|
|||||||||||||||||||||
|
Milliyet 17.09.2008
GÜRCİSTAN'da silahların susmasından bir ay sonra, kriz farklı boyutlarla devam ediyor.
Temelde bu kriz Batı ile Rusya'yı karşı karşıya getirmiş durumda. Sürtüşme Gürcistan üzerinde odaklanmakla beraber, mücadele alanı Kafkasya-Karadeniz havzasını da kapsıyor.
Rusya Güney Osetya'ya anında gerçekleştirdiği müdahale sayesinde, bugün askeri ve siyasi nüfuzunu bölgede pekiştirmiş bulunuyor. Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü bozmuş da sayılsa, G. Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığının Rusya tarafından tanınması ve her iki yeni "devlet"te güçlü bir Rus askeri varlığının bulunması, Moskova'ya belirli bir avantaj sağlıyor.
Buna mukabil Batı, bir yandan Rusya'yı karşısına almak pahasına yoğun baskı altında tutarken, diğer yandan Gürcistan'ın geri kalan kısmını Moskova'ya kaptırmamak için Kafkasya-Karadeniz eksenini etkin biçimde kontrol etme çabasında...
AB-NATO çatlağı
Batı, Gürcistan'daki savaş sırasında, Rusya'ya karşı tutumunda belirli bir birlik gösterdi. Ancak askeri aşamadan siyasi sürece geçilmesinden sonra, bu meselede izlenecek politika konusunda Batı bloku içinde bazı çatlaklar kendini belli etmeye başladı.
Fikir ayrılıkları önce Atlantik'in iki yakası -yani ABD ile bazı Avrupa ülkeleri- arasında ortaya çıktı. ABD Rusya'ya karşı sert çıkışlar yaparken, Fransa'nın başını çektiği bazı ülkeler, Moskova'yı yola getirmek ve gerilimi düşürmek için diplomasi yolunu denemeyi yeğlediler. Son günlerde bu görüş ayrılıkları, sadece ülkeler bazında değil, örgütler bazında da -NATO ile AB arasında- ortaya çıkmaya başladı.
AB, Fransa'nın dönem başkanlığı altında, daha çarpışmaların başında savaşın yayılmasını önlemek için devreye girdi. Nicolas Sarkozy'nin Moskova'da Rus meslektaşı Medvedev ile imzaladığı 6 maddelik anlaşmayla, bu yönde önemli bir adım atıldı. AB şapkasıyla Fransız liderinin giriştiği ikinci diplomatik atakla da Rusya'dan, iki "bağımsız" bölge dışında, Gürcistan topraklarındaki askerlerini geri çekme sözü sağlandı.
27 üyeli bir kurum olarak AB'nin pozisyonu, Rusya ile anlaşmazlıkların diplomasi yoluyla halledilmesine çalışılması yönündedir.
ABD'nin tutumu ise farklı. Washington Rusya'nın Gürcistan topraklarındaki "işgali"ni kabul edilemez sayıyor ve Moskova'ya açıkça meydan okuyor. Nitekim Başkan Yardımcısı Dick Cheney, geçen hafta Tiflis ziyaretinde, Gürcistan'a askeri yardım ve NATO üyeliği için de destek vaadinde bulundu.
Kim kimden yana?
NATO'nun tutumu da AB'den farklı ve daha çok ABD'ninkine yakın görünüyor. En azından, Genel Sekreter Jaap de Hoop Schaffer'in geçen gün Tiflis ziyaretinde aldığı tavır esas alınırsa...
Schaffer AB'nin (yani Sarkozy'nin) Rusya ile imzaladığı anlaşmaya karşı çıkıyor ve Rusya'nın askeri varlığına göz yuman böyle bir mutabakatın "kabul edilemez" olduğunu söylüyor. Genel Sekreter ayrıca Gürcistan'ın NATO'ya bir an önce alınmasını ve şimdiden ona destek olunmasını da istiyor.
Ne var ki, NATO'nun 26 üyesi içinde böyle düşünmeyenler var. Fransa, Almanya, İtalya gibi... Önümüzdeki aralık ayında yapılacak NATO zirvesinde bu konuda müttefik ülkeler arasındaki görüş ayrılıklarını gidermek herhalde kolay olmayacak.
Kısacası, bundan sonra Gürcistan -ve daha geniş anlamda bölge- politikalarının nasıl şekillenmesi gerektiği, NATO ile AB arasında -ve hatta her iki örgütün kendi içinde-, hararetli tartışmalara konu olacak.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |