|
|||||||||||||||||||||
|
Sevgili dinleyiciler, Sayın Fatih Bilek'le sohbetimizin ikinci bölümünden merhaba.
CRI- Çin'i tanımak adına neler yapıyorsunuz?
F.B.- Özellikle Çinli arkadaşlar edinmeye çalışıyorum. Zaten, kız arkadaşım da Çinli. Bir senedir birlikteyiz. Tabii kız arkadaşımın Çinli olmasından dolayı da, Çinli ailelerin içine girebiliyorum kolaylıkla. Çünkü, ailesi de beni tanıyor. Onların işte, yılbaşı bayramları, değişik bayramları oluyor. Beraber kutlamalar gidiyoruz yemeklere ve onların yaşam tarzı, onların kültürü, onların ekonomik ve sosyal durumu bu tarz şeyler hakkında daha geniş bilgi sahibi olabiliyorsun, Çinlilerin içine girdikçe. İnsanlarla organik bir bağ kurduğunuz zaman, Çin, hakkında gerçekten güzel şeyler öğrenebiliyorsunuz. Çünkü Çinliler, gerçekten yardımsever insanlar. Sıcakkanlı insanlar ve iyimser insanlar. Genelde Türkiye'de duyduğumuz kadarıyla, Çin, diyince herkesin aklına ticaret geliyor. Çinli iş adamları kurnaz diye biliniyor genelde. Bu doğru! Ama, Çin'in kendi halkı, kendi insanı, o kadar saf ve temiz ki, gerçekten aralarına girince sizi, çok güzel içlerine alıyorlar ve gerçekten tatmin oluyorsunuz size karşı davranışlarından dolayı.
CRI- Peki o zaman, Türk aile yapısıyla, Çin aile yapısını karşılaştıralım dersem, bana neler anlatırsınız?
F.B.- Açıkçası Türk aileler, çocuklarının üzerine daha çok düşüyorlar, daha çok arkalarından koşuyorlar ve daha çok destekliyorlar. Ha bu şu demek değil. Çinli aileler, çocuklarını desteklemiyor değil. Ama, Çinli ailelerde gördüğüm kadarıyla şu var; tamam çocuklarına her türlü desteği sağlıyorlar, her türlü eğitim olsun, gelecekle ilgili yatırımlar olsun, bunları ellerinden geldiği kadar yapıyorlar. Ama, çocuğu da birazcık serbest bırakıyorlar. Hayatı kendi öğrensin. Çünkü Çin, Türkiye gibi değil. İnsanların çok fazla gelecek kaygısı yok. Çünkü Çin'de, özellikle ekonomik ve siyasal, politik sistem oturmuş durumda. Yani, kimin gelip gittiği önemli değil. Hani o siyasal, ekonomik çark işliyor zaten. Bu yüzden, halkın çok gelecek kaygısı yok. Çok fazla politikayı ve siyaseti bizim kadar düşünmüyorlar. O yüzden çocuklarının, iyi bir geleceğe sahip olabileceklerini zaten biliyorlar ve eminler. Sadece çocuğu serbest bırakıyorlar ve kendi bir şeyler yapabilirse, yapsın diyorlar. Ama, her zaman destekliyorlar.
CRI- Peki, Çinli arkadaşlarım var dediniz. Onların yaşama bakışı nasıl?
F.B.- Gerçekten bizim kadar böyle çok çeşitli düşünmüyorlar. Basit düşünüyorlar hayatı. Genelde arkadaşlarım, akşam on- on bir dediler mi uyuyan insanlar. Okula gidenler, sadece okula gidiyor, ders çalışıyor ve işini yapıyor, görevini yapıyor sadece. Çalışan insanlar da, akşam mesaisinden çıkınca, çok basit eğlenceler arıyorlar. Mesela, karaokeye gitmek gibi ya da toplanıp, yemeğe gitmek gibi.
CRI- Ülkenizden uzak ve farklı bir ülkede eğitim alıyorsunuz, eğitim hayatınıza devam ediyorsunuz. Bunun kolaylıkları ya da zorlukları nelerdir?
F.B.- Eğitim hayatı, hiç bir zaman kolay olmamıştır bir öğrenci için, özellikle. Çin'deki en büyük derdimiz, gıda ve yemektir. Bu herkes tarafından biliniyor. Ayriyeten, burası tabii değişik bir dil, değişik bir ortam. İngilizce bilseniz bile az bir şey, o sizi kurtarmayacak bir dil burada. Çünkü, İngilizce bilen insanlar çok değil. İletişim konusunda ve gıda konusunda gerçekten çok büyük zorluk çekilebiliyor bu konuda. Çünkü, her yerde Türk restoranı yok ve Türk damak tadına rastlayamıyorsunuz. Bunu aynı şekilde, sadece Türkler değil, Avrupalı ve diğer yabancı insanlar da yaşıyor. Dediğim gibi, bu tarz zorluklar oluyor. Kolaylık bakımından da, eğer gerçekten Çince, öğrenmek için geliyorsanız buraya, Çin'le alakalı bir şeyler yapmak istiyorsanız, o zaman zaten iş, kendi kendine kolaylaşıyor.
CRI- Öğrenmek ve ilerletmek için bu kadar emek sarf ettiğiniz bu dili, yaşamınızı şekillendirirken nasıl kullanmayı amaçlıyorsunuz? Gelecek için planlarınız nelerdir?
F.B.- Şimdi ben, Çincenin yanı sıra, dış ticaret eğitimi de aldım Türkiye'de. Daha önce ağabeyimle ortak da çalıştık, ticaret üzerine. Şu an projelerimizde de Çin'e yatırım yapmak var, bu konuda. Bu konuda gerekli mercilerle görüşüyoruz. Elçilik olsun, TÜSİAD' ın yeni Beijing'de açtığı bürosu var. Orayla da görüşeceğiz yakında. Çinli yetkilerle de görüşüyoruz bu konuda. Çin' e yatırım yapmak için, işte uğraşıyoruz bu aralar.
CRI- Bu dili, ticaret yapmak için mi kullanacaksınız?
F.B.- Öyle gözüküyor şu an. Aldığım eğitim doğrultusunda. Tabii ki hani bu tamamen buraya kayıp, Çin' e kayıp, sadece işimizi burada yürütmek değil. Tabii ki, her zaman bir Türk vatandaşı olarak, ülkemize ne kadar katkı sağlayabilirsek, o kadar iyi olacak bizim için.
CRI- Genel olarak, sohbetlerimizin sonunda Çin yemeklerini soruyorum. En başta damak tadıma çok uymuyor dediniz ama, şimdi Çin yemekleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
F.B.- Dediğim gibi bu, bir senem geçti, ikinci senem Çin'de ve Çin yemeklerine, geldiğim ilk aylarda gerçekten alışamamıştım ve açlık sıkıntısı çektim. Gün geçtikçe alışmaya başlıyorum. Çünkü, Çin mutfağı, çok zengin bir mutfak. Burada kaldıkça, zamanla içerisinden kendi damak tadınıza uygun olanı seçip, onunla yola devam edebiliyorsunuz. Ne kadar kısıtlı da olsa. Ama, tabii her zaman Türk yemeklerini özlüyoruz.
CRI- Peki, Fatih Bey, programımıza vakit ayırdığınız için, çok teşekkür ederim.
F.B.- Ben, teşekkür ederim davetiniz için.
Değerli dinleyiciler, bir programımızın daha sonunda, sizlere aydınlık yarınlar diliyorum. Geçmişte sizi üzen ne varsa, unutarak daha aydınlık yarınlara, kendinizi severek ve bağışlayarak ulaşın temennim.
Hoşça kalın. Esen kalın.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |