|
|||||||||||||||||||||
|
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim
Nazım Hikmet"
Canım Kızım,
Bahara ölüm acılarının karıştığı günlerden merhaba,
Bu mektubumda sana depremin veya yağışların aldığı canlardan bahsetmek istemiyorum. Sözü edebiyata getirelim, ama ne kadarı edebiyat ondan emin değilim.
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'a Çin Sosyal Bilimler Akademisi tarafından şeref üyeliği verildi. Pamuk, Beijing'deki Çin Sosyal Bilimler Akademisi'nde "Biz Gerçekten Kimiz? Kars'ta ve Frankfurt'ta" başlığıyla roman konulu konferans verdi.
Orhan Pamuk, romanın çağımızda ekonomik ve siyasi küreselleşme gibi edebi küreselleşmeyle iletişimim küresel bir aracı haline geldiğini ifade etti. Çinli okurların eserlerine özel ilgisi olduğunu belirten Pamuk, Çin'de en çok sevilen kitabının "Benim Adım Kırmızı", ABD'de ise "Kar" olduğunu söyledi ve "Herkes kitaplarımı kendine göre okuyor" diye konuştu.
Kitaplarının ABD'de İslam, Avrupa'da Avrupa Birliği ve İslam gibi sorunlarla okunduğunu ifade eden Pamuk, Çin'de ve Batı dışındaki ülkelerde kitaplarının "büyük bir geleneğimiz var, ama modern de olmak istiyoruz, bu çelişkiyi nasıl çözeceğiz, ikisini nasıl birleştireceğiz" düşüncesiyle okunduğunu, "eskiden buna Doğu-Batı dendiğini, yeni adının da globalizasyon olduğunu" söyledi.
Pamuk, Çin'de "Benim Adım Kırmızı"nın biraz da masal gibi okunduğunu, ayrıca bu kitapta Çin'deki resim geleneğine de göndermeler olduğunu belirtti.
Ertesi gün Orhan Pamuk'un eserleri Çin Sosyal Bilimler Akademisi tarafından düzenlenen seminerde tartışıldı. Seminerin başında roman yazımı üzerine bir sunuş yapan Orhan Pamuk, "35 yıl önce romanların Çin'de tartışılacak deselerdi, bunun hayal olduğunu söylerdim" dedi. Pamuk, sunuşundan sonra "yazdıklarının kişisel kalmasını istediğini ve herkes tarafından farklı algılanan romanlarının tartışılmasından rahatsızlık duyduğunu" söyleyerek salondan ayrıldı.
Bu davranış salondakiler tarafından hoşgörüyle karşılandı. Toplantıda söz alanlar, saygılarının esas olarak Türk edebiyatına yönelik olduğunu belirtip, Pamuk'u değerlendirmeye devam etti.
Çin Yabancı Diller Araştırma Enstitüsü Başkanı Chen Zhongyi, Pamuk'un kitabı "İstanbul" hakkında konuşurken, "İstanbul'un Doğu ve Batı'nın kavşağında bulunduğuna" işaret etti. Chen, "nostaljik ve hüzünlü" bir havası olan Pamuk'u "İstanbul'da tek başına savaşan bir savaşçıya" benzetti.
"Kar" romanı üzerine konuşan Çin'in ünlü yazarlarından Mo Yen, "bu o kadar büyük bir kar ki, yazar başkalarının hayatı üzerinden kendi hayatını anlatıyor. Bu kitabı Benim Adım Kırmızı'dan daha çok sevdim, aşktan ölüme doğru yolculuğu anlatıyor" diye konuştu.
MoYen, Kar'da karmaşık toplumsal durumu, yazarın kendisini saklayarak kahramanların gözüyle anlattığı zengin sembolik ifadeler bulunduğu görüşünü dile getirdi.
Çin Yabancı Diller Araştırma Enstitüsü başkan yardımcısı Lu Jiande da "Benim Adım Kırmızı"nın adıyla ilgili olarak romanın kahramanlarından birinin adının Zeytin olduğunu ve zeytinin rengi yeşilin İslamiyet'in rengi olduğunu, kırmızının da yeşilin zıttı bir renk olduğunu savundu.
Pamuk'un Benim Adım Kırmızı, Kar, Beyaz Kale ve Sessiz Ev olmak üzere dört eserini Çince'ye çeviren Shen Zhixing, "Pamuk'un Nobel ödülü almasının dünyayı Türk edebiyatının araştırılmasına yönelttiğini" belirtti.
Çin'de kısa süre sonra satışa çıkacak olan Cevdet Bey ve Oğulları'nı Çince'ye çeviren Chen Zhubing de, bu kitabın dilinin sade, içeriğinin zengin ve kahramanlarının canlı olduğunu ve yapısının iyi düşünüldüğünü ifade etti.
Bu günlerde, Cannes Film Festivali'nden Nuri Bilge Ceylan'ın "En İyi Yönetmen Ödülü" aldığı haberi geldi. Ödülden çok Ceylan'ın konuşması yankı yaptı. Bu konuda Hasan Pulur'un yazdıklarını aktarmadan edemeyeceğim:
"YOOO, bu kadarını beklemiyorduk... ''Bu kadarını'' değil, hiç beklemiyorduk. Cannes Film Festivali'nde ''Üç maymun'' filmiyle ''En İyi Yönetmen'' seçilen Nuri Bilge Ceylan, bizi bu kadar şaşırtmamalıydı.
Hem Fransa'nın göbeğinde ödül kazanacaksın, sonra ''Bu ödülü tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum'' diyeceksin...
Hayır Nuri Bilge Ceylan, bizi bu yaşta hıçkırarak ağlatmaya hakkın yok!
* * *
OYSA bizi ne güzel alıştırmışlardı...
Haçlılara yaranmak için, her ödül alan, neler söylemezdi ki! Nerede, Türklerin bir milyon Ermeniyi kestiği, 30 bin Kürdü katlettiği, nerede?
Nerede, Fransa gibi bir yerde ''Ermeni soykırımı'' yapan ecdadı lanetlemek nerede?..
Ya 6/7 Eylül zulmü nerede?
Varlık vergisi faciası nerede?
Nerede, yeni yeni tezgâhlanan ''Pontus soykırımı'' nerede?..
* * *
OLMADI, Nuri Bilge Ceylan olmadı...
''Bu ödülü, tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme adıyorum'' ne demek?
Hele ''yalnız ve güzel ülkem'' demenize ne kadar hasret olduğumuzu biliyor muydunuz?
Diyeceksiniz, bilmeden söyler miydim?
Ona ne şüphe!
O kadar tarifsiz duygular içindeyiz ki!
* * *
EVET, bu ülke ''Ödülümü, tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme adıyorum'' diyen Nuri Bilge Ceylan'la gurur duyuyor.
Bu boş bir gurur değil, dopdolu bir gururdur.
Ödül kadar önemli olan ''Bu ödülü tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum'' sözüdür.
* * *
BU sözü kimse unutmamalıdır, herkes bir yere yazmalıdır...
Tabii, Türkler soykırım yaptı, bir milyon Ermeniyi kesti, 30 bin Kürdü katletti, diyenlerin, bu sözden etkilenmeleri söz konusu değildir.
Onların, ''Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır'' sözünden etkilenip duygulanamayacakları gibi..."
Haftaya devam etmek üzere seni özlem ve sevgiyle kucaklıyorum.
Öptüm.
Baban Cemil Kaptan
30 Mayıs 2008
"Memleketimi seviyorum :
Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.
Memleketim :
Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
kurşun kubbeler ve fabrika bacaları
benim o kendi kendinden bile gizleyerek
sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.
Memleketim.
Memleketim ne kadar geniş :
dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana.
Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum
ve güneye
pamuk işleyenlere gitmek için
Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye
utanıyorum.
Memleketim :
develer, tren, Ford arabaları ve hasta eşekler,
kavak
söğüt
ve kırmızı toprak.
Memleketim.
Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven
alabalık
ve onun yarım kiloluğu
pulsuz, gümüş derisinde kızıltılarla
Bolu'nun Abant gölünde yüzer.
Memleketim :
Ankara ovasında keçiler :
kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması.
Yağlı, ağır fındığı Giresun'un.
Al yanakları mis gibi kokan Amasya elması,
zeytin
incir
kavun
ve renk renk
salkım salkım üzümler
ve sonra karasaban
ve sonra kara sığır
ve sonra : ileri, güzel, iyi
her şeyi
hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır,
çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım
yarı aç, yarı tok
yarı esir...
Nazım Hikmet"
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |