|
|||||||||||||||||||||
|
Sevgili dinleyiciler, Erdinç Tiftik'le sohbetimizin üçüncü bölümünden merhaba.
CRI- Beijing'in gelişiminden söz edelim. Beijing 2008 Olimpiyat Oyunlarına çok az bir süre kaldı. Uzun süredir de bu oyunlara hazırlanan Beijing, tüm alanlarda da hızla değişimler geçiriyor, siz de gözlemliyorsunuz. Nedir bu konudaki düşünceleriniz?
E.T.- Gelişmeler güzel tabiî ki. Bu sonrayı da etkileyecek gelişmeler çünkü bunlar. Sonuçta Beijing, olimpiyatlar için gelişiyor ama, olimpiyatlardan sonra, duracağını hiç sanmıyorum. Ben üç sene önce, ilk geldiğim zaman buraya, şu anla karşılaştırırsam, inanılmaz bir gelişme var. Bu olimpiyatlar için değil de. Zannetmiyorum ki, duracak bir gelişme değil. Her gün bir yol üzerinde devam ediyor. Olimpiyatların burada olması, bu kadar büyük bir kültürün, bu kadar büyük bir sanayinin içerisinde olması, çok büyük bir şey aslında. Çin, için çok önemli bir şey. Şimdiye kadar dünyaya açılmamış bir Çin, şuan da böyle bir konumda dünyaya açılması, ticaret haricinde, bir de olimpiyatlar için, dünyaya açılması müthiş bir şey.
CRI- Çince biliyorsunuz. Çince hakkındaki düşünceleriniz nedir? Diğer bildiğiniz dillerle farkı ne sizce?
E.T.- Aslında Çince, gözde büyütüldüğü kadar çok zor bir dil değil. Konuşma açısından baktığımız zaman, çözülemeyecek hiç bir şey yok. Ben, buraya bir tek "nihao" la geldim. "merhaba" la geldim. Başka hiç bir şey bilmiyordum ve ben açıkçası yedi sene okudum. Çalışkanım ama, yedi sene öğrenemedim. Yani hiç bir şey öğrenemedim. Benim için iş hayatı çok önemliydi. Bilmiyorum hani, Kayserililikten mi geliyor, Kayseri'de de hiç yaşamadım diyebilirim. Sadece üniversite hayatım orada geçti. Akrabalarımla bile sonradan tanıştım, öyle diyeyim ama, herhalde kanda var ticaret. Be iş yapacağım diyordum. Ondan dolayı, çok fazla önem veremedim okula. Antalya, Kayseri, Antalya, Kayseri bir iş durumundaydım. Öğrenemedim. O zaman da diyordum ki, çok zor diyordum. Çince, aman yarabbi, ben çözemem bu dili diyordum. Çin'e gittiğim zamanda tutarım iki tane çevirmen tutarım. Yani bir şekilde anlaşırım artık. Yapacak bir şey yok. Geldikten sonra anladım ki, aslında çok gözde büyütülecek bir şey yok. Türkiye'den bakıldığı zaman zor, çok zor. Çünkü, elde doneler yok. Şu anda eşimin yaşadığı gibi, tamam belli bir şekilde okul, özel öğretmen öğreniyor ama, pratik olmayınca, onu geliştiremiyor. Orada benim de aynı durumdaydı. Belki doneler, alt yapıyı veriyorlardı ama, konuşamıyorduk. Konuşamadığımız zaman da zor bir dil oluyordu. Çin'deyken ama, ben okuyamıyorum, yazamıyorum bu ayrı bir şey ama, rahatlıkla konuşabiliyorum, günlük konuşmalarımı, iş hayatımdaki konuşmalarımı yapabiliyorum. Telefon görüşmesini yapabiliyorsam zaten diyorum, hiçbir şekilde bundan sonra karada ölüm yok!
CRI- Peki, Erdinç Bey, son olarak artık geleneksel hale getirdiğim sorumla bitirmek istiyorum. Çin yemekleri ve siz desem.
E.T.- Ben, yiyemiyorum! Ben Çin'e geldiğim zaman, seksen beş buçuk kiloydum. İlk havaalanına indim. Şimdi bana baktığınız zaman zaten, yine kilo almaya başladım, şu anda altmış altıya geldim ama, altmış üç, altmış ikilere düştüm o zaman. Elli gün içerisinde düştü bu kilo. Hala şu anda Çin yemeklerini, yiyemiyorum. İlk geldiğimiz zamanlarda yoğurt bulamıyorduk. Peynir bulamıyorduk. Kaşar peyniri bile bulmak çok zordu o zamanlar. Şimdi hani, en azından bir yoğurdumuz, bulmaya başladık. Ondan dolayı daha rahatladım. Şu anda yiyorum. Ama, yine Türk yemekleri, biraz daha İtalyan, Fransız mutfağı, ekmeklerimiz falan, her şeyimiz benziyor en azından.
CRI- Hiçbir Çin yemeğini mi sevmiyorsunuz?
E.T.- Aslında, sevmiyorsunuz değil de. Bir kaç kez denedikten sonra dedim, bu olamayacak. Kendimi bu kadar da artık sıkmama gerek yok. Belki geri kalanını denemediğimden kaynaklanıyor olabilir. Yani, elimin tersiyle, artık yok dedim, olmayacak dedim.
Değerli dinleyiciler, uzaklardan uzaklara ulaşmak ne denli zor ise, iki ülke insanın ortak bir yaşamda buluşması da o denli zor görünüyor gibi. Ama, bunu başarmış ve kendi dünyasında iki kültüre de açık bir konuğum vardı bugün programımızda.
CRI- Erdinç Bey, bizimle vaktinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.
E.T.- Ben teşekkür ederim. Sağ olun.
Hani, baharla gelen yenilenmeye hep dikkatinizi çekiyorum ya değerli dinleyiciler, bugün de size kendinizi sevmenizi, her şeyden öte, her anınızı sevgiye, barışa ve doğallığa ayırmanızı rica edeceğim.
Tekrar karşılaşıncaya kadar, sevgiyle, dostça kalın.
Hoşça kalın.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |