyum."
Sibel Özkan'ın bileğinde Çin porseleninden bir zincir vardı. En sevdiği çiçeğin gül olduğunu anlatan Sibel Özkan, üzerinde gül motifi bulunan bu zincir ve olimpiyatların gümüş madalyasıyla Türkiye'ye dönmekten büyük mutluluk duyduğunu sözlerine ekledi.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |