|
|||||||||||||||||||||
|
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Ortadoğu'ya yaptığı ziyareti dün (4 Mart) tamamlamasıyla, Obama yönetiminin bölge politikası da netleşiyor. Bush yönetimiyle kıyaslandığında, Obama yönetimi, bölgede kendisi için yeni bir imaj oluşturmak ve etkisini artırmak amacıyla, Ortadoğu sorununda daha esnek ve daha yapıcı davranıyor. Ancak gözlemciler, Obama hükümetinin Ortadoğu politikasının etkili olmasının önünde hala çeşitli zorlukların bulunduğuna dikkat çekiyor.
Clinton ziyareti sırasında, Ortadoğu bölgesine ilişkin birçok konuda bir dizi sinyaller verdi. Bunlar arasında, Filistin devletinin kurulmasının aktif şekilde desteklenerek "iki devlet taslağı"yla Filistin-İsrail çatışmasına son vermeye çalışılacağı; Suriye'yle olan ilişkilerin yumuşatılıp büyükelçi gönderilmesinin düşünüleceği; ve İran'la diyalog yapılabileceği, ancak İran'ın nükleer silaha sahip olmasını önlemek için bütün önlemlerin alınacağı gibi mesajlar bulunuyor.
Clinton 3 Mart günü Kudüs'te yaptığı konuşmada, ABD hükümetinin Filistin devletinin kurulmasını sağlamaya çalışacağını ve Filistin-İsrail barışı için "iki devlet taslağının" kaçınılmaz olduğunu vurguladı. "İki devlet taslağının" İsrail'in hayati çıkarlarına uygun olduğuna işaret eden Clinton, aynı zamanda Gazze'deki silahlı güçlerin İsrail'in güneyine yaptığı roket saldırılarını kınadı ve İsrail'in acil görevinin Filistin'le Gazze'de "kalıcı ateşkes" gerçekleştirmek olduğunun altını çizdi. Clinton, dün Batı Şeria'daki Ramallah kentini ziyaret ederken, Ortadoğu barış sürecinin önemine vurgu yaparak, Başkan Barack Obama'nın Filistin-İsrail barışı için çaba harcamakta olduğunu söyledi. Clinton ayrıca İsrail'in Kudüs'ün doğusunda oturan Filistinlilerin konutlarını yıkma planını da eleştirdi.
İran nükleer sorununa da değinen Clinton, bu sorununun çözülmesi için "zamanın az olduğuna" dikkat çekti ve bu nedenle ABD'nin bu "küresel tehlikeye" aktif şekilde karşı koyması gerektiğini vurguladı. İsrail'de yayınlanan Haaretz gazetesinin internet sitesinde önceki gün yer alan bir haberde, İsrail dışişleri ve savunma makamlarının, ABD ile İran arasında görüşme yapılmasını destekleyen, aynı zamanda ABD'den bir dizi talepte bulunan bir belge hazırladıkları belirtildi. ABD basınında yer alan bir haberde ise, Başkan Obama'nın kısa süre önce Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'e bir mektup göndererek, Rusya İran'ın nükleer silahtan vazgeçmesini sağladığı takdirde, ABD'nin de Doğu Avrupa'ya füze savunma sistemini yerleştirmemeyi kabul edebileceğini ima ettiği bildirildi. Obama'nın bu haberi yalanlamasına rağmen, kamuoyunda İran nükleer sorununda yeni strateji uygulayacağı görüşü hakim.
Dışişleri Bakanı Clinton Suriye'yle ilgili olarak yaptığı konuşmada, ABD'nin "ilk aşamadaki diyalogu başlatmak" üzere bu ülkeye 2 özel elçi göndereceğini ve tekrar büyükelçi gönderip göndermemek gibi konuların ele alınacağını dile getirdi. İlk aşamadaki diyalogu başlatmanın "harcamaya değer bir çaba" olduğunu ifade eden Clinton, bu çabanın İsrail'de yeni hükümetin kurulmasından sonraki İsrail-Suriye barış sürecine de yardımcı olacağını kaydetti.
Bütün bu bilgilere bakıldığında, gözlemciler, Obama yönetiminin Ortadoğu politikasının üç özelliği olduğunu savunuyor. İlk olarak, ABD'nin geçmişte gösterdiği katı imajını yumuşatmak ve bütün diyalog olasılıklarını vurgulamak; ikinci olarak, Arap ülkeleriyle geniş temas kurarak, kendi imajını düzeltip Ortadoğu bölgesindeki etkisini artırmak; son olarak, Rusya gibi diğer ülkelerin ABD liderliğindeki Ortadoğu barış sürecine katılmasını sağlamak ve daha iyi bir sonuç elde etmek.
Bunun yanı sıra gözlemciler, Obama yönetiminin Ortadoğu politikasının uygulanmasında zorluklarla karşı karşıya kalacağını belirtiyor Çünkü İsrail'de işbaşına gelecek sağcı hükümet birçok ilkesel konuda ABD politikasından farklı tutum alıyor. Hükümeti kurmakla görevlendirilen Likud Grubu lideri Benyamin Netanyahu, öteden beri Filistin-İsrail barış görüşmelerini eleştiriyor ve Filistin devletinin kurulması konusunu konuşmaktan kaçınıyor. Netanyahu kısa süre önce yaptığı konuşmada, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim merkezlerinin genişletilmesine izin vereceğini ifade etmişti. Netanyahu'nun tutumunun ABD politikasına aykırı olduğu açıkça ortada. Dahası Netanyahu, Golan Tepeleri'ni Suriye'ye geri vermeyeceğini ifade etti. Bu, Suriye'nin barış görüşmelerinin yeniden başlatılması için koyduğu bir ön koşul. Tabii, İsrail, ABD'nin Ortadoğu'daki uzun vadeli müttefikidir. Güçlü bir İsrail ABD'nin çıkarlarına uygundur. Bu nedenle ABD'nin Ortadoğu politikasında köklü değişiklik beklentisi gerçekçi değil. ABD'nin kendi politikasını uygulamak için İsrail'in yeni hükümetine ne gibi baskılar yapacağı ise zamanla belli olacak.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |