|
|||||||||||||||||||||
|
30 yıldır uygulanan reform ve dışa açılmayla Çin, yakın tarihindeki en uzun süreli ve en hızlı gelişme dönemini yaşadı. Ekonominin gelişmesine paralel olarak Çin'in dünyayla iletişim ve kaynaşması, tarihte benzeri görülmemiş bir derinlikte ve kapsamda gerçekleşti. Kongfu Panda filminin dünya genelinde rağbet görmesi, bunun bir örneği aslında. Dış dünyayla ilişkilerinde derin değişimler yaşanmasına neden olan reform ve dışa açılma uygulamaları sayesinde Çin, karşılıklı yarar ve ortak kazanç anlayışıyla küresel ekonomiyle bütünleşiyor, diğer medeniyetlerle diyalog ve iletişimi sürdürüyor, uluslararası işlere sorumlu bir tavırla katılıyor, böylece her geçen gün daha da artan cazibesini sergiliyor.
1979 yılının sonunda Hong Kong'tan 3 bin koli şişe Coca Cola getirilmesiyle bu Amerikan markası, Çin'e giren ilk yabancı markalardan biri oldu. O tarihlerde Çin'de Coca Cola, alışverişin yalnızca döviz karşılığında verilen kuponlarla yapıldığı "Dostluk Mağazaları"nda yabancılara satılırdı. Aradan 30 yıl geçtikten sonra Coca Cola ürünleri, Çin'in her köşesinde yer alan küçük büfelerde bile satılıyor. Öte yandan, Çin'de üretilen ürünler de birçok ülkede yaşayan insanların günlük yaşamının bir parçası haline geldi. 30 yıl önce kendi kendine yeten bir kapalı ekonomi olan Çin, bugün küresel ekonomik işleyişe kapsamlı bir biçimde katılmaktadır.
Çin'in, ekonominin yanı sıra kültür, bilim, teknoloji ve eğitim gibi bütün alanlardaki dış temaslarda izlediği karşılıklı yarar ve ortak kazanç ilkesi, uluslararası toplumda giderek daha geniş biçimde benimseniyor.
Temmuz 1997'de başta Tayland, Malezya, Singapur ve Kore Cumhuriyeti olmak üzere Asya ülkelerinin büyük bir çoğunluğunu vuran finans krizi karşısında Çin hükümeti, para birimi Renminbi'nin kur istikrarını koruma taahhüdünde bulunarak, krizin gelişmesi ve yayılmasını önlemek için etkin önlemler aldı. Çin'in Asya finans krizi sırasında sergilediği "sorumlu büyük devlet" tavrı, bütün dünyanın takdirini kazandı. Bugün ise Wall Street'ten kaynaklanan ve tüm dünyayı sararak reel ekonomiyi de etkilemeye başlayan küresel finans krizi karşısında Çin, bir kez daha sorumlu bir tavır takınarak, iç talebi genişletip ulusal ekonominin sürekli gelişmesini sağlamak amacıyla etkin çaba harcıyor; bu yolla da krize karşı dünya çapında verilen mücadeleye önemli katkılar sunuyor.
"Tüm insanlar kardeştir", "Uyumun yanı sıra farklılıklara saygı gösterilmeli"... Çin filozofu Konfüçyus'un bu sözleri, bugün yaklaşık 40 ülkede kurulan yüzlerce Konfüçyus Enstitüsü'nde farklı dillerde tekrarlanıyor. Batılıların bundan yaklaşık 400 yıl önce İtalyan misyonerler aracılığıyla ilk kez tanıştığı Konfüçyus düşüncesinin temsil ettiği Çin kültürü, bugün dünya kültürüyle iletişim içinde kaynaşarak insanlığın ortak medeniyetinin gelişmesini sağlayan önemli bir güç haline geldi.
Dünya genelinde esen Çin kültürü rüzgârı, reform ve dışa açılmanın bir sonucudur. Çinliler yurtdışına giderken, her geçen gün daha fazla yabancı öğrenci de Çin'e geliyor. Reformun başladığı 1978 yılında, Çin'e gelen yabancı öğrenci sayısı yalnızca 1236'ydı, bu rakam 2007'de 200 bine çıktı. Yoğunlaşan personel değişimi, Çin ile dünya arasındaki kültürel iletişime önemli bir güç katıyor.
Çin Cumhurbaşkanı Hu Jintao, Birleşmiş Milletler'in 60. kuruluş yıldönümü için 15 Eylül 2005 tarihinde BM'nin genel merkezinde şöyle konuşmuştu:
"Bütün ülkelerin kendi toplumsal rejimleri ile gelişme yollarını seçme hakkına saygı göstermeliyiz. Birbirlerinin deneyimlerini öğrenme, birinin diğerini dışlaması anlamına gelmez. Farklı medeniyetler, diyalog ve iletişimi yoğunlaştırarak, rekabet içinde birbirlerinin birikim ve deneyimlerini örnek almalı ve ortak noktalar ararken farklılıkları da koruyarak gelişmelidir. Tereddüt ve ayrımları gidermek için çaba harcanarak insanlık daha uyumlu, dünya daha renkli hale getirilmelidir. Eşitlik ve dışa açıklık ruhuyla medeniyetlerin çeşitliliği korunmalı, uluslararası ilişkiler daha demokratik hale getirilerek farklı medeniyetler arasındaki hoşgörü ve beraberliğe dayalı uyumlu dünya oluşturulmalıdır."
Reformun ilk yıllarında Çin lideri Deng Xiaoping, barış ve gelişmenin günümüz dünyasının iki ana konusu olduğu tespitinde bulunmuştu. Bu tespit, Çin ile dünya arasındaki ilişkilerde köklü değişim yarattı. Bugün Çin, insanlığın ortak sorunlarını çözme sürecine etkin biçimde katılırken, diğer medeniyetlere saygı gösteriyor, kendi görüşlerini başkalarına dayatmıyor, işbirliği içinde ortak gelişmeyi gerçekleştiriyor. Bütün bunların temelinde, uyumlu dünyanın oluşturulması ülküsü yatıyor.
Çin kültürünün çekirdeğini oluşturan "uyum" kavramı, Çin'e uluslararası temaslarda giderek daha fazla dost kazandırırken, Çin'in uluslararası cazibesinin durmadan artmasının da temel nedeni oldu. Çin, insanlığın ortak medeniyetinin gelişmesine katkı yapmaya devam edecektir...
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |