Reform ve dışa açılmanın değiştirdikleri (III)
Çinlilerin giyimindeki değişiklikler

     Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, özellikle de reform ve dışa açılma uygulamaları öncesinde, Çinlilerin kıyafetlerinde yeşil, mavi, siyah ve gri renkler hakimdi.

    1970'li yıllarda iş hayatına yeni başlayan üniversite mezunları. Üzerlerinde, o dönemde popüler olan mavi renkli elbiseler var.

    1970'li yılların sonunda başlayan reform ve dışa açılma uygulamalarıyla Çinliler güzellik arayışına girdi. Bu arayış ilk önce giyimde kendini gösterdi.

     Tanınmış Fransız modacı Pierre Cardin tarafından 1979 ilkbaharında yabancı mankenlerin katılımıyla Beijing'de düzenlenen defile, Çinlilere daha önce hiç tatmadıkları bir görsel estetik doyum yaşattı. Podyumdaki rengârenk giysiler, "Kültür Devrimi"nin sembol renklerindeki kıyafetler giymiş izleyicileri hayran bırakmıştı. Ertesi yılın Kasım ayında, Çin'in ana kesiminden ilk mankenlerin Shanghai'da podyuma çıkması ise, tüm ülkede geniş yankı uyandırdı.

                                                                Pierre Cardin

    O yıllarda Batı usulü takım elbiseler de, Çinli erkekler için moda oldu. Hatta insanların takım elbiseyle fotoğraf çektirme taleplerini karşılamak için bazı fotoğrafçılarda takım elbise kiralama hizmeti de verilmeye başladı. Kırmızı etekler ise genç kızlar arasında modaydı.

    Kot pantolon da reform ve dışa açılmanın ilk yıllarının sembolü oldu. O yıllarda çekilen filmlerde de görüldüğü gibi kot pantolon, özgür yaşamak isteyen gençlerin manevi "totemi" haline gelmişti. Kot pantolonla birlikte, yarasa kanadı biçimindeki gömlekler ve permalı saçlar da o yıllarda modayı takip eden gençler arasında modaydı.

                                            kot pantolon ve yarasa kanatlı gömlek

     Çinlilerin kıyafetlerinde görülen bu büyük değişime, yabancı basında da yer verildi. 1989 yılında Çin'i ziyaret eden bir Polonyalı gazeteci, Beijing izlenimlerini şöyle aktarmıştı: "Beijing, birkaç yıl öncesine kadar gri bir kentti. Hatta bazıları Beijing'e 'dünyanın köyü' derdi. Çünkü o zaman insanlar sayılı renklerde ve tek tip elbise giyerdi. Halbuki bugün Beijing sokakları, modayı takip eden Avrupai elbiseler giymiş güzel kızlarla dolu..."

          1984 yılında Guangzhou şehrinde düzenlenen bir giyim fuarı

    21. yüzyıla girildikten sonra Çinliler giyimlerinde modayı takip etmek yerine daha çok kişiliğe ve çeşitliliğe önem vermeye başladı. Artık herkes başkalarının ne giydiğine bakmak yerine, kendisine yakışanı seçmeye çalışır oldu. Prada, Dior, LV gibi lüks markalar giymek, Çinliler için sıradanlaştı. Çevre bilincinin yaygınlaşmasıyla da doğal malzemelerle hazırlanan giysiler rağbet görüyor. Mağazalarda, "ekolojik" etiketli kıyafetler bile satılıyor. "Neyi beğenirsem onu giyerim", günümüzde Çin'de yaygın bir anlayış haline geldi.

    Eskiden bir mevsim boyunca tek tip elbise giyen Çinliler, artık spor yaparken eşofman giyiyor, işe giderken iş kıyafeti, resmi davetlere giderken de takım elbise giyiyor. Mevsim değiştiğinde bir önceki mevsime ait elbiselerin nereye kaldırılacağı, artık çoğu Çinli kadının başını ağrıtan bir sorun haline geldi. Çinlilerin tüketim gücünün hızla artması nedeniyle çok uluslu markalar da ürünlerinde Çin unsurlarını öne çıkarmaya başladı...

    Louis Vuitton'un Longchamp dizisinden çantalar. Çantaların üzerinde Çince "Halka hizmet" yazıyor.

     Calvin Klein'dan geleneksel Çin özellikleri taşıyan bez ayakkabılar.