|
|||||||||||||||||||||
|
Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye'de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati…
İçimden Yahya Kemal'den izin alarak "Süleymaniye"nin yerine "Niujie", "Kendi gök kubbemiz" sözlerinin yerinde de "dost gök kubbesi" sözcüklerini koyuyorum.
Gerçi Beijing'deki Niujie Camii, Süleymaniye gibi kente hakim tepelerden birinin üzerine kurulmuş değil; zaten Beijing dümdüz bir kent, İstanbul gibi tepeleri yok. Ama Beijing'de Müslümanların en yoğun olarak yaşadığı semtlerden Xuanwu'daki Niujie mahallesi de, İstanbul'da Süleymaniye'ye çıkan yollar gibi, eskiden dar ve arapsaçı gibi karışık ara sokaklardan oluşuyormuş. Şimdi ise, Beijing'de toplam sayıları 30 bin kadar olan Müslümanlardan yaklaşık 12 bininin yaşadığı bu semt, son on yıl boyunca geçirdiği onarım ve yenileme çalışmalarıyla kentin en dikkat çekici yerlerinden biri olmuş. Darısı Süleymaniye'nin başına!
SÜLEYMANİYE'DEN YÜZYILLARCA ESKİ
Türklerin Anadolu'daki tarihi boyunca oluşan kendine özgü ruhu Süleymaniye'nin simgesel bir güçle yansıttığı düşüncesini Yahya Kemal şu dizelerle ifade ediyor:
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Tozlu zaman perdesini araladığımızda, Niujie tarihinin dokuz yüzyıldan çok daha eskilere gittiğini öğreniyoruz. Niujie Camii bin yıldan daha eski. Cami, ismini üzerinde bulunduğu caddeden alıyor. Niujie, Çince'de "Öküz Caddesi" anlamına geliyor. Neden öyle dendiğini öğrenemedim. Kendi kendime, akla yakın olduğunu sandığım şöyle bir açıklama yaptım: Muhtemelen, cıvardaki sakinler Müslüman olduğu için caddede domuz eti satılmadığından bu isim verilmiştir. Eskiden Beijing çok daha küçük bir alanı kaplıyorken kent dışında kalan bu bölge, Niuhe köyü olarak biliniyormuş. "He" Çince "ırmak" anlamına geldiğine göre, köyün adı "Öküz Nehri" diye çevrilebilir. Burada zamanında çok zengin sebze ve meyve bahçeleri varmış, sulak bir bölgeymiş demek ki… Aklıma nedense İngiltere'deki Oxford geliyor. Onun da "Ox"u öküz anlamına geliyor; "ford" ise nehrin, hayvanlar karşıya geçebilecek kadar sığlaştığı yeri. Ama Oxford nere, Niujie nere…
MİRASÇISI OLMAKLA GURURLUYUZ
Beijing'deki 68 cami içinde en eskisi olan Niujie Camii, Liao hanedanı zamanında 996 yılında inşa edilmiş. 1442'de Ming hanedanı döneminde onarım görmüş, Qing hanedanı iktidara geldikten sonra 1696 yılında genişletilmiş. En son bakım bu yıl yapıldı.
Bütün aramalarıma rağmen camiyi yapan mimarın adını öğrenemedim. Ama, çok da önemli değil galiba. Yahya Kemal, mimarı ve kurucusunun adı belli olan Süleymaniye için, şiirde şöyle diyor:
Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbir'i
Ne kadar saf idi siması bu mu'min neferin!
Kimdi? Banisi mi, mimarı mı ulvi eserin?
Mimarını ve kurucusunu herkesin bildiği bir cami için bu söylenebilirse, Niujie Cami için şu haydi haydi söylenebilir: Süleymaniye gibi, bu cami içinde ön saflarda namaz kılan herhangi bir mümin de, bu caminin mimarı, kurucusudur! Bugün pırıl pırıl avizelerin aydınlattığı, ışıl ışıl renkli camlarla süslenmiş, nefis tezyinatla ve Kûfi hatla bezenmiş bu cami, Çin'deki ve bütün dünyadaki Müslümanlara ait. Hatta bence, Müslüman olsun olmasın, dünyadaki bütün kültür miraslarına saygılı olan herkes şunu diyebilir:
Ulu mabed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir varisin olmakla bügün mağrurum…
O halde bir mirasçısı olarak, Yahya Kemal'in Süleymaniye'yi yapan Mimar Sinan için söylediği şu dizeleri, ondan yüzyıllarca önce, bambaşka bir kültür ikliminde, apayrı bir stilde ibadethane yapan Niujie Camii mimarına saygılarımı sunduğumu düşünerek okuyorum:
En güzel mabedi olsun diye en son dinin
Budur öz şekli hayal ettiği mimarının.
BEİJİNG'DE TEKBİR
Süleymaniye'den farklı olarak Çin mimarisinin özelliklerini yansıtan Niujie Camii'nden ve diğer 67 camiden bu bayram sabahı yükselen tekbir seslerini duysaydı, Yahya Kemal şu dizelere Beijing'in adını da ekler miydi?
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar'dan mı? Hisar'dan mı? Kavaklar'dan mı?
Bursa'dan, Konya'dan, İzmir'den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa…
Evet, o ses bu bayram sabahı Beijing'de yankılanıyor.
"Bu şiir başka şeyi anlatıyor" denebilir.
Olsun!
Dost gök kubbesi altında kendini bin atlı akınlardaki gibi şen hisseden zihnim bu çağrışımlara engel olamıyor.
Belgrad'dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar'dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra-dağlardan mı?
Hayır üstad, Beijing'den geliyor! Batılı merkezlerde üretilen iftiralarda ne denirse densin, yurttaşlarına ibadet özgürlüğü güvencesi veren Çin'in başkentinden...
HER ULUSTAN MÜMİNLER OMUZ OMUZA
Bu bayram sabahı Niujie Camii'nde sadece Çinli Müslümanlar yok. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelip Beijing'de oturan ve çalışan başka uluslara mensup pekçok Müslüman da İmam Hacı İbrahim Xue'nin arkasında omuz omuza Bayram Namazı kılıyor. Cemaat namaz kılınan mekandan taşmış; yapının dışında namaz kılanların sayısı içindekilerden az değil. O kalabalıkta imama uyup secde edenler arasında Mısırlı Ahmet Ebu Zeyd, Afganlı Tayyib Hoşhal ve Muhammed Ayaz, Pakistanlı Abdullah Raşid ve adını bilmediğim Hindistanlı bir Müslüman gözüme ilişiyor. Yüzlerine aşina olduğum, ancak isimlerini bilmediğim başkaları da var. Dünyanın heryerinden gelmiş birkaç yüz Müslümanın binlerce Çinli kardeşiyle gönül gönüle bu tarihi yapıda rükuya varışını anlatmak için Yahya Kemal'in şu dizelerinden daha güzeli bulunabilir mi:
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilahi yapıya.
Tanrının mabedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymaniye tarih oluyor.
Tarihi Süleymaniyeden çok daha eskilere uzanan Niujie Camii'nde bayram namazını kıldıran Hacı İbrahim, bu ibadethanede görevli 10 imamın en kıdemlisi. 20 yaşıdan beri imamlık yapan Hacı İbrahim görevde 30 yılını geride bırakmış. Ramazanda teravih namazlarını ve Bayram namazlarını o kıldırıyor. Cuma namazlarında da cemaat onun arkasında saf tutuyor.
Cuma namazları için buraya gelen Ahmed Abu Zeyd, İmam Efendi'nin Arapçasının mükemmel olduğunu söyledi. Ahmed'in söylediğine göre, telaffuzuna bakılırsa Hacı İbrahim'in Kahire'deki El Ezher Üniversitesi'nde eğitim görmüş olması kuvvetle muhtemelmiş. Kıdemli imam, öteki imamların yetişmesine büyük bir özen gösteriyor. Camide ayrıca, cıvarda yaşayan Müslümanların çocuklarına dini bilgiler veren bir okul da bulunuyor. Cami yakınında bulunan dev bir modern süpermarkette ise envai çeşit malın yanısıra, İslam inancına göre hazırlanmış helal gıdalar da satılıyor. Beijing'de yaşayan pekçok inançlı Müslüman yiyeceklerinin önemli bir bölümünü buradan alıyor.
HALİFE OSMAN'IN ELÇİSİYLE ÇİN'E GELDİ
İslam dininin Çin'e ilk gelişi Hz. Muhammed'in vefatının üzerinden daha 20 yıl geçmemişken olmuş. Üçüncü Halife Osman tarafından 651 yılında gönderilen bir elçi, Tang hanedanı imparatoru tarafından kabul edilmiş. Bu kabulün ardından imparator bir cami inşa edilmesi için emir vermiş. Böylece ülkedeki ilk cami Guangzhou kentinde kurulmuş. Tang hanedanı zamanındaki dinsel hoşgörü sayesinde İslam kısa sürede Çin'de izleyici bulmaya başlamış.
Çin'deki Müslümanların inancına, 1911'de Sun Yat Sen önderlğinde kurulan Cumhuriyet döneminden sonra "Yisilan jiao" denmiş. Türkçesi "İslam dini". Ama ilk yayıcıları Araplar olduğu için önceleri "Dashi jiao" deniyormuş. "Dashi", Çinlilerce Araplara verilen isim. "Arap dini", "Arap inancı" anlamına geliyor. 1368-1644 yılları arasında hüküm sürmüş olan Ming hanedanı zamanında, "Tianfang jiao" denmiş. Anlamı "Arabistan dini". Müslüman olan diğer etnik gruplara da "Hui Hui" denirmiş. Bu sözcük ilk kez Çin'e yerleşen Orta Asyalılar, İranlılar ve Araplar için kullanılmış. Bugün ülkede Han milliyeti dışındaki 56 milliyetten biri olan Hui etnik grubunun ismi de bu sözcükten geliyor. Çin'de Huiler dışında daha 10 kadar milliyet, din olarak İslam'ı seçmiş.
En kalabalık Müslüman milliyet olan Uygurlar Türkçe'nin epey uzak bir lehçesini konuşuyor; Yahya Kemal'in "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiirini anlamaları pek mükün değil. Huiler'in dili ise Çince. Hatta Müslüman isimlerini bile Çinceleştirmişler. Örneğin. Muhammed için Ma, Hasan yerine Ha diyorlar; Hüseyin, Hu olmuşken Osman Chuah'a dönüşmüş. Ünlü Amiral ve kaşif Zheng He, Hui milliyetine mensupmuş.
OLİMPİYATLAR'DAN CAMİLER DE YARARLANDI
Cami avlusunda, minarenin güneydoğu tarafında, İslam dininin Çin'de yayılmasında hizmeti geçmiş iki zatın yatırı var. İran'dan kalkıp bu camiye vaaz vermeye gelen Ali isimli zatın mezarı 1283 yılında, yine İranlı Ahmet Burdani Hazretleri'nin mezarı da 1320 yılında yapılmış. Mezarlarında isimleri Çince ve Arapça olarak yazılmış.
Cami bu yıl esaslı bir restorasyon gördü. Başka camilere de bakım yapıldı. Böylece 2008 Beijing Olimpiyat Oyunları için Müslüman ülkelerden kente gelen kafilelerde yeralan inançlı sporcuların ibadet ihtiyacı da karşılanmış oldu. Şimdi yenileştirmelerden Çin'de yaşayan Müslümanlar yararlanıyor. Bu onarımları da Olimpiyatların Beijing'e bıraktığı miraslar arasında saymak gerek. Sadece Niujie'nin bakımı için 25 milyon yuan harcanmış. Camide 17 yıldır çalışan 65 yaşındaki Bayan Chen Fang, yerel yönetimin finansmanıyla yapılan yenileştirmeleri anlatırken camiin güzelliğiyle haklı olarak övünüyordu. Bayan Cheng, kışları fazlaca üşüyor olsa gerek, belediye tarafından yaptırılan ısıtma sistemine özellikle dikkat çekti. İmamların kütüphanesinde nadir el yazması eserler ve eski, tahta baskı kalıpları varmış. Eskiden burada İslami kitaplar da basılıyormuş. Şimdi bu ihtiyaç modern matbaalarca karşılanıyor.
HERKES KENDİ GELENEĞİNCE KUTLADI
Bayram sabahı tıklım tıklım dolu olan cami özellikle Cuma namazlarında da kalabalık oluyormuş. Ama Beijing'e gelenler kalabalık olacağı endişesiyle Niujie Camii'ne gitmekten kaçınmasın. Hatta Müslüman olmayanlar bile namaz saatleri dışında ziyarete davet ediliyor. İmamlar ve İslam Derneği görevlileri ziyaretçilere yardımcı olmak ve bilgilendirmek içim canla başla çabalıyor.
Bu yıl da namazdan sonra mahalledeki Müslümanlar ve müslüman olmayanlar şarkılar söyleyip topluca oynayarak bayramı kutladı. Hatta danslara turistler de katıldı.
Anlatıldığına göre, 2 milyondan fazla Müslümanın yaşadığı Ningxia Hui Özerk Bölgesi'nde Çin Komünist Partisi ve yerel hükümet yöneticileri bayramda camileri, dini şahsiyetleri ve vatandaşların evlerini ziyaret ederek bayramlarını kutluyormuş. Her yıl olduğu gibi bu yıl da, Çin'in farklı kesimlerinde yaşayan Müslümanlar Bayramı kendi geleneklerine göre kutladı.
"DOLUDUR GÖNLÜM IŞIKLARLA BU BAYRAM SABAHI"
Yahya Kemal şiirinde namaz kılan cemaati anlatırken "Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını/
Görüyor varlığının bir yere toplandığını…" diyor. Çindeki Müslümanların dili bu dizlerdeki gibi bir değil, Çeşitli diller konuşuyorlar... Ülkede yaşayan diğer milliyetlerle beraber düşününce, dinsel inançları da aynı değil... Ama bu bayram sabahı, hangi milliyete ve inanca mensup olursa olsun, bütün Çin vatandaşlarının gönül birliği içinde olduğunu hissediyorum.
Ulu mabedde karıştım vatanın birliğine.
Çok sükür Tanrıya, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşıyanlarla beraber bulunan ervahı.
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.
Yahya Kemal'in "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiirinin bu son dizelerini okuyan bir Türkün içinde uyanan duyguların benzerini, Niujie Camiinde kıldığı bayram namazından sonra caddeye çıkıp ülkesindeki dev atılımları gören, Müslüman olsun olmasın bütün vatandaşlarıyla birlikte göğsü kabaran, bugünlerin başarıları için sağlam temeller atanları yadeden bir Çinli Müslüman da hissediyordur eminim. Bu yıl Ramazan Bayramı ile Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ilan edildiği 1 Ekim Ulusal Bayramı için verilen tatilin aynı günlere denk düşmesi, yurduna bağlı Çinli Müslümanlar için ayrı bir anlam taşıyordu.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |