Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

"Ha gayret Çin, ha gayret Beijing"

(GMT+08:00) 2008-05-28 16:20:01 cri
    Bugünkü programımda bir maceramı anlatmayacağım. Gezdiğim bir yeri de anlatmayacağım. Bugünkü programımda Çin'deki depremden bahsetmek, bildiklerimi, yaşadıklarımı, hissettiklerimi paylaşmak istiyorum.

    Hepiniz mutlaka televizyonlarda izlemiş ya da gazetelerde okumuşsunuzdur. Bundan tam iki hafta önce, 12 Mayıs Pazartesi günü, Çin'de bir felaket meydana geldi. Tam da ben, bundan önceki programımı hazırladığım sırada. Bir kafede, gayet keyifli bir şekilde kahvemi yudumlayıp, programımı hazırladım, gittiğim bir pikniği anlattım. Sonra kafeden çıktım, radyoya gitmek için yolda yürürken arkadaşım bana bir mesaj attı. Mesajda "sen de hissettin mi, başın döndü mü" diyordu. İlk başta hiçbir şey anlamadım. "Bir şey hissetmedim, ne oldu ki" gibilerinden bir mesajla yanıt verdim. Gelen cevap şöyle diyordu : "Biraz önce çok şiddetli bir deprem oldu, ilk başta başım dönüyor sandım, sonra iş arkadaşlarımın hepsinin paniklediğini ve duvarda asılı resmin hızla sallandığını görünce bende bir problem olmadığını, sarsıldığımızı anladım, çok kötüydü, herkes dışarı çıktı". Ben deprem olduğu anda metroya doğru yürüyordum, yani ayakta ve hareket halindeydim, o yüzden hiçbir şey hissetmedim ve arkadaşımın abarttığını düşündüm, sonuçta Pekin çok sık deprem yaşayan bir yer değil, insanlar alışkın da değil Japonlar gibi, küçücük bir sarsıntı olmuştur, arkadaşımın iş yeri de 16. katta, yüksekliğin de etkisiyle korkmuş, bana da biraz abartarak yazmıştır diye düşündüm. Ne olur ne olmaz, belki ailem merak eder diye de babama, "Baba Çin'de bir deprem olmuş galiba, merak etme ben iyiyim" gibi bir mesaj attım, o da "televizyona bakmadım, birazdan bakarım, önemli bir şeyse öğrenirim, geçmiş olsun" şeklinde bir cevap verdi. O şekilde metroda, yaklaşık 1 saat sürecek yolculuğuma başladım. Metro iki istasyon arasında hareket etmekte olduğu esnada telefon çekmez, istasyona varıldığı zaman geçer. İstasyonlardan birine vardığım sırada, aynı arkadaşımın "internete baktım, Chengdu'da 7.6 büyüklüğünde deprem olmuş" şeklinde mesajını gördüm. Görmemle bir anda kala kaldım. 7.6 büyük bir rakamdı. Türkiye depremden çok çekmiş bir ülke. Benim hatırladığım, 1992'de 6.8'lik Erzincan depremiyle, 1998'de 6.4'lük Adana depremiyle, 1999'da 7.4'lük Gölcük ve 7.2'lik Düzce depremleriyle, 2003'de 6.4'lük Bingöl depremiyle sallanmıştık ve yarısından fazlası Gölcük depreminde olmak üzere toplam 30 bin civarında insanımızı kaybetmiştik. Sadece Gölcük depreminde 18 bin kadar insan ölmüştü. Arkadaşımın mesajını okumamla, bütün bu tarihler, görüntüler, acılar geçti gözümün önünden. Mesaj yazana kadar istasyondan çıktık ve tekrar kapsama alanı dışındaki bölgeye girdik. Bir sonraki istasyona varana kadar zamanın nasıl geçtiğini anlatamam, 3 dakikalık süre sanki 3 saat gibi geldi. Tam mesaj göndermeye hazırlanırken, arkadaşımdan ikinci şok geldi : "Deprem 2.5 dakika sürmüş". Bunun üzerine cevap yazmaktan vazgeçtim ve duygulanıp öylece kaldım. Gölcük depremi 7.4 büyüklüğündeydi ve 43 saniyede 18 bin kişiyi öldürmüştü, bu deprem 7.6 büyüklüğündeydi ve 2.5 dakika sürmüştü, 1500 km uzaklıktaki Pekin'de, yüksek binalardaki insanları dışarı dökmüştü, 1000 km'den daha uzaktaki Shanghai'da ülkenin en yüksek binası olan Jinguo kulesi boşaltılmıştı. Türkiye'de Gölcük depremini 800 km. uzaktaki Antalya bile hissetmemişti, bütün bu düşünceler birkaç saniye içinde yıldırım hızıyla kafamdan geçti. Çin'i düşündüm. O acıları düşündüm. Arkadaşıma "sen iyisin değil mi, kendine dikkat et" diye bir mesaj yazmaktan öteye gidemedim. Bu şekilde radyoya vardım.

    Vardığım zaman bütün televizyonlar deprem haberi veriyordu. Fakat depremin büyüklüğü 7.8 olarak düzeltilmişti, yani ilk belirtilen 7.6 yanlıştı, bu deprem daha da büyüktü. Depremin büyüklüğü 6.8'i geçtikten sonra, her 0.4 büyüklük farkı, depremin yıkıcılığını ve hissedilme derecesini 2 kat artırır. Yani 7.4 Gölcük depreminin 2 katı yıkıcılıkta bir deprem. 43 saniye değil 2.5 dakika süren bir deprem. Tam anlamıyla felaketti.

    Sonrasında, insanın kaç kere yaşarsa yaşasın alışamadığı acı manzaralar doldurmaya başladı ekranları... yıkılan, yerle bir olan binalar. 3000 kişinin okuduğu ve o an ders görmekte olan bir okuldan 400 kişinin sağ kurtulduğu, tamamı öğrenci ve öğretmen olan 2600 kişinin sadece bir tek okul binasında can vermiş olması, felaketin boyutunu gösteriyordu. Fakat Çin, adına yaraşır bir şekilde depreme müdahale etti. Beni neredeyse deprem haberi kadar şaşırtan haber, Çin Başbakanı Wen Jiabao ile ilgili haberdi. Depremden yaklaşık 2 saat sonra felaket bölgesine gitmişti ve televizyonlarda görüldüğü şekilde, tuluma benzer bir giysi ve can yeleği giymiş, bizzat başında bulunarak operasyonları yönetiyor, neyin nasıl yapılacağına dair direktifler veriyor, kurtarılanlarla anında, ilk müdahale esnasında gidip konuşuyor, ellerini tutuyor, destek ve moral veriyordu. Tekrarlıyorum, bu giden arama kurtarma ekibinin müdürü veya "afet merkezi genel müdürü" gibi bir unvana sahip bir kişi değil, başbakan. Bunu gördüğümde gerçekten duygulandım. Başka ülkede olsa, televizyonlarda "başbakan da yaptığı açıklamada, yakınlarını kaybedenlere taziye dileklerini sunarak sabırlar diledi ve mümkün olan her şeyin yapılacağını söyledi" şeklinde bir mesaj duyardınız. Ama burada başbakan gerekeni bizzat kendisi yapıyor ya da yaptırıyordu, felaket bölgesinde ve halkın içinde. Bu gerçekten görülmesi gereken bir tutum, bir duyarlılıktı.

    Depremden kısa zaman sonra, bağış kanalları oluşturuldu. Belli firmalar, telefon şebekeleri, okullar, banka hesapları, etkinlikler, bağış için seferber edildi. İş adamından işçisine, ev kadınından öğrencisine kadar herkes az ya da çok bir bağış yaptı. Türkiye yüzölçümünün 12 katı büyüklüğündeki ve Türkiye nüfusunun 18 katı nüfusa sahip bir koca ülkenin tüm halkı ve yöneticileri, adeta tek yumruk oldu. Ülke, mesaj göndererek 2 yuan bağışlayanlardan, 1.5 milyon yuan'lik çek verenlere kadar farklı şekilde yardım edenlerle doldu taştı. Okullar öğrencilere, öğretmenlere ve velilere çağrı yaparak bağış topladı, şirketler çalışanlarına çağrı yaptı. Depremin birinci haftasında, tam deprem saatinde, 3 dakika süreyle tüm yaşam durarak birlik ve beraberlik mesajı verildi, acılar paylaşıldı. 19 Mayıs günü saat 14.28'de, dışarıda yürüyenler hazır ol pozisyonuna geçti, araçlar durdu ve korna çaldı, çalışanlar işi bıraktı, ve 3 dakika süreyle, bildiğim kadar Çin kurallarına göre sadece devlet büyüklerinin ölümünde yapılan bir uygulama olarak bayraklar yarıya indirildi. Ben de bu 3 dakikayı ayakta ve hareketsiz, sessiz geçirdim. Depremi hiç hissetmeyen, hiçbir yakınıyla da ilişkisi olmayan insanlar birlikte ağladı. Ve bu dayanışma sonucunda, 21 Mayıs'ta, yani depremden yalnızca 9 gün sonra, 14 milyar yuan, yani 2 milyar dolar bağış toplandı. Türkler de depreme yardım amacıyla etkinlikler düzenledi. İş adamı Alptekin Aydın ve eşi Deniz Aydın'ın yaptığı çağrı sonucu, fakir ve engelli çocuklara verilmek üzere birçok Türk'ün işbirliği ile toplanan yarım kamyon dolusu kitap, battaniye, giysi, ayakkabı, oyuncak toplanarak deprem bölgesine gönderildi. Bunun dışında, Türk Havayolları Pekin Müdürlüğü ve The Presidential Hotel'in işbirliği ile düzenlenen etkinlikte, 1 gecede 16 bin dolar toplanarak Çin Kızılhaç yetkililerine teslim edildi. İçlerinde ben de olmak üzere birçok arkadaşım da verilen telefon numaralarına çok sayıda mesaj göndererek elimizden geldiğince katkıda bulunmaya çalıştık. Yani depremin acısını iyi bilen Türkler, bu acıyı da paylaştı, duyarsız kalmadı. Ben de gerçekten etkilendim. Daha önce de dediğim gibi insan böyle bir acıyı ne kadar yaşarsa yaşasın alışamıyor ve yaşanan ülke önemli değil sonuçta ölen insan ve yaşadığım çevrede bu acı yaşandı, ben de yaşadım ve paylaştım. Ailem de bana defalarca depremi sordu. Pekin'de etkileri görülüyor mu, hayatı etkiledi mi, bilmek istediler. Fakat ne mutlu ki, verdiği üzüntü bir yana, büyük bir etkisi olmadı.

    Çin halen yaralarını sarmaya uğraşıyor. Ölü sayısı 60 bini aşmış durumda, halen kayıplar var, ve 2 haftadan sonra sağ kurtarılan olabileceğine dair umutlar da giderek tükeniyor, kayıplardan da yavaş yavaş ümit kesiliyor. Olayın etkisi uzun sürece geçmeyecek. Fakat Çin, duyarlılığını ve beklenmedik olayların üstesinden gelebilme kabiliyetini, bu olayda güzel bir şekilde dünyaya gösterdi, dünyayı şaşırttı. Tabi dünyada Çin'in düşmanı çok olduğu, olimpiyatların Çin'de yapılacak olmasını içine sindiremeyenler bulunduğu için çirkin yorumlar da yapıldı : "Çin'de nüfus çok, birkaç bin kişinin ölmesinden bir şey olmaz" şeklinde, ama böyle çirkince düşünenler çoğunlukta değil. Bunun haricinde, Çin, deprem olana kadar büyük bir hızla ve coşkuyla olimpiyatlara hazırlanıyordu ve tam o dönemde meşale koşusu Chengdu şehrinin bulunduğu Sichuan eyaletinde yapılacaktı. Deprem yüzünden bu etkinlik de iptal edildi, Ağustos ayında yapılacak. Bu da Çin hükümetinin olayın acısını ne kadar yürekten paylaştığının bir göstergesi. Biliyorum ki dünyada, olimpiyatları engellemek, sabote etmek isteyen birçok güç, bu tarihte yani olimpiyatlara 3 aydan kısa bir süre kala böyle bir felaket olmasına sevindi, fakat Çin böyle bir felaket için ne gerekiyorsa yapacağını, tüm imkanlarını seferber edeceğini zaten herkese gösterdi, ayrıca inanıyorum ki olimpiyatları da, burukluğunun ve verdiği üzüntünün dışında bu olaydan etkilenmeden kotaracak, düşmanlarına da bu şekilde büyük ve güzel bir ders verecek.

    Normal üslubun dışına çıktığım bu programın da sonuna geldik. Çincesini öğreneceğimiz kelimelerle programı noktalayalım. Deprem demek için Çince di(4) zhen(4) diyoruz. Saygı duruşunda bulunmanın Çince söylenişi mo(4) ai(1). Türkçe'de tam olarak "ha gayret" anlamında gelen bir ifade Çincede de aynen mevcut. Jia(1) eklemek demek. You(2) ise yağ, benzin demek. Bir benzinciye gidip "jia(1) you(2) derseniz, "benzin koy, depoyu doldur" anlamına gelir, fakat bunu bir olay, bir zorluk için söylerseniz, "biraz daha dayan, ha gayret" anlamına gelir. Jia(1) you(2). Çin'in ülke isminin Çince söylenişi zhong(1) guo(2). Programı bitirirken "ha gayret Çin"i Çince söyleyerek bitirelim. Jia you zhong guo. Bir sonraki programa kadar hepiniz sevgiyle, mutlulukla kalın sevgili dinleyiciler.

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040