|
|||||||||||||||||||||
|
Merhaba sevgili dinleyiciler, aydınlık ve oldukça soğuk bir Beijing günüyle tekrar sizlerleyiz. Bugün ki konuğum, Sayın Engin Uludağ.
CRI- Engin Bey merhaba, programımıza hoş geldiniz. Dinleyicilerimize kendinizden bahseder misiniz?
Engin Uludağ- Merhaba, hoş bulduk. İsmim, Engin Uludağ. 1987 yılında, Denizli 'de doğdum. Ailemle doğma büyüğüme oralıyız. İlkokul, ortaokul, liseyi Denizli'de okudum. ÖSS'ye girdikten sonra, İstanbul'da bir üniversiteyi kazanmıştım. Çin'e gelmek istedim. Buradan bir arkadaşım da yardımcı oldu. O, bana tavsiye etti, Çin'e gelmemi.
CRI- Peki, neden Çin'e gelme düşünüldü?
E.U.- En başta ben, Denizlili olduğum için, Denizli, tekstile dayalı bir şehir. Tekstilin çok yoğun olduğu bir şehir ve oradaki iş adamları da artık Çin'in, Denizli'nin tekstiline büyük bir darbe vurduğunu söylediler. Artık rekabet ortadan kalkmıştı. İşte bize de onlar da tavsiye ettiler. "Artık Çince bilen kişi çok az. Oraya giderseniz, bize de burada büyük bir faydanız olabilir" dediler. Artık biz de, orada ticaret yapmaya başlayacaklarını söylediler. Biz de o yönde Çin'e gelmeye karar aldık, üç arkadaşımla beraber.
CRI- Ne kadar süredir Çin'desiniz?
E.U.- Ben, Çin'e geleli dört sene oldu. Dört senedir buradayım. Beijing Dil ve Kültür Üniversitesi'nde Çince bölümü okuyorum, ekonomi alanında.
CRI- Çince, nasıl bir dil sence?
E.U.- Bence Çince, ilk bakıldığı anda çok zor gözüken bir dil. Ama aslında o kadar zor değil. Çünkü karakterler yani yazım şekillerinde büyük zorluk gibi gözükse de, dilbilgisi olarak çok basit bir dil. Hani bizdeki, Türkçedeki gibi eklemeler çok yok. Onun için, yazma öğrenmeseniz bile, konuşmada çok çabuk, kısa zamanda çok çabuk bir ilerleme kaydedebiliyorsunuz. O açıdan aslında çok da zor gözükmeyen bir dil. Çok kalıplara dayalı bir dil. İşte bizim zorlandığımız noktalar, bu tonlamalarda olsun, işte dilin tonlamaya dayalı olması, o biraz dili zor kılan. Ama bizim Türk arkadaşlara baktığımız zaman, bunları daha kolay çıkarabiliyorlar, bu sesleri. Mesela Japonlar falan, o kadar rahat çıkaramıyor o sesleri. Biz genelde işte burada bir tane "c" ile yazılan bir harf var, onun haricindeki bütün tonları, harfleri rahat olarak çıkarabiliyoruz burada. Bizim Türklerin bir avantajı olarak bunu söyleyebiliriz. Bunun yanında Çince, herkese göre değişik bir dil. Deyimleri falan fazla. Bunları kullandığınız zaman, Çinliler size direk daha iyi bir gözle bakıyor ve mesela, Çinlilerde o güzellik var. Siz böyle Çince merhaba bile deseniz, hemen onlar şey diyorlar "çok güzel bir Çincen var" falan diyerek sizi övüyorlar. Bu da sizi, öğrenme aşamasında çok böyle destek oluyor.
CRI- Bir öğrenci gözüyle Çin, desem. Sence Çin, Beijing, nasıl bir coğrafya?
E.U.-Beijing, öğrenciler için en ideal şehir diyebilirim. Çünkü, ana Çincenin konuşulduğu, ana Çincenin merkezi olarak Beijing, kabul ediliyor şu an. Sokağa çıktığınız zaman, her an dinleme olarak, pratik olarak, çok güzel imkanınız var. Diğer şehirlerde bu kadar yok. Çünkü, diğer şehirlerdeki insanların Çincesi bu kadar, yani genel Çincesi bu kadar iyi olmayabiliyor. Çokta pahalı bir şehir değil, açıkçası. Tek dezavantajının olması, çok yabancı var mesela bizim okulumuzda da dört binden fazla yabancı olması. Beijing, olarak güzel yani öğrenci için, en ideal şehir diyebilirim.
CRI- Şehir olarak Beijing'i nasıl tanımlarsın? Nasıl anlatırsın bize?
E.U.- Beijing, gerçi ben, denizi seven bir insanım. Denizi olmayan bir şehri, çok güzel bir şehir olarak kabul etmiyorum. Gerçi,Denizli'nin ismi, Denizli olsa da deniz yok ama. Ben genelde deniz olan şehirleri sevdiğim için, Beijing, biraz daha kuru bir şehir gibi kalıyor. Yani şöyle diyeyim; akşamları çıkıp, gezebileceğiniz çok güzel mekanlar yok. Hani bir Shanghai'ya göre. Ben oralara da gittim. Bir Hongkong'a göre, biraz daha soğuk bir şehir gibi kalıyor. Onun haricinde, tarihi yerler olarak güzel yani. Tiananmen Meydanı olsun, Çin Seddi olsun, gidebilmeniz açısından buralar, biraz daha yakın tabii. Burada gezme imkanınız var ama işte, bana göre biraz soğuk bir şehir gibi kalıyor. Biraz kuzey olmasından mı diyeyim.
CRI- Belki de. Çin'deki yaşamı gözlemliyorsunuz biliyorum. Sence, Çinlilerin yaşama bakışı nasıl?
E.U.- Çinlilerin yaşama bakışı, aslında çokta şey değil, şu an. Yaşamak için yaşıyorlar gibi bir durum sezdim ben, açıkçası. Çünkü baktığımda, insanlar daha para harcamaya olsun, birçok alışkın değil. Mesela, okulumuzdaki öğrencilere bakıyoruz, her gün yaptıkları şeyler, sabah okula gelmek, akşam yurtlarına dönüyorlar. Bütün gün çalışıyorlar ve normal bir sosyal yaşantıları, yani bizim gibi yabancı öğrencilere göre çokta gelişmiş bir şekilde değil. İşte dışarıdaki Çinlilere baktığımda, genelde işte çalışıyorlar. En büyük aktiviteleri, beraber sadece yemek yemek arkadaşlarıyla. O yüzden, benim Çinlilerin yaşamına bakışım nasıl diyeyim, çok renkli yaşam tarzları yok. Çok biraz böyle düz bir yaşam tarzları var. Bu şekilde görüyorum.
Sevgili dinleyiciler, Sayın Engin Uludağ'la sohbetimizin ikinci bölümünü, haftaya aynı gün dinleyebilirsiniz.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |