
|
|||||||||||||||||||||
|
Sevgili dinleyiciler, Sayın Mehtap Alagöz Law'la sohbetimizin ikinci bölümüyle merhaba.
CRI- Daha yaşlı öğrencilerinizin durumu nedir? Nasıl bakıyorlar İngilizce öğrenimine?
M.L.- Çaba gösteriyorlar. Ciddi bir çaba var. Çok zorlanıyorlar bir kere. Telaffuz, çok zor onlar için. Tabii çok normal, Çince ile İngilizce karşılaştırıldığında. Ama, çocuklar çok daha hırslılar.
CRI- Peki, siz Çince öğrendiniz mi? Bildiğiniz diğer dillerden farkı nedir Çincenin?
M.L.- Ben Çince öğrenmeye çalıştım. Çalıştım diyorum, çünkü başarılı olamadım. Daha doğrusu kötü bir zamanlamaydı benim için. Çok yoğundu ders saatlerim. Araya Çince derslerini sıkıştırdığımda bunaldım, yapamadım. Çünkü, Çince öyle bir dil ki, emek gerekiyor, İngilizceye kesinlilikle benzemiyor. Fransızcaya, bir Türkçeye kesinlikle benzemiyor. Her gün günü gününe çalışmanız gerekir. okuldan geldikten sonra, tekrar etmeniz gerekir ve tembelliğe yeri yok. Tembel olma hakkını tanımıyor size Çince ve kaybediyorsunuz. İpin ucu bir kere kaçtığında, yakalaması çok zor oluyor.
CRI- Biraz önce, biraz anlattınız ama. Çinlilerin yabancıya yaklaşımı nasıl desem, bu konuda düşünceleriniz nelerdir?
M.L.- Çok güler yüzlüler. Enerji veriyorlar karşı tarafa. Fakat, şöyle bir mantaliteye sahipler, yabancıların parası var. Bizden daha çok parası var. Karşı taraftan ne alsam kar, gözüyle bakıyorlar. Tabii bu insanı biraz çileden çıkartıyor. Ama, genel olarak söylersem, çok memnunum. Çinliler, gerçekten iyi insanlar. Özünde çok iyi insanlar. Benim öğrencilerimin aileleriyle olan ilişkime dayanarak size açıklamada bulunursam, aileler beni kızları gibi benimsemişler ve biliyorum ki, şu an benim burada başım sıkışsa, onları arayabilirim ve ne olursa olsun, yanımda olacaklardır.
CRI- Bu çok güven verici bir durum değil mi?
M.L.- Kesinlikle öyle.
CRI- Çin yemeklerini de konuşmadan, sohbetimizi bitirmeyelim istiyorum. Çin yemekleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
M.L.- Buraya ilk geldiğimde, kesinlikle Çin yemeği yiyemem dedim. Mümkün değil dedim. Ama, arkadaşlarım beni öyle yerlere götürdüler ki, Bu Çin yemeği değil dedim, tattıktan sonra. Çok güzeldi. Çin yemeklerinde sevmediğim nokta, yediğiniz zaman ne tat alıyorsunuz, ne tuz alıyorsunuz. Genel olarak Çin yemeği nasıl diye sorarsanız, kötü derim. Ama, öyle yemekler yedim ki, bizim kebabımıza eş. Gerçekten yedikçe, ne kadar güzel bir tat. Biraz daha olsa, biraz daha yesem dedirtiyor. Yani Çin yemeği, genelde kötü geliyor bana. Açıkçası yiyemiyorum. O kokudan dolayı yiyemiyorum.
CRI- Farklı bir tat.
M.L.- Kesinlikle öyle. Çok farklı İnsan inanamıyor o kadar şeyin nasıl karıştırıldığına. Bizim yemeklerimize bakıldığında daha, net. İnsanlar, tabii her şeyi yemek zorunda kaldıkları için zamanında, bütün tatları karıştırmışlar, büyük bir zevkle yiyorlar, ben de sadece karşılarında afiyet olsun diyebiliyorum.
CRI- Peki Mehtap Hanım, sorularımı içtenlikle yanıtladığınız için ve dinleyicilerimizle Çin'e bakışınızı paylaştığınız için, çok teşekkür ederim.
M.L.- Rica ederim. Ben teşekkür ederim.
Hayat molalar istiyor zaman, zaman değerli dinleyiciler. Hani her şeyden uzaklaşıp, kendimize dönmemizi ister gibi. Lütfen, çok da uzaklaşamasak da, günün rutinden, minik anlar için, mutlaka kaçışlar hazırlayalım kendimize. Yaşam hızı, mutlaka bizi, bekleyecektir diye düşünüyorum.
Kendimize, hayat molaları vermek üzere... Tekrar karşılaşıncaya kadar esen kalın.
Hoşça kalın.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |