
|
|||||||||||||||||||||
|
Sevgili dinleyiciler, Sayın Ayşegül Sel'le sohbetimizin ikinci bölümünden merhaba.
CRI- Kadın- erkek eşitliği hakkında neler düşünüyorsunuz?
A.S.- Buna da katılmıyorum. Aslında bölge, bölge değişiyor hani. Shanghai'daki arkadaşlarımız farklı düşünüyor mesela. Aslında, kadın egemen bir millet gibi geliyor bazen bana. Kadınlar daha çok çalışıyor demiştim ya, kadınların, biraz daha sözü geçiyor gibi geliyor bana, özellikle Shanghai kısmında, daha çok hakimler eve, ekonomiye daha çok hakimler. Bence, kadınlar biraz daha üstün özellikle Shanghai'da diyebilirim.
CRI- Uzun süredir Olimpiyatlara hazırlanan Beijing, tüm alanlarda hızla değişime uğruyor. Bu konuda neler söylersiniz?
A.S.- Bu konuda zaten, bütün değişimi gözlemleyebiliyoruz aslında. Çok rahat görülebiliyor. Ciddi manada, büyük bir gelişim, büyük bir çalışma var. Beijing'de, özellikle her taraf inşaat şeklinde. Ama, benim umudum, sadece bu yönde değil de, mesela insanlara davranış, bakış açısı yönünde de bazı gelişmeler gösterebilmeleri. Özellikle komünikasyon konusunda. Olimpiyat dönemine bence, en çok hazırlanmaları gereken konu, komünikasyon. İnsanlar buraya geldiğinde, onlarla iletişim kurma yollarının aranması. Eminim bu yönde de çalışmalar yapıyorlardır ama, olimpiyat döneminde gözlemleyeceğiz diye düşünüyorum.
CRI- Turizm alanında çalışıyorsunuz. Sizce Çinliler, Türkiye'yi ne kadar tanıyorlar?
A.S.- Bence Çinliler, Türkiye'yi tanımıyorlar. Çünkü, dil öğrendiğimden dolayı, hani bazen sohbet etme gereği duyuyorum onlarla, en azından diyalog kurup, Çincemi geliştirmek için. Yani tamam, Türkiye'yi biliyorlar ama Türkiye, hakkında bildikleri tek şey belki, 2002 Dünya Kupası ya da eğer şanlıysanız, ya da biraz bilgili birisiyse, İstanbul. Onun dışında aslında Türkiye, hakkında hiç bir şey bilmiyorlar. Yani, bizim çok önemli turizm kaynaklarımız var. Kapadokya'mız var, Antalya'mız var, Ege bölgemiz var. Ama, bunları neredeyse hiç tanımıyorlar.
CRI- Çince diyelim. Çince öğreniyor musunuz? Çince sizce nasıl bir dil.
A.S.- Çince öğreniyorum. Ben, yarım gün okula gidiyorum, yarım gün de çalışıyorum burada. Çince, çok zevkli bir dil bence. Ama, zor da bir dil tabii ki. Özellikle Latin dilleri konuşan ülkeler için. Kendi dilimizle karşılaştırırsak eğer; bizim dilimizde tonlama olmadığı için ve bizim alfabemiz olduğu için, bize çok zor geliyor. Hanzı, özellikle çok zor. Tonlama, özellikle çok zor ama, Çok da keyifli bir dil. Eğer, biraz zamanınızı ayırabilirseniz, biraz ders çalışabilirseniz, gerçekten çok keyifli. Çünkü, hanzıları tanıdıkça, aslında ne kadar basit bir dil olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü, bütün hanzılar, kullanılan hanzılar hemen, hemen aynı. Günlük konuşmada kullanılan hanzılar hemen, hemen aynı. Dolayısıyla biraz çalıştığınız zaman, aslında çözülüyor zamanla. Kolay bir hale geliyor. Ama, ilk etapta tabii, bizim için çok zor bir dil.
CRI- Peki Ayşegül Hanım, konuklarımla genel de Çin yemeklerini konuşmadan, programımızı bitirmiyorum. Çin yemekleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
A.S.- Çin mutfağı, dünyanın en önemli üç mutfağından birisi. Bunu hepimiz biliyoruz. Çinlilerin, damak tadı biraz farklı bize göre. Biz, her şeyi yemeyen bir millet olarak, onların her şeyi yiyebilmeleri bize biraz tuhaf geliyor ama, çok lezzetli yemekleri de var tabii, bize uyan yemekleri. Ama, dediğim gibi hani, Çin yemekleri bizim damak tadımıza çok uzak. Ben, açıkçası en son ne zaman Çin yemeği, yedim hatırlamıyorum. Bir buçuk sene önce belki. Ama, Çin'e gelen birisi, mutlaka tatmalı. Mutlaka tatmalı çünkü, cidden çok lezzetli menüleri de var diyebilirim.
CRI- Peki Ayşegül Hanım, sohbetinizle bizimle olduğunuz için, çok teşekkür ediyorum.
A.S.- Ben teşekkür ederim. Çok keyifliydi.
Değerli dinleyiciler, bugün kendiniz için bir şeyler yapmadığınız uzun zamanların, acısını çıkarırcasına, geçireceğiniz bir gün olsun. Önce, kendiniz ve sonra tüm insanlık için en güzeli isteyerek.
Her şey gönlünüzce olsun.
Hoşça kalın.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |