Finans krizinin yaşandığı koşullarda Çin ekonomisi

  6. Almanya Haftalık Ekonomi Dergisi Çin Yıllık Toplantısı 19 Kasım'da Berlin'de yapıldı. Küresel finans krizinin sürdüğü koşullarda Çin ekonomisi bu yıllık toplantının ilgi odağı haline geldi. Çok sayıda Alman ekonomist ve işadamı, toplantıda Çin ekonomisinin ve piyasasının gidişatını ve geleceğini, finans krizinin Çin ekonomisine getirdiği etkilerle Çin'in finans krizinde oynadığı rolü ve yaptığı katkı gibi konuları ele aldı.

  Almanya'da büyük etkiye sahip olan Haftalık Ekonomi Dergisi tarafından yılda bir kez Çin Yıllık Toplantısı düzenleniyor. Bu toplantı, Almanya'nın siyaset, ekonomi, iş ve bilim çevrelerinin Çin'le ilgili sorunları ele aldıkları önemli bir stratejik platform haline geldi. İki gün süren toplantıda "küresel finans kirizi karşısında Çin'in finans piyasası", "küreselleşme—Çinli işletmelerin gelişmesi" gibi bir dizi somut konu konuşuldu. Almanya Dışişleri Bakanlığı'na bağlı Almanya- Çin Çalışma Grubu Başkanı Wolfgang Rohr şunları söyledi:

"Dünya ekonomisinin karşı karşıya bulunduğu sorunlar Çin'i de etkiledi. Çin, bundan dolayı yıllardır korunan iki haneli rakamla ekonomik büyüme hızını sürdüremeyecek. Bu durum karşısında Çin hükümeti yaklaşık 600 milyar Amerikan dolarlık ekonomi paketi hazırladı tı. Ekonomik büyümenin korunması için başlatılan bu girişim çok doğrudur. Ancak böyle yapılırsa sayıları her yılda artan iş bulmak isteyen milyonlarca kişinin sorunları çözülebilir. Çin ekonomisinin gidişatı nasıl? Çin ekonomisinin ilerleyeceğine eminim."

Küresel finans piyasasında yaşanan şiddetli çalkantının, Çin ekonomisine yaptığı olumsuz etki görülmeye başlandı. Çin borsası ve emlak sektörü olumsuz etkilendi. İşletmelerin kârı ve ihracat hacmi azaldı. Almanya'nın Finans ve Sermaye Yönetim Limitid Şirketi (FİVV)'nin Beijing'deki baştemsilcisi Christian Hofmann, Çin'in finans sisteminin dışa açılma boyutunun pek geniş olmamasından dolayı finans riskini göğüsleyebilecek güce sahip olduğuna işaret ederek şöyle konuştu:

"Çin, bu finans kısırgasında ayakta sağlam duran bir kuleye benziyor. Çin Merkez Bankası'nın uyguladığı aktif kur yönetimiyle para dolaşımı artırıldı. Geçen birkaç yıl içinde Çin ekonomisi, uzak görüşlü, planlı ve kurala dayalı politikadan yararlandı. Bu da Çin'in ihracatına ve yabancı sermayenin girmesine yardımcı oldu. Bence güçlü ve istikrarlı finans sistemine sahip olan Çin, küresel finans krizinden fazla etkilenmedi."

Deutsche Bank'ın başekonomisti Norbert Walter, ABD, Avrupa Birliği ve Japonya'nın ekonomilerinin gerilemesinin artık tartışılmaz bir gerçek olduğunu vurgularken, Çin başta olmak üzere gelişmekte olan büyük ülkeleri, dünyanın ekonomik büyümesinin "son kalesi" olarak nitelendirdi. Az da olsa finans krizinden etkilenen Çin ekonomisinin gelecek yıllarda yavaşlayacağını savunan Walter şöyle konuştu:

"İhracat, Çin ekonomisinde büyük paya sahip. Finans kriziyle Çin'in dış talebi azaldı. Böylece Çin'in ihracatında, özellikle Avrupa ve ABD'ye yönelik ihracatında düşüş yaşanacak. Gelecekte Çin ekonomik büyüme hızının yüzde 8'i geçmeyeceğini tahmin ediorum. Bunun nedenleri arasında, çevre koruma ve uluslararası piyasanın canlılığının azalması da var."

Walter, Çin'in hâlâ sanayileşme ve kentleşme sürecinde bulunduğunu, yıllardır hızlı ekonomik büyüme, büyük miktarda döviz rezervi, güçlü yatırım talebi, sürekli genişleyen orta gelir grubu gibi unsurlardan dolayı, gelecekte Çin'in ekonomik büyümesini koruyacağını kaydetti. Walter, aynı zamanda Çin hükümetinin iç talebi genişleten ekonomi paketinin, önümüzdeki yılın ikinci yarısında reel ekonomiye olumlu etkiler getireceğini ifade etti.

Shanghai Uluslararası Bankası ve Finans Kuruluşları Konseyi (SİBEİ) Başkanı Horst Lochel, Çin'in gelecekteki ekonomik gelişmesine tam güven beslediğini kaydederek şöyle konuştu:

"Çin'in ekonomik gelişmesine iyimser bakıyorum. Bence Çin, reel ekonomiyi etkileyen bu finans krizinin sonunda galip çıkacaklardan biri olacak. Mesele 10 yıl önceki Asya finans krizi gibi Çin'in bu kriz sonrasında konumu yükselecek. Bu sonuç, Çin'in dünya ekonomisindeki temel statüsü ve özgün gelişme modelinden kaynaklanıyor."