Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

ÇİN'DE İŞLER NEDEN HÂLÂ TIKIRINDA?

(GMT+08:00) 2009-02-10 17:53:00 cri
ÇİN'DE İŞLER NEDEN HÂLÂ TIKIRINDA?

(NEWSWEEK Türkiye, - Beijing''den Melında Lıu ve Mary Hennock, Shanghai'dan Duncan Hewıtt'in katkılarıyla)

(Özet)

Durgunluğun başladığı Pekin'deki son durum bir soruyu akla getiriyor: Bazen devlet kontrolü çözüm olabilir mi? Çin bu yıl kayda değer bir büyüme gerçekleştiren tek büyük ekonomi, çünkü ekonomi ders kitabında yazılı her kuralı düzenli olarak çiğniyor."

Peki, nasıl oluyor da Çin malı 'komuta kapitalizmi' işe yarıyor? Bu soru, devleti bütünüyle budala, piyasayı ise doğuştan dahi olarak görmeye eğilimli ekonomistlerin kafasını uzun zamandır meşgul ediyor. Şimdi ABD ve Avrupa'nın, bankaları ve otomobil endüstrisini kamulaştırarak ve finans endüstrisini ağır düzenlemelere zorlayarak devlet denetimine dönmesiyle birlikte bu soru yeniden ivedilik kazandı. Büyük ekonomiler arasındaki en yoksul ve en kaotik ekonomi olan Çin, belki de son 70 yılın en büyük küresel darboğazı olan bu krizi atlatabilmek için en iyi pozisyonu almış görünüyor."

Son haftalarda, devlet harcamalarını arttırmayı ve büyük faiz indirimlerini öngören 600 milyar dolarlık devasa paket de dâhil olmak üzere Batı'dakilere benzer kurtarma paketlerini yürürlüğe soktular. Ama aynı zamanda Batı'da uygunsuz "müdahaleler" olarak görülebilecek düzenlemeleri de uygulamaya koydular. Örneğin geçen hafta, çelik ve inşaat da dâhil olmak üzere devlet endüstrilerinden, hem yurtiçinde hem yurtdışında yatırımlarını çoğaltarak ekonomideki rollerini "etkin biçimde arttırmaları" istendi.

Bir zamanlar Çin'in devlet müdahaleciliği, olgunlaşmamış ekonomisinin kötü bir alışkanlığı olarak görülürdü, oysa şimdi istikrarın koruyucusu olarak değerlendiriliyor. "Sermaye yoğunluğunun en fazla olduğu sektörlerin hükümet kontrolünde bulunması Çin'in başarı şansı konusunda bana ümit veriyor," diyor yatırım bankası CLSA'nın ekonomistlerinden Andy Rothman. "Hükümet bu sektörlerdeki şirketlere 'Harcama yapmaya devam edin, yatırım planlarınızı ertelemeyin' diyebilir." Büyük ihracat yaptığı pazarlardaki ve kendi borsalarındaki çöküşlere karşın Çin ekonomisi 2009'da yüzde 7'nin üzerinde büyüyecek gibi görünüyor. Bu önceki yıllardaki çift haneli büyüme rakamlarına göre düşük olsa da pek çok ülkeye oranla daha iyi. Devlet bankalarının kredileri gevşetmesiyle, şirketlerin kredi faiz oranları aslında arttı. Yatırım bankası Morgan Stanley'in Asya şefi Stephen Roach, yatırımın "sürdürülebilir büyümenin omurgasını oluşturduğu" bir ülkede, devletin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYİH) yüzde 40'ını kullanarak büyümeyi tehlikeye sokacak ciddi tehditlerle savaşmak için yatırımlara bir kez daha hız verdiğini söylüyor. "Anlaşılan, piyasa temelli diğer sistemlere göre, Çin'in komuta ve kontrol sistemi, ekonomik gerilim zamanlarında çok daha etkin biçimde işliyor."

Kapitalist üretim yöntemlerini teşvik etmekle suçlanan Çin Komünist Parti üyeleri için kullanılan "capitalist roader" siyasi teriminin ortaya çıkmasına sebep olan Çinli lider Deng Şiaoping, "Fare yakaladığı müddetçe kedinin siyah ya da beyaz olması fark etmez" dediğinde, ekonomik büyümeyi ideolojik netliğin üzerinde bir yere koymuştu. Şimdi Çinli liderler Deng'den alıntı yaparak onun Çin halkına önerdiği temel uzlaşmayı savunuyor.

Şanghay Finansal Hizmetler Müdürlüğü'nün Batı'da eğitim görmüş yöneticisi Fang Xinghai. "Deng'in dehası, 30 yıl önce Çin'i piyasa ekonomisi yoluna sokmasıydı. (Reformların getirdiği değişikliklere dayanabilmek için) Ülkenin istikrarlı bir politik sisteme ihtiyaç duyduğunu biliyordu. Sistemimiz ne olursa olsun, Çin'e uygundur."

Çin'de işler tıkırında. Çünkü ülke daha özgür bir piyasaya doğru yavaş ama kararlı bir dönüşüme odaklanan radikal bir pragmatizm tarafından yönetiliyor. Deng bunu, "Sağlam taşları tek tek bularak nehri geçmek" olarak adlandırmıştı. Devlet hâlâ, güçlü ve stabilize edici bir el kullanıyor ama özel sektörü serbest bırakıyor ki, bu sektör şu anda ekonominin en az yarısını kontrol ediyor. Mülkiyeti devletin elinde olsa da özel bir şirket gibi davranmasına izin verilen şirketleri de katarsak bu oran yüzde 70'e kadar yükselir. Bu oran 1990'ların başında yüzde 17 civarındaydı. CLSA'nın rakamlarına göre bu süreçte GSYİH'da yüzde 60'lık bir artış gerçekleşti ve yeni istihdamın üçte ikisi özel sektör tarafından yaratıldı.

Çin, ortalama yıllık gelirinin sadece 760 yuan (500 dolar) düzeyinde olduğu 1980'lerin başlarında, Japonya'dan ve Kuzey Kore'den daha önce, gelişiminin henüz çok erken bir aşamasında Batı yatırımlarına açıldı. Çünkü Deng, ulusal yoksulluktan çıkış yolunun küresel ticaret olduğunu fark etmişti. Deng, köylülerin kentlerde iş aramasına da izin verdi. Bu, seyyar köylülerin isyanlarıyla dolu uzun bir tarihe sahip bir ulus için riskli bir hamleydi. 1989'daki Tiananmen katliamından sonra bile Deng, ekonomik reformları zorlamayı sürdürdü. 1990'ların sonundaki Asya finansal krizinde Çin, Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı ve büyük pazarlara daha fazla açıldı. Aynı sıralarda hükümet, işten çıkartılan işçilerin iş kurmalarına ve devletin sahip olduğu evleri çok ucuz fiyatlarla satın almalarına izin verdi. Böylelikle neredeyse bir gecede, mülk sahiplerinden oluşan bir toplum yaratıldı ve sahne orta sınıf için hazır hale getirildi. Rothman bu durumu, "Dünya tarihinde, servetin bir seferde el değiştirmesinin en büyük örneği" olarak adlandırıyor.

Şimdi, krizlerin en kötüsü ivme kazanırken Pekin, bir yandan kilit sektörlerde piyasa reformlarını sürdürüyor, beri yandan da diğer sektörlerde kontrolü yeniden eline alıyor. Bankalar reformun başlıca hedefi. "Sermaye piyasalarının hâkimiyeti halen bankaların verdiği borçlarla sağlanıyor. Çok az ürünümüz var ve daha fazla kurumsal yatırımcının piyasaya girmesine ihtiyaç duyuyoruz" diyor Fang Xinghai. Bu maksatla Çin, cesurca hisse senetlerinin ötesine geçerek, yeni tipte karmaşık menkul değerlere yöneliyor. Bunların arasında hisse senedi endeks fonları, şirket tahvilleri ve diğer borçlanma ürünleri de var. Opsiyon ve vadeli işlemler ticaretini bile devreye sokan Çin'in buradaki tercihi Batı piyasalarını sarhoş eden karmaşık kredi türev enstrümanları yerine, vadeli petrol sözleşmeleri gibi daha basit araçlar. Menkul kıymetleştirmenin daha sofistike biçimlerinin kredi krizinin ortasında bile istikrar kazandırıcı bir rol oynayabileceğini anlamaları, Çinli liderlerin stratejik düşünme yeteneğinin ve başkalarının hatalarından öğrenebilme becerisinin bir işareti. Çin'in en büyük devlet bankası ICBC'nin başkanı Jiang Jianqing'e Batılı meslektaşlarının en çok hangi özelliğine gıpta ettiği sorulduğunda, Jianqing şöyle demişti: "Yenileşme. Amerikalılar'ın bu konuda tükenmez bir tutkusu var. Belki geçmişte, bu tutkuyu o kadar da iyi yönetemediler ama bundan vazgeçemezsiniz. Bu, girişimciliği ileriye taşımanın en önemli yollarından biridir."

