|
|||||||||||||||||||||
|
"Ay Işığı Son Atı
Alnımda bir ağustos böceği
Yapraktan bedenim
Ağaçtan bademim
Bu zincirinden boşanmış poyrazda
Uçuyoruz dolunaya doğru
Yel yepelek yelken kürek
Uçuyoruz ağaçlar evler duvarlar
Uçuyoruz peribacaları
Allaha emanet kula selamet
Toprak da ayaklandı
Bahçeler tarlalar
Çiçekleri sarı yeşilleriyle
Ardımızdan Kızlan' daki yel değirmenleri
Alavra ' da doludizgin yaban eşekleri
Burunlar koylar bükler
Dağlarda ki devanaları
Balıkaşıran' da kopuyoruz anakaradan
Uçuyoruz mehtapta
Acemaşıran faslı okumaya dolunayda.
Can Yücel"
Canım Kızım,
Kışın sinyalini veren günlerden merhaba,
Bu mektubumda sana son günlerde dünyayı etkisi altına alan finans krizinin gölgesinde kalan Taiwan adasındaki gelişmelerle ilgili olarak Barış Adıbelli'nin "ABD Tayvan'ı silahlandırıyor" başlıklı makalesinden bölümler aktaracağım:
"Büyük bir ekonomik krizle boğuşan ABD hükümeti, Tayvan'a saldırı helikopterleri ve füzeler dahil yaklaşık 6.5 milyar dolarlık silah satışı planladığını açıkladı. Hükümetin 3 Ekim günü Kongre'ye sunduğu pakette, Tayvan'a 30 Apache helikopteri ve 330 adet Patriot füzesi ile 32 adet denizaltıdan atılan Harpoon füzeleri satışı yer alıyor. 30 günlük yasal sürenin dolmasının ardından kongrenin onayıyla bu paket yürürlüğe girecek.
"Bu paket içinde altı ayrı silah anlaşması bulunuyor. 3.1 milyar dolar değerinde 330 adet Patriot-3 hava savunma sistemleri, 2.532 milyar dolar değerinde 30 adet AH-64D Block III Apaçi Longbow saldırı helikopterleri, 200 milyon dolar değerinde 32 adet denizaltılardan fırlatılabilen UGM 84L Harpoon Block II füzeleri, 2 adet UTM-84L Harpoon Block II tatbikat füzesi, 47 milyon dolar değerinde 182 adet Javelin güdümlü füzeleri ve 20 adet Javelin fırlatma komuta kontrol üniteleri, 250 milyon dolar değerinde 4 adet E—2T uçaklarının modernize edilmesi ve son olarak 334 milyon dolar değerinde F-E/F, C-130H, F-16A/B ve IDF savaş uçaklarının iletişim ekipmanlarının ve radarlarının modernize edilmesi ve öteki parçaların servisi için lojistik destek verilmesi.
"Aslında bu silah satışı 2001 yılında ABD tarafından gündeme getirilmişti. Fakat Tayvan parlamentosunda o dönemde muhalefette bulunan Milliyetçi Partiye mensup milletvekilleri bu satışın oldukça pahalı olduğunu gerekçe göstererek karşı çıktılar ve paketin parlamentodan geçmesini engellediler. ABD de bu silah satışını rafa kaldırdı. Milliyetçilerin böyle hassas bir konuda karşı çıkmalarının maliyetlerin yanında dönemin iktidar partisi olan Demokratik İlerleme Partisinin bağımsızlık söylemlerine askerî destek olacağı şeklinde yorumlamış olmalarıydı. Oysa milliyetçiler Çin'den ayrılmayı düşünmüyorlar.
"Fakat kısa bir süre sonra Tayvan bu satışı onayladı, ancak ABD silah satışını kongrenin gündemine uzun süre bir süre getirmedi. Zira Kuzey Kore'nin nükleer silahlardan arındırılmasına yönelik diplomatik süreçte Çin'in oldukça büyük payı bulunmaktaydı ve Washington yönetimi Çin'i kızdırmamak ve bu diplomatik süreci baltalamamak için silah satışını gündeme getirmedi.
"Silah satışına ilişkin karar duyulur duyulmaz Çin'den resmi düzeyde çok sert tepki geldi. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Çin Gang, silah satışının Çin'le ABD arasında yıllardır geliştirilmeye çalışılan askeri bağları tahrip edeceğini söyleyerek silah satışının Çin ulusal güvenliğine tehdit olduğunu, bunun Pekin-Washington askeri ilişkilerini tehlikeye atacağını kaydetti. Çin, silah satış planlarını protesto ederek ABD'yle bazı askerî ve diplomatik temasları iptal ettiğini duyurdu. Ayrıca silah satışını protesto etmek üzere ABD diplomatları Çin Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı. Ayrıca, bu silah satışı, üst düzey Çinli bir yetkilinin Kasım ayında Tayvan'a yapacağı ziyareti de tehlikeye sokmuştur. Oysa bu ziyaret, 1949'dan bu tarafa üst düzey bir Çinli yetkilinin Tayvan'a yapacağı ilk ziyaret olacaktı. Hâlihazırda Çin, Tayvan'ın bağımsızlığını ilan etmesini savaş nedeni (casus belli) olarak saymaktadır. Çin'in böyle bir devlet politikası varken Washington yönetiminin ısrarla Tayvan'ı silahlandırmaya çalışması bölgede ABD'nin ciddi bir kumar oynadığını göstermektedir.
"Geleneksel olarak, Milliyetçiler, Çin'le birleşmeyi savunuyor. Demokratik İlerleme Partisi ise, Tayvan'ın bağımsızlığını savunuyordu. Milliyetçilerin iktidara gelmesiyle Tayvan'dan Çin'e birçok üst düzeyde ziyaret oldu. Ayrıca Çin ve Tayvan arasında doğrudan uçuşlar başlatıldı. Turizm anlaşmaları imzalandı ve Tayvan, Çinli yatırımcıları Tayvan'a davet etti, Çin de Tayvan'ın Çin'de yatırım yapmasına izin verdi. Dolaysıyla, böyle bir ortam içinde Tayvan Cumhurbaşkanı Ma-ying'in nasıl olup da bu silah anlaşmasına onay verdiği bugün Pekin'de de tartışılıyor. Oysa Tayvanlı Çinliler, Tibet olayları sırasında Tibet'i ve Dalay Lama'yı sert bir şekilde eleştirerek Tibet'in yüzlerce yıllık bir Çin toprağı olduğu konusunda görüşlerini dile getirmişlerdir. Tayvanlı milliyetçiler, hiçbir zaman Çin anavatanından Tibet'in ayrılmasının düşünülemeyeceğini söyleyerek Çin'den daha milliyetçi bir duruş sergilemişlerdir.
"Soğuk Savaş döneminden Çin ve ABD'ye miras kalan en önemli sorunların başında Tayvan sorunu geliyor. Çin, Tayvan nedeniyle üç defa ABD ile savaşın eşiğine gelmiştir. 1950'lerde General Douglas MacArthur, Tayvan'ı batmayan uçak gemisi olarak tanımlayarak ABD için Asya-Pasifik bölgesindeki jeostratejik önemini vurgulamıştır. Soğuk Savaş dönemi boyunca Tayvan, ABD için öneli bir jeostratejik avantaj olmuştur. Tayvan'ın kontrolünde olan Tayvan Boğazı Japonya ve Güney Kore açısından hayati bir deniz yoludur. Her iki ülkenin de ham madde, enerji ihtiyacı ve dünya ile olan ticareti bu boğaz üzerinden gerçekleştirilmektedir. ABD, Tayvan'ın Çin'in bir parçası olduğuna ilişkin üç önemli belge imzalamış olmasına rağmen Tayvan'ı Çin'e karşı silahlandırmaktan vazgeçmemiştir. Çin-ABD ilişkileri açısından Tayvan'a silah satışı her zaman sorun olmuştur. 1982 yılında Reagan yönetiminin Tayvan'a silah satışını gündeme getirmesi Çin-ABD ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur. Benzer şekilde 1992 yılında Bush yönetimi, Tayvan'a gelişmiş F-16 savaş uçaklarının satışını gündeme getirdiğinde Çin-ABD ilişkileri bir kez daha ciddi hasar almıştır.
"ABD, Tayvan'a silah satışı yapabilmek için her yıl bir takım istihbarat raporları yayınlayarak Çin'in Tayvan'a yönelik bir takım askerî faaliyetler içerisinde olduğunu belirtmektedir. Bu raporlar, genelde bir yıl içinde Çin'in Tayvan'a saldıracağı yönündeki öngörülerle bitmektedir. ABD'nin uygulamış olduğu psikolojik etki hemen etkisini göstererek, Tayvan, her yıl ABD'den milyarlarca dolarlık silah almaktadır. Çin tarafı ise, istihbarat raporlarının gerçeği yansıtmadığını ifade ederek ABD'nin kurnaz tüccar mantığıyla Tayvan'a silah satmak için sürekli kandırdığını vurgulamaktadır. Nitekim önceki yıllara ait Pentagon raporlarında Tayvan'a yöneltilmiş balistik füze sayısı 350, daha sonra 750 ve 800 iken, bugün için 1000 adedi geçmiş durumdadır. Çin'den 160 km uzaklıkta olan 36 bin kilometrekare büyüklüğündeki bir ada için 1000 âdetin üstündeki bir balistik füze ne saldırı için, ne de savunma için rasyonel bir askerî strateji değildir. Zira Çin, Tayvan'ı haritadan silmek istemiyor, aksine birleştirmek istiyor. Bu miktarlar da gösteriyor ki, ABD abartılı rakamlarla Tayvan'a ölümü gösterip sıtmaya razı ediyor. Aslında Washington yönetimi, benzer bir stratejiyi Türkiye'de de uygulamaya çalışmaktadır. İran'ın Türkiye'yi vuracağı söylentileriyle Türkiye'ye Patriot savunma sistemlerini satmaya çalışmaktadırlar. Oysa yanı başındaki kendi kontrolü altındaki bir ülkeden Türk topraklarına yapılan terör saldırıları karşısında hiçbir etkin önlem almamaktadır.
"ABD'nin Tayvan'a yönelik bu stratejisinin arkasında yatan iki önemli etken bulunmaktadır. Birincisi büyük bir ekonomik krizi içinde bulunan ABD'nin en önemli ihracat kalemi silah satışlarıdır. Silah endüstrisi, Amerikan ekonomisinin en önemli itici gücüdür. ABD'nin yakın tarihine bakıldığında Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, Vietnam Savaşı ve Körfez Savaşı en çok silah endüstrisine hizmet etmiştir. Amerikan ekonomisi ne zaman yavaşlasa savaş ekonomisi onu ayağa kaldırmıştır. Afganistan ve Irak nedeniyle giderek bir ekonomik çöküşe doğru sürüklenen ABD, bu çöküşten kurtulmak için son iki yıldan beri İran'la bir savaşı başlatmak için fırsat kollamaktadır. İran'ın stratejik konumu bir kenara bırakıldığında ABD'nin temel hedefi bölgesel bir savaşla silah endüstrisini canlandırıp Amerikan ekonomisine gereken finansmanı sağlamaktır. Gerçekçi olmak gerekirse, ABD, İran'ı ne teslim alabilir, ne rejimini değiştirebilir, ne de İran'ı İsrail için pasif bir ülke haline getirebilir. Pentagon'un bile bildiği bu gerçeğin arkasında ekonomik gerekçelerin yattığı bugün daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
"Diğer ikinci neden ise, Rusya'nın 8 Ağustos sonrası Kafkasya ve uluslararası sistemde başlattığı yeni süreçtir. Yeni Soğuk Savaş olarak da yorumlanan bu yeni dönem her ne kadar dünyadaki ekonomik krizin gölgesinde kalmış olsa da ABD'nin gözü Rusya ve Çin üzerindedir. ABD'nin son dönemlerde artık sorun olmaktan uzaklaşan Tayvan'ı yeniden Büyük Güç Oyunu'na dâhil etmek istemesinin ardında aslında Pasifik bölgesini Rusya ve Çin'e kaptırmak istememesi yatmaktadır."
Haftaya devam etmek üzere seni özlem ve sevgiyle kucaklıyorum.
Öptüm
Baban Cemil Kaptan
30 Ekim 2008
"Kar Yağıyor
Lambayı yakma, bırak,
sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
Kar yağıyor karanlıklara.
Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum.
Kar...
Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar...
Ve şehir kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
Lambayı yakma, bırak!
Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
Nazım Hikmet"
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |