Aykut Eken: "1985 ile 2008 Çin'i arasında dağlar kadar, anlatılamayacak kadar fark var."
(GMT+08:00) 2009-01-15 18:18:27 cri
Soğukları iyice hissetmeye başladığımız bir Beijing gününden merhaba sevgili dinleyiciler. Kısa bir ziyaret için burada olan konuğum, Sayın Aykut Eken.
Aykut Eken- Teşekkür ederim, bana bu fırsatı verdiğiniz için. Ben, Aykut Eken olarak, Galatasaray Lisesi mezunuyum. Mimarım. Türkiye'de akademiyi bitirdikten sonra, Belçika'ya gittim. Şehircilik tahsilimi yapmak için. Şehircilik doktoramı, daha doğrusu. O sırada, doktorayı yaparken, Belçika'da kaldık ve şu anda, hem Türk, hem Belçikalıyım. 1975' den beri iş hayatındayım. Belçika'da, kendi firmamı kurdum. Daha çok demir- çelik sektöründe olmak üzere. Ondan sonra, dünyanın çeşitli yerlerinde kendi ofislerimizi açtık. Belçika'dan sonra, Türkiye, Amerika. Ondan sonra, Malezya'da bir ara, bir ofis açtık. Otomotiv endüstrisi için. Şu anda Arjantin'de, Bosna'da, Tiran'da ve Pristina'da, kendi ofislerimiz var. Tüccarız. Aynı zamanda, demir- çelik sektöründe hala devamdayız. İstanbul'da bu, dünyanın ikinci büyük paslanmaz fabrikasının biz, Türkiye ortağıyız. Onlarla beraber, otuz senedir aynı fabrikayla çalışıyoruz. Onlarla beraber stil servis merkezimiz var, Türkiye'de. Diğer yandan, tekstil sektöründe, gıda sektöründe, turizm sektöründe çalışmalarımız, şirketlerimiz, ofislerimiz var. Şimdi en son olarak da, gemi sanayi, daha doğrusu yatçılık sektörüne adım attık. Onun için de Çin'e, geldiğimde bir iki yer dolaştım.
CRI- Çin'e ilk gelişiniz, ne zamana denk gelir?
CRI- 1985 ile 2008 Çin'i arasındaki farklar nelerdir?
CRI- Dağlar kadar! Dağlar kadar yani, anlatılamayacak kadar fark var. 1985 senesinde ilk havaalanına geldiğim zaman, küçük bir havaalanıydı. Belki, iki-üç tane dönen bagaj yeri vardı. Beni arabayla aldılar. O zaman demir- çelik, "Heavy Endüstri." O zaman burada endüstri, devlete bağlı olduğu için, büyük şirketlerden Heavy Endüstri'den gelip, beni karşılamışlardı. Siyah bir arabayla, gayet iyi hatırlıyorum. Rus arabasıydı veya Çin arabasıydı. Yollar bomboştu. Onların ofisine geldiğimiz zaman hakikaten, iki katlı küçücük bir binaydı. Ama çok iyi ağırladılar. Çin Seddi'ne kadar, o zaman götürmüşlerdi. 1985'den sonra, doksanlı senelerde buraya, Brüksel'den ve Türkiye'deki arkadaşları yolladım. Aşağı yukarı on beş- yirmi yer, eyalet dolaştık. Burada ne yapabiliriz, neye yatırım yapabiliriz diye. O zaman PVC'den, pencere çerçeveleri yapmayı düşündük. Onun için, Qindao'da bir, aşağı yukarı merkezden herhalde bir saatlik mesafede, bir yere yatırım yapalım dedik. Fakat Çinlilerle, anlaşamadık. O seneler hatırlarsanız, daha doğrusu belki siz hatırlamazsınız da, burada oturanlar hatırlarlar. Wolsvagen bile, geri dönmek düşüncesindeydi. Traktabel geri dönmek düşüncesindeydi. Çok problemler vardı.
CRI- Neydi anlaşılamayan konular, burada?
A.E.- Genel olarak, Çinliler, daha ekonomide açılmamışlardı ve onlar hep kendilerinin, yabancılar tarafından kandırılacaklarını düşünüyorlardı. Mesela, bana bir yer gösterdiler.Bir milyon dolar, arazinin bedeli. Sen de koy dediler. Belki, o arazinin değeri bin dolardı. Biz bunu düşününce, başından böyle bir yaklaşımla gelindiği için, korktuk! Ama korkmamak lazımmış. Korktuk ve geri çekildik. Ondan sonra, uzun zaman ben, buraya gelmedim. Hatta o zaman eski dışişleri bakanımız, Allah rahmet eylesin. İsmail Cem'le beraber, bir kaç seyahatim olmuştu Çin'e. O da çok buraları çok, Türklerle, Çinliler arasındaki ilişkileri. Doksanlı senelerin sonunda çok seyahatlerimiz olmuştu. Ondan sonra uzun zaman çekildim. Sonra tekrar, 2005'te zannediyorum, Belçika'da olduğum için, Belçika prensiyle, buraya, büyük bir heyetle geldik. Beş yüz kişi. Kalabalık bir gruptuk. Sonra tekrar buralara başladık işte. Üçüncü defadır, TÜSİAD'ın bir grubunu getiriyorum. Ben, TÜSİAD Enternasyonal'de yönetim kurulundayım. Burada gelip, Türkiye ile Çin, arasında neler yapılabilir, onun düşüncesinde buraya geldik.
Sevgili dinleyiciler, Sayın Aykut Eken'le sohbetimizin ikinci bölümünü, önümüzdeki hafta aynı gün dinleyebilirsiniz.