İç Moğolistan Özerk Bölgesi'ne özgü uzun şarkı, göçebe Moğol kültürünün özelliklerini taşıyan özel bir seslendirme tarzıdır. Uzun şarkı, otlakta yaşayanların özel dili ile Moğol milliyetinin tarih, kültür, ahlak, felsefe ve sanat anlayışını yansıtır. Adeta Moğolların kanında dolaşan ve sembolleri olan bu müzik, İç Moğolistan Özerk Bölgesi'nin otlaklarında yankılanır. Uzun şarkı, esas olarak otlak, at, deve, sığır ve koyun ile mavi gökyüzü, beyaz bulutlar, nehirler ve gölleri anlatır.
Tarihten gelen ve ağızdan ağıza aktarılan bir sözlü kültür ürünü olan, Moğol otlaklarına özgü bu türkü, Moğol müziğinin "canlı fosili" olarak nitelendiriliyor.
Uzun şarkının nereden geldiği henüz tam olarak açıklanabilmiş değil; ancak kesin bilinen bir şey var, o da uzun şarkının, Moğolların atalarının ormandaki avcılık hayatından otlaktaki çobanlık hayatına geçişi sırasında ortaya çıkmış olması. Moğolların göçebe yaşamlarını sürdürdüğü dönemlerde toplu halde seslendirilen bu müzik tarzı, daha sonraları hayvancılığın gelişmesiyle birlikte Moğolların aile olarak göçebeliğe başlaması sonucu bir değişime uğradı. Bu, türkünün uzun şarkıya dönüşmesinin başlıca nedenidir. Daha sonra Cengiz Han Moğol topraklarını birleştirdi ve Kubilay döneminden sonra uzun şarkı giderek romantizm öğeleri içermeye başladı. Özellikle, Kuzey Yuan (1368 -14. yüzyılın sonu) döneminde Moğol müziği, uzun şarkının gelişmesi ve olgunlaşmasında kendini gösterdi. O dönemde, saray şarkıları halk şarkılarını etkilemeye başladı ve uzun şarkı kendine özgü, geniş ve özgür bir müzik tarzı oluşturarak yeniden zirveye çıktı. Uzun şarkı, diğer Moğol türkülerini de büyük ölçüde etkiledi. Bundan sonra Moğol müziği, başını uzun şarkının çektiği bir döneme girdi. Bu bakımlardan, Moğolların uzun şarkılarının, insan ve doğanın uyum içinde bir arada bulunmasının bir sonucu olduğu, Moğol milliyetinin tarihini taşımanın yanı sıra, üretim, yaşam ve manevi özelliklerinin de bir göstergesi olduğunu söyleyebiliriz.