|
|||||||||||||||||||||
|
Radikal
25/06/2008
EMEL ALPTEKİN
Olimpiyat Oyunları'nı ağırlamaya hazırlanan Pekin, kendini inşaata vurmuş. Kent dev bir şantiye. Bisikletliler 'etnik azınlık' olmuş. Sekiz şeritli bulvarlar son model otomobillerle dolu. Derken bu otomobillerden birinden şık bir kadın iniyor. Üç-dört yaşındaki kızını kucağına alıyor ve...
Pekin denince aklına ne geliyor derseniz, sayaç derim. 17 milyon nüfuslu kentin en olmadık yerlerine kondurulmuş sayaçlar. Pekin Olimpiyat Oyunları'nın başlamasına 44 gün, 6 saat, 22 saniye; 44 gün 6 saat 21 saniye; 44 gün 6 saat 20 saniye...
Pekin Olimpiyat Oyunları 8 Ağustos günü başlıyor. 5 bin yıllık kent, muhtemelen son 10 yıldır sürekli 8 Ağustos 2008 için geri sayıyor. Çok iddialılar. Olimpiyat Oyunları Organizasyon Komitesi yetkilileri, "Öyle bir açılış ve kapanış seromonisi yapacağız ki, hem buraya gelenlerin hem de televizyon başında izleyenlerin aklını alacağız" diyor. Ne yapacakları konusunda ser verip sır vermiyorlar.
Bana kalsa o kadar çabalamalarına gerek de yok. Pekin, kafasında daracık kalabalık sokaklar, eski evler, bisikletler, gırtlağa kadar yoksulluk ve yorgun insanlar gibi görüntülerle bu kente gelenleri zaten yeterince serseme çeviriyor.
Daracık sokaklar, Pekin'de artık panda statüsünde. Yaşayan fosil itibarı görüyorlar. Çin, bir imparatorluk değil. Ama imparatorluk misali bir tutkuyla kendini inşaata vurmuş halde. Pekin'de yollar geniş, binalar devasa. Evet, kent kalabalık. Ama hissedilmiyor. Özellikle ölü saatlerde, dev binaların gölgesinde, sekiz metre genişliğinde kaldırımlarda tek başına yürü yürü sıkıntıdan patlayınca, karşıdan gelen ilk canlıya hemşerim diye sıkı sıkı sarılası geliyor insanın.
Pekin Uluslararası Havalimanı, büyük. Olimpiyat Oyunları'ndan altı ay önce açılan 3 numaralı terminaliyle daha da büyümüş. Şöyle ki uçaktan inip çıkış kapısına gitmek için 'terminal içi tren'e biniyorsunuz. 4.6 milyar dolarlık terminal binası, fengşui esaslarına göre yapılmış bir mimari harikası. Güneydoğuya dönük devasa kubbesi tamamen camla kaplı. Bu, binanın soğuk kış günlerinde güneşle ısınmasını ve mümkün olan en uzun süre boyunca günşığıyla aydınlanmasını sağlıyor. Terminal binasının uçan bir ejdere benzediğini söylüyorlar. Ben benzetemedim. Belki de Çinliler baktıkları her yerde bir tür ejder görüyorlar. Ejderler ve ejderimsiler kapı bekçisi, çatı nöbetçisi, lokanta, bar, bahçe adı olarak da sık sık karşınıza çıkıyor.
Terminal 1, 2 ve 3'e olimpiyat oyunları boyunca günde 1500 uçağın inip kalkacağı hesaplanıyor. Ben nispeten sakin günlerinden birinde indim ve elinde bitişik halde 'emelalptekin' yazılı bir kağıtla bekleyen, muhtemelen 'Niye çocuklarına böyle acayip adlar verirler' diye düşünen ve sadece Çince konuşan havayolu görevlisi eşliğinde çıkış salonunu, 'çıkış treni'ni, çıkış otoparkını ve nihayet çıkışı buldum. Ama öğrenmesi kolay. Dönüşte giriş kapısından girip, giriş salonunda bekleyip yarım tonluk bavullarıyla ilerlemeye çabalayan kalabalığın peşine takılıp (muhtemelen Türkler) kolayca körüğe ulaştım. (Daha medeni olanlar için Çince/İngilizce tabelalar da mevcut.)
Kentin 20 kilometre dışındaki havalimanından kente ulaştığınızda sekiz-10 şeritli bulvarlarda bisikletliler, geniş bisiklet yolları hatta sadece bisikletlere özel altgeçitler var. Ama yolların asıl hakimi bisiklet değil, 3.3 milyon adet otomobil. Dört çarpı dörtler, aile tipi otomobiller, bildik markaların bilinmedik modelleri, içlerinde güneş gözlüklü, havalı Çinli kadınlar, erkekler, sekiz şeride rağmen tıkanan trafikte radyo dinleyerek yolun açılmasını bekliyor. Derken önümüzdeki büyük beyaz otomobilin kapısı açılıyor. Şık giyimli bir kadın aceleyle iniyor. Üç-dört yaşlarındaki kızını kucağına alıyor. Ve tıkanmış trafiğin içinde, bulvarın ortasına işetiyor. Merhaba Pekin.
Pekin Olimpiyat Oyunları öncesi Pekin Olimpik Medya Merkezi ve organizasyon komitesi (BOCOG), hazırlıkları yerinde görmeleri için dünya basınını ağırladı. Olimpiyat oyunları başlayana kadar devam edecek olan turlardan birine Radikal adına katıldım. Ekipte ABC Asia Pasific ve Fransız Canal Plus'tan ikişer, Alman NDR'den bir temsilci vardı.
Çok romantik ülke Almanya
İlk durağımız, bir ilkokul. Genellikle işçi çocuklarının geldiği bir okul bu. Okulda normal eğitimin yanı sıra çocukların olimpik sporları öğrenmeleri ve olimpiyat ruhunu anlamaları için dersler de veriliyor. Bu okullar, Çin dışındaki okullarla 'olimpik kardeş' de oluyor. Bizim ziyaret ettiğimiz okulun olimpik kardeşi Almanya'daymış. Çocuklar önce Almanca bir okul şarkısı söylüyor. Sıra Almanca konuşmaya gelince tıs. Zaten öğretmenleri de bir türlü Almanya'da kardeş oldukları okulun hatta kasabanın adını telaffuz edip söyleyemiyor. Çocuklar grubumuzdaki Alman gazetecinin ısrarlı sorularını Almanca dinleyip Çince yanıt veriyor. Yanıtlar da süper: 'Almanya hakkında ne biliyorsunuz?' 'Almanya çok romantik bir yer'. 'Almanya'nın en çok neresini seviyorsunuz?' 'Halloween'i (Amerikan Cadılar Bayramı)'.
Görünen o ki Türkiye'de milyonlarca çocuğun asla ve asla yabancı bir dili konuşmaması için görevlendirilen 'Mr. ve Mrs Brown' ikilisi Hans ve Helga Müller kisvesi altında Çin'e sızmış. İngilizceye gelince iş değişiyor. Okul liderlerinden Angela, benimkinden çok daha iyi bir İngilizce'yle bıdı bıdı konuşarak bize okulu gezdiriyor. "Şurası olimpiyat bahçesi." Mütevazı okulun bir tarafı sportif faaliyetler için asfaltlanarak havalandırma avlusuna döndürülmüş. Daha küçük ve yeşil olanını olimpiyat bahçesi yapmışlar. Bahçenin girişinde minicik şelaleli bir havuz var. "Şurası olimpiyat koridoru." Panoları L şeklinde dizip üzerini sarmaşıkla kapamışlar. Panolarda olimpiyat oyunlarının doğuşu, gelişimiyle ilgili bilgiler ve hoş resimler var. Tepesi gerçek sarmaşıktan sarkan plastik üzümlerle kaplı bir tür Çin işi zaman tüneli yani.
Angela dokuz yaşında. En çok yüzmeyi seviyor. Türkiye, Türk çocukları filan deyince "Türkiye'de kaç çocuk var" diye soruyor. "16 milyon" diyorum. Pek etkilenmişe benzemiyor. Büyüyünce İngilizce öğretmeni olmak istiyor.
Adı Angela diye, yarım kan İngiliz sanmayın. Angela onun İngilizce adı.
İngilizce konuşan Çinliler, adlarını bir türlü telaffuz edemeyen Batılıların eblehliğinden bıkmış olmalılar ki, hemen hepsinin bir de 'Batılı' adı var. Angela'nın Çince adı da, Zhao Panzhe. Çocuklara İngilizce adlarını bazen öğretmenleri veriyormuş. Bazen kendileri. Pekin'deki altı günlük turumuz boyunca bize eşlik eden genç görevlilerin tamamının birer Batılı adları var. Catherine, Michelle, Cytheria, Larry gibi.. Gerçi Larry, aslında Steve'miş. Ama arkadaşları "Hadi be, sen de hiç Steve tipi yok ki" deyince vazgeçmiş Larry olmuş. Oysa Larry benim gözümde bir Henry.
Yine de bu evde Çinli, işte İngiliz, pubda Moğol olma hali, Çinliler için Batı karşısında "Siz ne derseniz ben oyum" hali değil. Bir zorunluluk. Zaten aynısını onlar da 'Batılılar'a yapıyorlar. Daha doğrusu yapmak zorunda kalıyorlar. Çin Seddi, Çin Seddi deseler de asıl büyük duvar, Çinlilerin benzersiz yazıları. Harf diye bir şey yok. Hece-sözcükler var. Toplam 55 bin kadar. Sizin adınızı da Çince yazabilmek için bu hece-sözcüklerden biri veya birkaçına benzetmek, olmadı yeni bir ad uydurmak zorundalar. Sonuç, Mine oluyor Mi-Mi, Gülay oluyor Lan-Lan.
***
Beş halkada kolay Çince
2008 Pekin Olimpiyat Oyunları'nın beş maskotu var. Dört maskot dört hayvanı balık, panda, kırlangıç ve tibet antilobunu; beşinci maskotsa olimpiyat ateşini temsil ediyor.
Beş maskot da iki heceli isimlere sahip. Beibei balık, Jingjing panda, Huanhuan olimpiyat ateşi, Yingying tibet antilopu ve Nini ise kırlangıç.
Bu isimleri yan yana koyduğunuzda ise 'Bei Jing Huan Ying Ni' cümlesi oluşuyor ki bu da 'Pekin'e hoş geldiniz' demek. 'Fuva Bebekleri' olarak da anılan maskotların tasarımcısı Han Meilin. Geleneksel bayramlarda Çinli çocukların başlarına takılan kaplan ve panda şapkalarından etkilenen Meilin, Çin'de yaşayan 56 etnik grubun geleneksel giyimlerini araştırmış.
Beş maskot, yeryüzünü oluşturan 'beş unsuru' sembolize ediyor: Deniz, orman, ateş, toprak ve gök. Beibei (Balık): Çin geleneklerinde balık ve su zenginliği temsil ediyor. Olimpiyatın mavi halkası. Jingjing (Panda): Gittiği her yere mutluluk götürür, şirin hareketleriyle çocukları güldürür. Kuvveti temsil eden siyah halkayı oluşturur. Huanhuan (Ateş): Büyük ağabey. Dışa açık ve coşkulu. Top oyunlarını sembolize eder ve kırmızı halkayı oluşturuyor. Yingying (Tibet antilobu): Tüm antiloplar gibi hızlı. Zekâsı ve çevikliğiyle sarı olimpiyat halkasını temsil eder. Nini (Kırlangıç): Pekinliler uçurtma uçurtmaya bayılıyor. Altın kanatlı kırlangıç sevilen bir uçurtma deseni. Gökyüzü ve iyi şansı sembolize ediyor, olimpiyat halkalarının yeşili.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |