|
|||||||||||||||||||||
|
ABD'de yaşanan İpotek Krizi, bu yıl tüm dünyayı saran ciddi bir finans krizine dönüştü. Krize karşı ekonomiyi canlandırmak ve piyasayı istikrara kavuşturmak için önlemler alan dünya ülkeleri, küresel finans krizine karşı işbirliği yapılmasının önemi üzerinde birleşti.
"Amerikan Rüyası, bugün artık Amerikan Kabusu oldu."
Bu sözler, Eylül ayında batan ABD'nin dördüncü büyük yatırım bankası olan Lehman Brothers Bankası'nın bir çalışanına ait. Wall Street'teki büyük yatırım bankalarının faaliyetlerine son vermesiyle Avrupa Birliği ve Japonya gibi gelişmiş ekonomilerdeki borsalarda sert düşüşler yaşandı, işsiz sayısı ise hızla arttı. Çok sayıda yeni kalkınan ekonomi tarihte benzeri görülmemiş ciddi sıkıntılarla karşılaşırken, Finlandiya ve Kore Cumhuriyeti başta olmak üzere bazı ülkeler iflasın eşiğine geldi. 2008 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Amerikan ekonomist Paul Krugman, kriz hakkında şu değerlendirmede bulundu:
"Bu kriz, oldukça ciddi. Küresel ekonomide 1980'li yılların başlarından bu yana en ciddi boyutta düşüş yaşanıyor. Bu, aynı zamanda 1930'lu yıllardan bu yana en korkunç kriz de oldu."
Tüm dünyayı etkisi altına alan finans krizi karşısında bütün ülkeler harekete geçti. Örneğin, ABD yönetimi toplam tutarı 700 milyar doları bulan piyasayı kurtarma operasyonu başlattı; çok sayıda ülkenin merkez bankaları da finans piyasasındaki likidite yetersizliğini gidermek için faiz indirimi veya doğrudan sermaye aktırımı önlemlerine başvurdu. Bunun yanı sıra dünya liderleri, küresel bir krizin ancak küresel işbirliğiyle aşılabileceğini anladı. Bu anlayış doğrultusunda krize karşı diyalog ve işbirliği aramak amacıyla bir dizi toplantı yapıldı. Bunların en önemlisi, kuşkusuz 15 Kasım günü Washington'da yapılan G-20 Finans Zirvesi oldu. Liderlerin eşgüdüm içinde hareket ederek para politikası ile mali politikalarla küresel ekonomide yaşanan sıkıntıları gidermek yönünde ortak beyanda bulunması, zirvede elde edilen en önemli sonuç olarak değerlendirildi. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, zirvenin ardından düzenlenen basın toplantısında şunları söylemişti:
"Bugün için önemli olanının dünya ülkelerinin tek başına değil, ortak bir yükümlülüğü yerine getirmesi olduğunu düşünüyoruz. Yalnızca Avrupa değil, bütün dünya, ticaret, yardım ve gelişme yönünde alacağımız önlemlerle küresel ekonomiyi yeniden canlandırmamızı istiyor. Farklı ülkelerin farklı durumlarına uygun önlemler alarak ortak eylem ve ortak hedef doğrultusunda en fazla yararı sağlayabilecek güçteyiz."
Bunun ardından Birleşmiş Milletler tarafından kalkınmanın finanse edilmesi konusunda 29 Kasım günü Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen toplantıda BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, finans krizini çözmek için çok taraflı bir çerçeve oluşturulması çağrısında bulunarak şöyle konuşmuştu:
"Batı ülkeleri, piyasayı kurtarmak için başlattıkları geniş çaplı operasyonları yalnızca ulusal boyutta tutmamalıdırlar. Trilyonlarca dolarlık maddi kaynağın yalnızca gelişmiş ülkelerde kullanılması, krize çözüm getirmez. 21. yüzyılda ihtiyaç duyduğumuz, çok taraflı bir çerçevedir. Dünya ekonomisinin önümüzdeki yıl büyümesini sürdürmesi, gelişmekte olan ülkelere bağlıdır."
Krize karşı Çin'in aldığı önlemler, tüm dünyada dikkatle izleniyor. Çin Cumhurbaşkanı Hu Jintao, 21 Kasım günü Peru'nun başkenti Lima'da düzenlenen Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü Sanayi ve Ticaret Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, Çin'in krize karşı tutumunu şöyle açıklamıştı:
"Sürdürülebilir biçimde gelişecek bir dünya ekonomi sisteminin, hoşgörü ve düzene dayalı uluslararası finans sisteminin, adil ve dengeli uluslararası ticaret sisteminin, eşit ve verimli küresel gelişme sisteminin kuruluş sürecini hızlandırmaya devam edeceğiz. Ulusal gelişmeyi sürdürürken, işbirliği ortaklarımızın, özellikle gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını da göz önünde bulunduracağız, uluslararası toplumun gelişmekte olan ülkelerin kalkınma yetkinliğini artırarak vatandaşların yaşamını düzeltme çabasına yönelik yardım çalışmalarını destekleyeceğiz. Aynı zamanda ticaret ve yatırımın serbestleştirilmesi ve kolaylaştırılması süreci ile dünyanın ekonomik güvenliğini koruyarak ortak gelişme ve refahı gerçekleştirmek yönündeki uluslararası çabalara etkin biçimde katılacağız."
İç talebi genişleterek büyümeyi sürdürmek için açıkladığı 4 trilyon yuan tutarındaki önlem paketi ve faiz oranında yapılan büyük boyutlu indirim, Çin'in ekonomiyi canlandırmak için aldığı önlemlerin bazılarıydı. Söz konusu önlemlerin Çin'in küresel finans piyasasının istikrarını korumak için üzerine düşen yükümlülüğü her zaman yerine getirdiğini gösterdiğini savunan Çin Çağdaş Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Dünya Ekonomisi Araştırma Merkezi Müdürü Chen Fengying, Çin'in kriz karşısında attığı adımların dünya ekonomisinin en kısa sürede yeniden canlandırılmasına güçlü destek sağladığını kaydederek görüşlerini şöyle ifade etti:
"Çin'in dünya ekonomisindeki konumunu üç noktada özetleyebilirim. Her şeyden önce Çin, finans krizine karşı bir 'vaha' durumundadır. Çünkü finans sektörümüzün istikrarı, genel olarak korundu. Aynı zamanda küresel ekonomik durgunluğa rağmen, ekonomimiz büyümeye devam ediyor. Üçüncü nokta ise, biz, dünya ekonomisinin gelişmesine en büyük katkıyı yapan bir ülke ve büyük bir güç kaynağı durumundayız. Bu nedenle krize rağmen yüzde 8'in üzerinde bir büyüme sürdürmemiz, dünya için en büyük katkıdır."
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |