M.Ö 6. ile 5. yüzyıllar arasındaki dönemde Hindistan'da ortaya çıkan Budizm, M.Ö 1. yüzyılda Keşmir üzerinden Çin'in Hotan bölgesine girdi ve daha sonra Xinjiang'da hızla yayılarak buradaki siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal yaşamın her yönünü etkiledi; kısa süre içinde de bölgenin hakim dini haline geldi.
Tarihi İpek Yolu güzergahında yer alan Xinjiang'ın Budizm'in Çin'e girdikten sonraki ilk durağı olmasından dolayı Tarım Havzası'nın iki ucunda yer alan Hotan ve Qiuci, o dönemde Budizm'in en önemli iki merkeziydi. Tarihi kayıtlara göre Hotan'da 10 binlerce Budist rahip vardı. Bölgede kurulan çok sayıdaki Budist tapınağındaki rahiplerin sayısı 1000 ile 4000 arasında değişirdi. Bugün Kuça olarak adlandırılan Qiuci'da ise yaklaşık 1000 Budist tapınağı kurulmuştu. Sayıları oldukça fazla olan tapınakların yanı sıra, Budizm'in öğretilerini ve hikayelerini anlatan çeşitli mağaralar da açıldı. Kuça yakınlarında bulunan Kızıl Bin Buda Mağarası, bunların en önemlisiydi.
O tarihte bölgede geniş katılımlı Budist törenleri yapılırdı. Bazen 14 gün süren bu görkemli törenlere sıradan insanların yanı sıra kral ve kraliçeler de katılırdı.
M.S 5. ile 7. yüzyıllar arasındaki dönemde Xinjiang, arkası kesilmeyen savaş ve kaoslara sahne oldu. Vaha ekonomisinin ciddi darbe alması üzerine bölge insanlarının yaşamı hızla yoksullaştı. Buna rağmen tapınakların ve pagodaların inşası ile dini faaliyetlerin yüklü masraflarını karşılamak zorunda bırakılan Xinjianglıların acı kaderleri karşısında Budizm'e olan sadakati giderek zayıfladı. M.S 7. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Manicilik dahil diğer dinlerin etkisi altında Budizm'in Xinjiang'daki hakim din konumu sarsılmaya başladı ve 10. yüzyılda yerini İslamiyet'e bıraktı.