Dönüm noktası olacak önemdeki diğer bir hamle ise yeni toprak reformu programı. Bu ileri görüşlü reform sayesinde Çinli köylüler topraklarını yabancılara kiralayabilecek (buna şirketler de dâhil). Çin'de hangi arazinin kime ait olduğunu saptamak bile samanlıkta iğne aramaya benziyor. Dolayısıyla bu reform onlarca yıl sürebilir, yine de fikir şimdiden heyecan yarattı. Kasım ayında emlak danışmanlık şirketi Jones Lang LaSalle (JLL) toprak reformunun 2.5 trilyon dolarlık kırsal mülkiyetin kilidini açacağı tahmininde bulundu. "Toprak reformu Hu Jintao'nun en kalıcı mirası olacak" diyor JLL'nin ulusal araştırma direktörü Michael Klibaner. Köylüleri toprak sahibi tüketiciler haline getirmek ileride bir tüketim toplumunun yaratılmasının başlangıç noktası olabilir. Bu, Çin'in ithalata olan bağımlılığını azaltacak ve dünya ekonomisini yeniden dengeye oturtacaktır.

"Çinli liderler, yeni bir yöne doğru bir kere sinyal verdi mi, sonra çok nadiren tereddüde düşer" diyor Rothman. Kendisi, ABD ve Çin arasında yuanın değeri yüzünden çıkan politik muharebenin bizzat tanığı olmuştu. ABD, Çin'i ihracatını artırmak için yuanın değerini bilerek düşük tutmakla suçluyordu oysa bu suçlama yuanın, 2005 yazından 2008'e kadar aşama aşama yüzde 21.5 oranında değer kazandığını göz ardı ediyordu. Yuan'ın değeri son birkaç ayda biraz düşse de çoğu ekonomist Pekin'in bir miktar değer artışına izin vermeye devam edeceğine inanıyor, böylelikle Çin'in ihracattaki rekabet gücü ihtiyacıyla, dünyanın daha dengeli bir ticaret akışına olan gereksinimi dengelenebilecek.

Serbest ve yönlendirilen piyasalar arasındaki denge, Çin'in fiyatları sabitleme yaklaşımında ve finansal sektörler, telekom, kamu hizmetleri, enerji gibi anahtar sektörlerdeki devlet kontrolünde de görülebilir. Bu endüstrilerin bazıları kısmen özelleştirildi. Örneğin telekomda donanımla ilgili pazar yabancılara açık, çünkü yabancılar sermaye ve deneyim getiriyor. Şimdi dünya çapında rekabet edebilecek hale gelen Huawei örneğinde olduğu gibi, bu deneyim zaman içinde yavaş yavaş yerel şirketlere de geçiyor. Ancak daha kârlı olan telekom hizmetleri pazarı, hâlâ yetkili makamların elinde ve onlar da mobil telefon konuşmalarını istedikleri gibi ücretlendirebiliyor. "Çin fiyatları kontrol ediyor, bu doğru" diyor Fang, "ancak piyasayı her zaman bir adım arkasından takip ediyor; temel dayanak noktası her zaman piyasa."

Örneğin son zamanlarda, fiyatları uluslararası normlara çekmek için Çin, petroldeki sübvansiyonları kesmeye başladı. Bu, CLSA'dan Rothman'a göre devlet tarafından sabitlenen tüketici fiyatlarının oranını yüzde 95'ten yüzde 5'e kadar indiren 15 yıllık bir sürecin parçası. Moskova fiyatları düzenlemeyi bırakınca 1991 ve 1992'de yüzde 1000'lik enflasyon artışı Rusya'yı vurmuştu. Bu durumu yaşamamak için böyle yavaş bir geçiş öngörüldü. "Çinliler, şok tedavisi istemiyor; çünkü şu ispatlandı ki, şok tedavisi denen şeyde tedavi falan yok, sadece şok var" diyor Brookings Institute'ün kıdemli üyelerinden Cheng Li.

Çin liderlerinin piyasaları böyle yönlendirme konusundaki özgüvenleri, birçoğunun mühendis kökenli olmasından, yani bir plana dayanarak inşa etme eğitimi almalarından kaynaklanıyor olabilir. Dokuz en üst düzey parti yöneticisinden sekizi, mühendislik altyapısından yetişme ve bu uzmanlıklarının getirdiği pratiklik onların neden Batılılar'ın riskli finansal icatlarını satın almadıklarını kısmen açıklayabilir.

Görece yetenekli teknokratlar tarafından yürütülen komuta ve kontrol sistemi Çin'de işlerin hızla yapılmasını sağlıyor. CLSA'nın Çin Gerçeği araştırma bölümünün başındaki David Murphy, ülkenin büyümeyi desteklemek için gösterdiği çaba üzerine yazdığı yakın tarihli raporda, "Çin devletinin tutarlı bir şekilde hareket ederek insanlarını ve kaynaklarını ortak bir hedef için seferber etme yeteneği beni her zaman büyülemiştir" diye not düşüyor. Çin'in bu durumu Rusya'yla tam bir zıtlık oluşturuyor. Rusya'daki, hayduttan bozma aristokrasi, yatırımcıların da yetkililerin de, bir an sonra ne yaşanacağına dair hiçbir fikir edinemediği bir "her şey mubah" ortamı yarattı.

Performans standartlarını karşılayamayan liderler, sıklıkla bundan sorumlu tutuluyor ve görevden alınıyorlar ki, bu pek çok gelişmekte olan ülke için halen alışılmadık bir durum. Sözgelimi, Ekim'de daha yüksek protein seviyesi kazandırmak için içine melamin katılan süt yüzünden en az altı Çinli çocuğun ölmesi ve 300 bininin de hastalanmasına yol açan skandalla ilgili olarak hızlı bir görevden alma işlemi yapıldı. Süt üreticisi firma Sanlu'nun bulunduğu şehirde, aralarında belediye başkanı ve parti sekreterinin bulunduğu altı yetkili görevden alındı. Çin'in en üst düzey gıda güvenliği müfettişi de daha düşük seviyeli bir göreve getirildi ve şirketin başkanına dava açıldı. Bu tür hamleler halkın öfkesini nadiren dindirse de yetkilileri titretmeye yetiyor.

Net performans hedefleri Çinliler'in, Amerikalılar'da görüp de gıpta ettiği verimlilik temelli değerler sisteminin bir parçası. Şimdilerde Çin'deki her beş üst düzey yetkilinin dördü, bir süreliğine ABD'deki üniversitelerde eğitim görüyor (Harvard'daki Kennedy School'un adı 'Dördüncü Komünist Parti Okulu'na çıktı). Çin halkının bu aşamada istediği şey hâlâ zenginlik ve istikrar; bu hedefi belki de Amerikalılar'ı bile aşan kapitalist ve pragmatist bir hevesle kovalıyorlar. Hem New York'taki Cornell Üniversitesi'nde hem de Pekin'deki Cheung Kong Lisansüstü İşletme Okulu'nda ders veren Huang Ming, insanlara ABD'nin en iyi üniversitelerinden birinde profesör olduğunu söylemenin Amerika'da saygınlık uyandırmaya yettiğini ama Çinliler'in "Tamam çok güzel de söyle bakalım kaç para kazanıyorsun" diye sorduğunu belirtiyor, şakayla karışık.

Bu sıkıntılı dönemde devletin ekonomideki elinin güçleneceği söyleniyor. Yeni canlandırma paketinin çoğu, bu parayı hızla harcama kapasitesine sahip ulaşım, enerji ve inşaat gibi devlet kontrolündeki sektörlere gidecek. Pekin, yeni 3G (üçüncü nesil) mobil lisanslarını yürürlüğe sokmak için bu anı seçti, böylece devletin elindeki telekom sektörüne daha fazla para akacak. Hong Kong'ta yatırımcıların örtük devlet güvencesi nedeniyle, paralarını özel bankalardan kamu bankalarına aktardığı yönünde kanıtlar var.

Belki de, Çin'in melez piyasalarındaki en ilgi çekici evrim, liderlerin kamuoyu eğilimlerini -buna politik eğilimler de dâhil- takip etme yöntemini değiştirmesinde yaşanıyor. Pekin, yerel yetkilileri Amerikan tarzı halkla ilişkiler taktiklerini öğrenmeleri için dışarıdaki danışmanlara yolluyor. Bu eğilim, ekonomik gerilimle birlikte tetiklenen halk protestolarını sessizleştirmek için başlatılan yeni "açıklık" kampanyasının bir parçası.

Radikal pragmatistler için bile Deng'in sözünü yerine getirmek giderek zorlaşıyor. 30 yıl önce Çin'de 963 milyon insan yaşıyordu ve bunların yüzde 30'u açtı. Bugün 1,3 milyar insan var ve bunların yüzde 97'sinin karnı doyuyor, ancak orta sınıfa atlamak (şu anda Çinliler'in sadece yüzde 6'sı bu sınıfta) daha zor. Morgan Stanley'den Ruchir Sharma, Çin'deki kişi başına düşen GSYİH'nın yakın zamanda 3 bin doları bulduğuna işaret ediyor. Bu seviye, Japonya'nın mucize ekonomisinin yavaşlama göstermeye başladığı olgunlaşma aşamasıydı.

Çin'in başarılı komuta kapitalizmi aynı zamanda ABD ve Avrupa için sınırlı da olsa bazı dersler taşıyor. Üstelik incelemeyi hak etmesinin tek nedeni, kredi krizinin serbest piyasa ortodoksisini tartışmaya açması da değil. "Çin'in hem kredi krizi hem de güven krizi yaşamayan tek büyük ülke olduğunu hatırlamak önemli," diye not düşüyor Rothman. "Şunu hâlâ rahatlıkla söyleyebiliriz ki; kimse Çin hükümetinin işlerin altından kalkacağından şüphe etmiyor." Wen Jiabao'nun söylediği gibi, "Güven, altından daha önemlidir" ve Çin halkı sistemlerine inanıyor.

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040