|
|||||||||||||||||||||
|
İngiltere Başbakanı Gordon Brown dün (3 Mart) Washington'a giderek iki gün sürecek ABD ziyaretine başladı. ABD'de yeni yönetimin göreve başlamasından sonra bu ülkeyi ziyaret eden ilk Avrupa ülkesi lideri olan Brown'un bu ziyareti, iki soruyu gündeme getirdi. Bunlardan ilki, ABD ile İngiltere'nin küresel finans krizi başta olmak üzere çeşitli küresel sorunlara karşı nasıl bir işbirliği içinde olacakları, ikincisi ise Beyaz Saray'ın sahibinin değişmesinden sonra bu iki ülke arasındaki "özel ilişkiler"in sürdürülüp sürdürülemeyeceği. Ancak Brown'un dünkü temasları, ABD yönetiminin İngiliz liderini çok sıcak karşılamadığını gösterdi.
Brown'un dün Beyaz Saray'da ABD Başkanı Barack Obama'yla yaptığı görüşmenin esasını finans kriziyle mücadelede işbirliği ve Nisan ayında Londra'da yapılacak G-20 Finans Zirvesi hazırlıkları oluşturdu. Brown, bütün ülkelerin finans krizine karşı eşgüdüm içinde hareket etmesi ve aynı zamanda finans sektörünün şeffaflığını artırmak için daha sıkı denetim yapılması gerektiğini savundu. İngiltere yönetimi tarafından daha önce yapılan açıklamalarda da G-20 Finans Zirvesi'nde bir "Yeni Küresel Politika" belirlenmesi, aynı zamanda İngiltere ile ABD arasında güçlü bir ortak plan hazırlanması istenmişti. Ancak Beyaz Saray'da dün yapılan görüşmede, Obama'nın mali politikanın düzeltilmesi ve başta Uluslararası Para Fonu IMF olmak üzere uluslararası örgütlerde reform yapılması yönündeki önerilere temkinli yaklaştığı görüldü. Bunun yanı sıra görüşmede, NATO'nun 60. kuruluş yıldönümü dolayısıyla yapılacak zirve toplantısı, ABD-İngiltere ortaklık ilişkilerinin pekiştirilmesi, küresel iklim değişikliği, Afganistan savaşı, İran nükleer sorunu ve Orta Doğu'daki gelişmeler gibi geniş konular da ele alındı.
Gordon Brown liderliğindeki İşçi Partisi yönetimi, Brown'un ABD ziyaretinin kendisinin ve partisinin yurt içindeki prestijini artırmasını bekliyor. Hatta kamuoyunda bu ziyaretin Brown'un önümüzdeki yıl yapılacak genel seçim öncesindeki en önemli hamlesi olduğu da savunuldu. İngiltere'de yapılan son kamuoyu araştırmasına göre, İşçi Partisi'ne yönelik destek oranı yüzde 28'e indi. Ekonomideki bozulma ve işsiz sayısındaki hızlı artış, Brown'un yönetim kabiliyeti ile İşçi Partisi'nin finans kriziyle mücadele stratejisine yönelik güvenin azalmasına neden oldu. Ancak gözlemciler, Brown'un son ABD ziyaretinin siyasi bir rahatlamadan öteye gitmeyeceğini ve kendisi ile İşçi Partisi'nin sıkıntılarını köklü biçimde gideremeyeceğini ileri sürdü.
ABD eski Başkanı George W. Bush ile İngiltere eski Başbakanı Tony Blair döneminde iki ülke arasında terörle mücadele savaşı dolayısıyla sıkı ilişkiler vardı. Ancak Bush ve Blair'in görevlerinden ayrılması, iki ülke arasındaki özel ilişkilerin devam edip etmeyeceği sorusunu gündeme getirdi. Küresel finans krizinin patlak vermesi, iki ülkenin el ele vermesi için yeni bir imkan yarattı. Nitekim Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada, ABD ile İngiltere arasında özel bir ortaklık ilişkisi bulunduğuna işaret edilerek, Obama'nın küresel sorunlara karşı Brown'la yakın işbirliği yapmayı arzuladığı kaydedildi. Bu açıklama, İngiliz yetkilileri oldukça rahatlattı.
Ancak Brown'un ABD'deki temasları, iki ülke liderleri arasında uyum bulunduğuna dair açık bir sinyal vermedi. Planlanan ortak basın toplantısı, "şiddetli kar yağışı" gerekçe gösterilerek iptal edildi. Obama ile Brown arasındaki görüşme ile sonraki çalışma yemeği, yalnızca yarım saat sürdü. Buna karşı George W. Bush'un göreve başladığı 2001'de, Tony Blair, Bush'la dört saat görüşmüş, Camp David'de akşam yemeğine katılmış, geceyi de orada geçirmişti. Ayrıca sekiz yıl önce Blair'in eşi Cherie'ye Bush'un eşi Laura tüm ziyaret boyunca eşlik etmişti, Brown'un eşi ise Barack Obama'yla görüşemedi. Bütün bu ayrıntılar, Obama ile Brown arasında henüz iyi bir kişisel dostluk oluşmadığını ve ABD-İngiltere ittifakının da beklenen seviyede olmadığını gösterdi.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |