Gülcan Üçbek: "Çinli arkadaşlarımın, hayata bakışları daha canlı, daha pozitif.  Geleceklerini parlak görüyorlar."

Sevgili dinleyiciler, Sayın Gülcan Üçbek'le sohbetimizin ikinci bölümüyle sizlerleyiz.

CRI- Beijing, dışında Çin'in, başka hangi kentlerini gördünüz? Ya da Çin'i tanımak için neler yapıyorsunuz?

G.Ü.- Çin'i tanımak için, baya gezdim Çin'i diyebilirim. Güneyde kaldım dediğim gibi, Fuzhou'da. Shanghai'ya gittim, Hongkong'a gittim, bunlar büyük şehirler. Sonra, Yunnan tarafına gittim. Lijiang şehrine. Guilin, Yangshou. Dağlarda, ondan sonra atlara bindik. Dağların tepelerine çıktık ve oradaki, etnik grupları gördük ve elbiselerini giydik, resimler çekildik. Yani, Çin'in, değişik yerlerini de görmek istedim tabii ki. Xian'a gittim. Gezdim baya, çok hoşuma da gitti. Bazen de yorucu oluyor. O yüzden bu sefer geldiğimde, pek fazla gezmemeye karar verdim. Daha çok Beijing'de kalayım. Beijing, zaten yeterince yorucu.

CRI- Peki, Beijing'le karşılaştırırsanız, gördüğünüz diğer kentleri, bölgeleri, neler söylersiniz? Gözlemleriniz nedir bu konuda?

G.Ü.- Beijing, çok hoşuma giden bir şehir aslında. Ama, bazen benim için, çok büyük diyebilirim. Bazen yorucu oluyor. Çünkü, otobüse bindiğiniz zaman veya, metroya bindiğiniz zaman, çok fazla kişilerle birlikte olduğunuzda, ilk başlarda hoş oluyor ama, daha sonradan yorucu olabiliyor tabii ki. Kalabalık, yorucu oluyor. Ama, yine de güzel yerleri de var tabii ki. Mesela, küçük "Hutong" dedikleri yerler, çok hoşuma gidiyor. Akşamları oraya gidip, bazı arkadaşlarla buluşup, sohbet etmek, yani Çin'de, olduğumuzu hissetmek hoş bir durum olabiliyor. Beijing, çok büyük. O yüzden Beijing'de, yapılacak çok şey de var. Bu sefer, daha çok zamanım var aslında. Belki daha fazla görebilirim diye düşünüyorum. Beijing'i, daha çok tanıyabilirim diye düşünüyorum. Daha benim de herhalde tanıyabileceğim, çok yer var Beijing'de. Daha yeni yeni ben de keşfediyorum. Çünkü, her yeri kısa bir zamanda görmek mümkün olmuyor. Çünkü, dediğim gibi, bazen yorucu oluyor. O yüzden bazen kendimi geride çekmeyi de seviyorum. Bazen, bir-iki gün sakin yerlerde kalmayı tercih ediyorum. Sonra, tekrar yine kalabalığın içine gidiyorum yavaş yavaş.

CRI- Çinli arkadaşlarınız var, söylediniz. Almanya'da da oldu, burada da vardır eminim. Onların, yaşama bakışı nasıl sizce?

G.Ü.- Benim için çok enteresan, onların bakış açısı. Çin'de de çok arkadaşım var. Çinli arkadaşlarım var ve onlarla fikir alışverişi yapma imkanımız oldu ve gerçekten çok derin konulara da girebildik. Çok hoş sohbetler oldu. Dünyaya ya da hayata bakış açısını anlattılar. Onlar belki şu an Çin'in, gelişimde olmasıyla ilgili olan bir şey. Hayata bakışları daha canlı, daha pozitif. Geleceklerini parlak görüyorlar ya da en azından uğraşıyorlar, parlak olsun diye. Tabii, zorlukları da kabul ediyorlar. Zorlukları da konuşuyorlar. Politika üzerine de açık açık konuşuyorlar. Bu da çok enteresan bir şey. Çünkü, biz üniversitede öğrendik ki, çok fazla, bir de Alman olarak, Almanya'da okuduğum için. Almanlar, bazen çok karışıyorlar, diğer ülkelerin politik durumlarına. O yüzden bize, bunlar öğretildi yani, çok fazla tabii ki, her zaman düşüncenizi söyleyebilirsiniz ama, bir şey söylemeseniz daha iyi olur diye söylediler ama, biz bir şey söylemesek de Çinliler, bize o konuları açıyorlar, o konuları konuşuyoruz. Bence, dünyaya bakış açıları çok, şu an her şeyi öğrenmek istiyorlar ve her şeye açıklar. Tabii ki daha çok, gelenekçi olanları da var. Onlar, daha çok Çinli, olmayı, kalmayı seviyorlar, istiyorlar. Ama, o da hoş yani. Onu da kabul edebiliriz. O yüzden, çok değişik karakterler var tabii ki. Enteresan yani.

CRI-Çin mutfağının, dünya mutfakları içinde yeri çok büyük. Sizin, Çin yemekleriyle, aranız nasıl? Seviyor musunuz Çin yemeklerini?

G.Ü.- Çin yemeklerini seviyorum. Ancak, dışarıda yedeğim zaman, çok fazla dikkat etmem gerekiyor. Çünkü, masaya biliyorsunuz, bir sürü lezzetli, değişik yiyecekler ısmarlandığı zaman, saatlerce oturup, sohbet ediliyor ve yemek yeniliyor ve ne zaman yemeğin biteceği belli olmuyor. Çünkü, her zaman başka bir şey geliyor ve hep yemekle geçiyor bütün akşam ve tehlikeli diyebilirim. Daha önceden, geldiğimde biraz kilo da almıştım ve sonradan karar verdim. Artık ara sıra evde de yemek yapıyorum. En azından yağını ya da ne kadar çok yiyeceğime kendim, karar verebiliyorum. Ama, tabii ki Çin, mutfağı çok değişik. Lezzetli yemekleri de var. Bizim damak tadımıza da uygun diyebilirim aslında. Pilavı da var. Aslında, herkese göre bir şey var bence, Çin mutfağında.

CRI- Son olarak sormak istiyorum. Sizin gibi, eğitimini burada sürdürmek isteyecek, yaşıtlarınıza neler önerirsiniz? Buraya gelmeden önce, neler yapmalılar? Geldikten sonra, hangi yolları izlemeliler?

G.Ü.- Tabii ki herkes, farklı yollara gitmek istiyordur belki. Benim, seçtiğim yola gitmek istemiyordur belki ama, Eğer, Çin'in, nereye gideceğini bilmesekte tam olarak, bence, Çinceyi azda olsa, öğrenmelerini tavsiye ederim. Çünkü, artık Çin, dünyada çok önemli bir yer almaya başladı ve onları anlamak bence, hepimiz için, çok iyi olur. Yani, sadece Çin'le çalışan kişiler için değil. Başka ülkelerde de Çinlileri, tanımamız bence önemli. Çünkü, tanımayınca, Çinliler hakkında belki düşüncelerde farklı oluyor. Bazı konuları anlayamayabiliriz de. O yüzden Çinlileri tanıdıktan sonra, illa Çince öğrenmek zorunda değiliz ama, en azından Çin'le, ilgilensinler. Buraya gelen öğrenciler, tabii ki Çinceyi, ben de o kadar süper bilmesem de halen daha Çinceyi, en azından burada yaşayabilecek kadar öğrenmişim. O yüzden daha kolaylaştırıyor tabii ki hayatı. Gelecekle ilgili de; Çince, kesinlikle avantajdır, dezavantaj değildir. Burada çalışmak isteyenler ya da ilerde uluslararası şirketlerde çalışmak isteyen insanlar için, avantajlı olabilir diye düşünüyorum. Öğrenmek isteyenler, denesinler.

CRI- Gülcan Hanım, programımızda sizi ağırlamak beni, çok mutlu etti. Katıldığınız ve sorularımı yanıtladığınız için çok teşekkür ediyorum.

Sevgili dinleyiciler, bugün kendiniz için bakın çevrenize ve lütfen kendiniz için gülümseyin, her türlü zorluğa rağmen, gülümseyin.

Tekrar karşılaşıncaya kadar, dostlukla, hoşça kalın.