|
|||||||||||||||||||||
|
Çin Seddi'nden tarihe yolculuk
Çin Seddi'ne Çinlilerle birlikte tırmandık. Çünkü yabancı turist çok azdı. Çin Seddi'nde soluklanırken zalim İmparatorun askerlerinin kamçılarına dayanamayıp can veren 20 milyon işçiyi düşünüyorum.
İHSAN SÜREYYA SIRMA
Yeni Şafak
20-08-2008
Sadece benim değil, dünyadaki birçok insanın merak ettiği yerlerden bir tanesi, şüphesiz dillere destan olan Çin Seddi'dir. Sabah saat 07'de otele gelen Ali ve Nejat Bey'in Pekin'deki iş arkadaşı Zhen'in asistanı olan Yin Kuan ile birlikte, fazla vakit kaybetmeden Çin Setti'ne doğru yola çıktık. Pekin'den itibaren takriben 80 km. bir vadide yol aldıktan sonra, Çin Seddi'nin muazzam görüntüsü ile karşılaştık. İşi acele olan ve dağlara tırmanmayı sevmeyenler, Pekin'den sonra 70.nci kilometresinde settin kolay kısmına çıkıyorlar. Bizse, biraz daha haşmetli, fakat tırmanışı zor olan 80.nci kilometredeki bölümünü tercih ettik.
Sıcağa kalmamak için erken davrandık; fakat gişeler saat 09'da açıldığından mecburen bekledik. İşte bu bekleyiş sırasında, hiç ummadığım bir manzara ile karşılaştım. Amerikalılar, bu vadinin içine, Çin Seddi'ne tırmanacağımız bu noktaya Starbucks'ı getirip kondurmuşlar... Vay canına! dedim, bu küreselleşme denen meret ne kadar da güçlüymüş! Bir yandan da sevinmedik desem yalan olur. Kafede kahvaltı yapıp, Ali'yle tırmanmaya başladık Çin Seddi'ne. Gittikçe dikleşen; bazen küçük, bazen büyük basamaklı merdivenlerle çıkılan dünyanın bu en uzun ve görkemli "kale duvar"ı, her iki yüz metrede, bir yerleşim ve gözetleme kulesiyle devam ediyor. Bizimle beraber tırmanan turistlerin tamamına yakını Çinli olup, tek, tük yabancılara rastlıyoruz... Terleye terleye çıkıyoruz. Bininci metrede, Ali'nin benzinin solduğunu gördüğümden, ona bu noktada beni beklemesini, zirveye yalnız çıkıp inebileceğimi söyledim. Onun için Israr etmesine rağmen, onu orada oturttum ve tırmanmaya devam ettim. Herkes gibi ben de duvarın kenarındaki demirlere tutunarak çıkıyor, bazen de tutunmayarak.
Ve işte zirvedeyim! Öylesine terlemiştim ki, gömlek ve pantolonuma varıncaya kadar, bütün çamaşırlarım su gibi olmuştu. Beş dakika dinlenip bir nefes almak için duvarın bir köşesine oturdum ve Çin Seddi'nin uzayıp giden bu duvarlarına bakarak tarihin derinliklerinde düşüncelere daldım. Hatta bir ara rahmetli Ali Şeriati gibi elime kalemimi alıp, bu surları yaparken taşlar altında kalıp ölen yüz binlerce işçiye/köleye birer mektup yazmak istedim. Vaktim olmadığı için bunu yapamadım amma, onların çektiklerini gözümün önüne getirip, şöyle düşündüm:
Ey binlerce kilometre uzunluğundaki bu settin duvarlarını yaparken, tonlarca ağırlıktaki taşlar altında ezilerek, ya da, zalim İmparatorun askerlerinin iğrenç kamçılarına dayanamayıp can veren zavallı işçi! Bu duvarın yapılması uğruna, seninle beraber ölen 20 milyon insanın, elbette hesabının sorulacağı bir Hesap Günü vardır! Sen, o zalim imparatorun zulmü altında can verirken, senden binlerce sene sonra, modernlik adına, demokrasi adına, insan hakları adına, hürriyet adına, dünyanın her tarafında milyonlarca insanı katleden bir Amerika olduğunu biliyor musun? Senin ve arkadaşlarının yaralı elleriyle yapılmış olan bu 5 bin km'lik duvarın üzerinde yürürken utanıyor, kahrediyor, lanetliyorum bütün despot idareleri, saltanatları, krallıkları, imparatorlukları, demokrasi adına insanlara zulmeden rejimleri...
Çin'i gezerken en çok ilgilime çekenlerden biri Bayanlar Camisi oldu. Çin'in bir çok camisinde olduğu gibi, Pekin Büyük Camisine bitişik de, erkeklerin giremediği bir "Bayanlar Camisi" mevcuttur. Ama biz yine de teşebbüs etmek istedik ve de başarılı olduk. Yani "Bayanlar Camisi"ni gezebildik. Olimpiyatlar dolayısıyla, Çinliler tarihî bütün mekânlarını, Pekin'e gelen turistlere gezdirmektedirler. Camiler de bu kabil ziyaret edilen yerlerden olduğu için, oralara da, yetkili ve İslâm'ı, İslâm sanatlarını bilen üniversiteli gençler yerleştirilmiş. Bugün namaz için Büyük Camiye geldiğimizde, orada turistlere bir şeyler anlatmakta olan genç bir bayan rehberle karşılaştık. Çok az İngilizce bilen Aişe Hanım bize Bayanlar Camisini gezdirtti. Aişe Hanım'dan, bu camide iki rekât "Tehiyyetu'l-Mescid Namazı" kılmak için izin istiyoruz. Aişe, yanındaki yetkililere danıştıktan sonra, "tamam" dedi; ve o camide iki rekat Namaz kıldım.
Hz. Peygamber (s.a.s)'in bir hadis-i şerifi vardır: Görmek, anlatılanı dinlemek gibi değil! Gerçekten de Çin hakkında çok okumuş, dinlemiş olmama rağmen, oraya gittikten sonra, zannettiğimden çok farklı bir Çin'le karşılaştım. Hacca veya Umreye gitmiş olanlar bilir. Uçaktan Cidde havaalanına inince müthiş bir rutubetli, sıcak havayla karşılaşılır. İşte Pekin'de de bana öyle geldi: Sıcak ve nemli bir hava. Tabii ki geçmişte de böyleydi. Böyle olduğu için de, Pekin'de yaşamış olan Çin imparatorları, emirlerinde olan yüz binlerce işçiyi çalıştırarak, kendilerine yazlık malikâneler yaptırmışlardır ki, yazları burada geçiriyorlardı. Saray yazlık olunca, bahçe kavramı bina kavramından önce geliyor. Dolayısıyla Pekin'deki bu yazlık sarayda, esas unsur, bahçeler ve bu bahçeler içerisinde bulunan binlerce türden ağaç ve çiçeklerdir. Yine kabul salonları, imparatorun istiratgâhı, askerlerin kışlaları, nedimelerin, cariyelerin bulundukları "harem bölgesi", -ki buraya sadece İmparator girebiliyordu-, eğlence bölümleri vs. vs.
Baş dönmesi şikayetim için tedavi olmak isteyince başbakanın doktoru aynı gün içinde randevu verdi. "Çin tıbbı" denen yöntemle beni muayene eden doktor o kadar mütevazıydi ki ayrıldığımızda, bütün ısrarlarıma rağmen, bir kuruş ücret de almayınca çok utandım.
Çin'den başlayan ve Batı'ya uzanan tarihi İpek Yolu'nun başladığı yerdeyiz. Çin'in İpeği, kağıdı, barut ve seramiği karayolu ile Hindistan, İran, Arap yarımadası, Ortaasya, Anadolu ve Avrupa bölgelerine buradan yola çıkıyor. İslâmiyet Çin'e 1300 yıl önce ticaret kervanları ile gelmişti.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |