Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Ortadoğu'da yeni taktik

(GMT+08:00) 2008-05-26 14:01:57 cri
    Cumhuriyet Strateji

    19.05.2008

    Ortadoğu değil, sorunlar genişledi...

    Ortadoğu'da yeni taktik

    ABD'nin BOP ile amaçladığı hedefler gerçekleşmedi. Bunun yerine Irak'ın işgaliyle birlikte bu ülkede İran'ın siyasi nüfuzunu artırmasıyla bölgede sorunlar genişlemiş oldu. Irak ile İran'ı 'çevreleyemeyen' ABD, Suriye-İsrail barışını sağlayarak Tahran'ı bölgede yalnızlaştırmayı hedefliyor.

    Dr. Hicran KAZANCI

    TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası

    Körfez Bölgesi'ne açılan kapının yanı sıra Ortadoğu bölgesinin uzantısını oluşturan Orta Asya coğrafyası, ABD'nin "Genişletilmiş Ortadoğu projesi"nin çerçevesini oluşturdu. Bahse konu olan bu iki bölge birlikte ele alınıyordu ve üzerinde yer alan ülkelerin coğrafi sınırlarının yeniden düzenlenmesi amaçlanıyordu. ABD'nin söz konusu planı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) dağılmasından doğan bağımsız ülkelerin ortaya çıkması ve ortaya çıkan bu yeni ülkelerin ABD ve İsrail ile askeri, ekonomi ve siyasi işbirliğine girmesi ile birlikte daha da belirgin bir hal aldı. Bu gelişmelere paralel olarak, ABD'nin 2001 yılında Afganistan'ı ve 2003 yılında Irak'ı işgal ederek kadim ipek yolunu kontrol altına almasıyla birlikte ABD'nin bölgeye yönelik projesi yeni bir boyut kazandı. Söz konusu gelişmeler bir yandan, İsrail'in bölgedeki nüfuzunu güçlendirdi bir yandan da ABD ile Orta Asya ülkeleri arasında gerçekleşen askeri-güvenlik anlaşmalarının da etkisiyle ABD'nin Ortadoğu projesinin genişletilmesine yol açarak uygulamaya dönük iştahı kabarttı. Ancak, İran'ın bölgede etkili nüfuz kazanmasıyla birlikte ABD'nin evde yaptığı hesapların çarşıya uymadığı anlaşıldı. Başka bir ifadeyle, Irak'taki işgalci güçlere büyük kayıplar verdiren direnişin ortaya çıkması, Bağdat Merkezi Hükümeti'ndeki İran destekli Irak Şiilerinin egemen konuma gelmesi ve İran'ın Arap Dünyası'nda önemli yeri olan Suriye üzerinden Arap Dünyası'na yakınlaşması, yine İran'ın Rusya ile işbirliği içerisine girerek Orta Asya bölgesine yanaşması, ABD'nin bölgeye yönelik planlarını zora soktu.

    İRAN'IN KOZLARI

    İran'ın, gerek ABD'ye karşı sert ve kararlı tutumunda, gerekse nükleer çalışmalarında geri adım atmamasında güvendiği iki ana faktör bulunuyor. Birincisi, Arap dünyasında önemli bir yere sahip olan Suriye ile stratejik ittifak içerisinde olması. İkincisi de, Lübnan'daki Hizbullah Örgütü ve bu örgütün elinde bulunan, 2006 Haziran'ında İsrail-Hizbullah arasındaki otuz dört gün savaşı sırasında Hizbullah'ın kullandığı ve İsrail'in elinde bulunan tüm gelişmiş teknolojiye rağmen karşı koyamadığı otuz bine yakın 375 km menzilli katyuşa füzeleridir. Dolayısıyla, Hizbullah'ı silahsızlandırma, Suriye'yi ise İsrail ile masaya oturtma yoluyla İran'dan uzaklaştırmadan bölgedeki planlarının uygulanmasının zor olduğu kanısına varan ABD, öncelikle Suriye'yi İran'dan izole etmeye çalışıyor. Çünkü Suriye Ortadoğu'da eksen ülke konumundadır, bölgede Suriyesiz kalıcı bir barışın sağlanması güçtür ve Suriye, bölgede sağlanacak her hangi bir barışı bozabilecek kapasiteye sahip bir ülkedir. Yani, Suriye'nin İsrail ile olan sorunlarının çözümlenmesinden önce bölgeye barışın gelme ihtimali oldukça uzaktır. Nitekim 1978 yılında ABD Başkanı Jimmy Carter'in önderliğinde Mısır ile İsrail arasında Camp David'te başlayan, tüm görüşmeler gibi 2007 yılındaki Annapolis toplantısı da sonuçsuz kalmıştı.

    Mevcut konjonktürden yararlanmak isteyen Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, ülkesinin ekonomik durumunun düzeltilmesini reform planları içerisinde öncelik vermektedir. Bu anlamda Suriye'nin, ekonomisinin iyileştirilmesi ve gelişmiş ülkeler seviyesine yükseltmesindeki en önemli etken olan yabancı sermayenin ülkeye gelişi ülkede istikrar ortamının oluşmasına bağlıdır. İstikrarın kilit noktasını teşkil eden de Suriye-İsrail anlaşmazlığının ortadan kaldırılmasıdır. Bu durum Suriye'yi, İsrail ile sorunlarını barış yoluyla çözümlenmesi gerektiği fikrine itiyor. Ancak Suriye, İsrail ile barışın sağlanması için 1967 yılında patlak veren Arap-İsrail savaşı sırasında Suriye'nin kaybetmiş olduğu stratejik Golan Bölgesinin geri verilmesini şart koşuyor. Fakat güçlü devletlerin masada en çok alıp en az verdiği klasik kuralın hala geçerli olduğu dünyamızda, İsrail'in su kaynaklarının toplam yüzde 36'sını oluşturan ve Suriye'nin başkenti olan Şam'ı kontrol eden Golan Bölgesinin, İsrail tarafından Suriye'ye karşılıksız geri verilmesi düşünülemez. Bu bağlamda ABD, Suriye'nin kuzey doğusunda yer alan Der El-Zur bölgesinde bulunan nükleer tesislerinin İsrail uçakları tarafından 2007 yılında bombalandığına dair fotoğrafları ileri sürerek sıkıştırma ve baskı politikasına devam ederken, İsrail de Golan Bölgesi konusunda Suriye ile anlaşacağı sinyallerini veriyor. Açıkça anlaşılıyor ki, İsrail'in Suriye'ye yönelik bu yaklaşımının amacı, Suriye'yi tatmin ederek İran-Hizbullah ekseninden uzak tutmaktır.

    BAĞDAT'TAN DÖNECEK HESAP...

    Eğer ABD Irak'a yönelik işgal hareketini başlatmamış olsaydı, isteklerini İran'a daha kolay empoze edebilecekti ve caydırıcılığı da daha etkili olabilecekti. ABD tarafından askeri bakımdan işgal edilen Irak, siyasal açıdan da İran'ın işgaline maruz kaldı. Bu durum, ABD'yi fiziksel olarak İran'a yakınlaştırarak komşu ülke haline getirmesine rağmen, İran yanlısı Iraklı Şiiler yoluyla İran'ı Irak'ın siyasal denkleminde hâkim konumuna taşıyarak, Irak'taki ABD varlığını etkisiz kıldı. ABD'nin İran'a karşı askeri harekât yapması halinde, Irak hükümetinde egemen olan Şiiler buna karşı çıkacaktır. Bu da ABD ile Şiiler arasındaki ilişkiyi kötüleştirecek ve Irak'ta ABD'nin planladığı kalıcı askeri üsler kurma projesini zora sokacaktır. Öte yandan, nükleer gücünün yanı sıra Lübnan'da etkili nüfuza sahip olan Hasan Nasrullah önderliğindeki İran yanlısı Hizbullah ordusu, Irak'taki Şii milisler ve Körfezdeki stratejik Hürmüz Boğazı gibi güçlü kozlarını kullanması halinde İran, Irak'taki gerek ABD gerekse diğer Batılı kuvvetlerin başını ciddi biçimde ağrıtacaktır.

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040