Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Melda Mutafoğlu: " Çince, biraz zor bir dil ama, emek verince, vakit verince oluyor."

(GMT+08:00) 2008-05-12 12:33:23 cri

Bu sabah mutluluğa aç pencereni

Bir güzel arın dünkü kederinden

Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden

Diye müjdelemiş baharı, Ataol Behramoğlu, " Bahar Şiiri" adlı eserinde. Bahar en sevdiğim mevsim olduğu için mi bilemem ama, bu müjdeyi, güzel şiirden alıntı yaparak sizlerle paylaşmak istedim bugün ki programımızda. Bugün bahar kadar hoş birí konuğum. Sayın Melda Mutafoğlu'na programımıza hoş geldiniz diyorum.

CRI- Sohbetimize, kendinizi tanıtmanızla başlayalım istiyorum. Kimdir Melda Mutafoğlu?

Melda Mutafoğlu- Hoş bulduk. Ben, 1978 Kırklareli doğumluyum, ailem Trakyalı. Eğitim için İstanbul'a geldim. İTÜ Endüstri Mühendisliğinden 1999 senesinde mezun oldum. Daha sonra İngiltere'de management mastırı yaptım bir sene. Daha sonra da, Ernst & Young'da yönetim danışmanlığı yaptım. Son üç buçuk senedir de, tekstil sektöründe Yargıcı'da çalışıyordum. Sonra birden aklıma esti, Çin'e geldim.

CRI- Çin'e geliş amacınız neydi? Ne kadar süredir Beijing'desiniz?

M.M.- Çin'e üç ay önce geldim. Dil öğrenmek için geldim. Bundan evvel de, bir buçuk sene önce, Türkiye'de, Çince öğrenmeye başlamıştım. Bunda şirketimin çok ısrarı olmuştu. Buraya satın almaya geliyordum, yılda üç defa, iki- üç hafta Çin'de kalıyordum. Dediler ki, ben dil öğrenmeye çok meraklıyım, o sıralarda Rusça öğreniyordum. "Çince de öğren, bize çok faydası olur" dediler. Peki dedim, başlayayım bir şekilde. Çok sevdim dili. Bir sene Türkiye'de güzel, güzel çalıştım, epey sıkı bir şekilde. Sonra baktım Çince, Çin'e gelmeden olmayacak bir dil. Hani buraya gelip, bir şekilde pratik yapmam gerekiyor. Telaffuzu çok zor bir dil. O yüzden dedim kalkayım, geleyim. O arada nasıl olacak, nasıl edecek derken, şirketten ayrılıp, gelme kararı oldu. Bir takım radikal kararlar aldıktan sonra, kendimi Çin'de buldum. Altı aylık bir program düşündüm. Çünkü, kendimi ona göre motive ettim açıkçası. Burada da altı ayda yapabileceğim kadar Çinceyi – Çince, gerçi zor bir dil ama- altı ayda ne kadar geliştirebilirsem, onu geliştirmeyi düşünüyorum. Şimdilik çok iyi gidiyor. Çok memnunum hayatımdan.

CRI- Peki, Çince zor bir dil dediniz. Daha önce öğrendiğiniz dillerden farkı nedir Çincenin?

M.M.- Farkı nedir? Şimdi ben, Türkçenin dışında, İngilizce, Rusça, biraz Almanca konuşuyorum ve Çinceye başladım. Rusçayla karşılaştırdığımda en yakın, Rusçanın grameri çok zor. Fakat Çince de, öyle bir gramer bulmadım açıkçası. Çok basit bir gramer gibi geldi. Hani, gramer yok gibi bir şey. Fakat Çincenin, tabii yazması çok zor. Telaffuzu çok zor. Bir kelimeden, bir tonundan onlarca var. O yüzden çok fazla dinlemek gerekiyor, ülkede kesinlikle bulunmak gerekiyor, dil öğrenmek için. Belki diğer dilleri, Türkiye'de de öğrenebilirsiniz. Güzel kurslara gidip, pratik yapıp, o ülkeye ara sıra gidip. Ama Çince, öyle bir dil değil. Gerçekten burada yaşamak lazım. Hatta, Çinliler bile birbirlerini anlamıyorlar, onu düşününce, açıkçası gerçekten hani standart Çinceyi,- Beijing'e de o yüzden geldim- Putonghua, standart dili öğreneyim diye. İyi ki de öyle yapmışım diyorum. Çünkü, ara sıra böyle, bazı şehirlere seyahatlerim oluyor. Herkes beni daha çok anlıyor. Ben de insanları daha rahat anlayabiliyorum. Biraz zor bir dil ama, emek verince, vakit verince oluyor.

CRI- Peki nasıl emek veriyorsunuz Çinceye? Kurs dışında da Çinli arkadaşlarınız var mı? Ya da Çin'i dışarıda yaşıyor musunuz?

M.M.- Çin'i dışarıda yaşıyorum. Çinli arkadaşlarım var. Onlarla genelde alışveriş merkezlerine gidiyoruz. Tabii biraz sektörle alakalı olduğu için. Uzun listelerim var, bütün Çin'deki alışveriş merkezleri. Turistlerin gitmediği, toptan yerler, perakende yerler falan.Onlarla beraber oralara gidiyoruz. Onun dışında, sinemaya gitmeye çalışıyorum. Evde sürekli, kendi bilgisayarımda, kendi işlerimi yapıyor olsam bile hep, televizyonum açık, bir yandan. Hani, kulağım dolsun diye, televizyon seyrediyorum, dinliyorum daha doğrusu. Çok fazla film seyrediyorum. Bir kaç tane, mp3'lerim falan var, programlardan elde edindiğim. Onları kullanarak sürekli, daha çok dinlemeye yönelik. Bir de pazarlarda, pazarlık yapıyorum, alışveriş yaparken. O şekilde kullanıyorum. Yazışmalar da yapıyorum bir kaç tane şirketle. O yüzden Çinceyi, mümkün olduğu kadar kullanmaya çalışıyorum.

CRI- Hem yazıp, hem okuyarak.

M.M.- Aynen öyle. Çünkü, bir tanesini yaparsanız olmuyor. Hem yazmanız lazım, hem konuşmanız lazım, hepsini beraber yapmanız gereken bir dil.

CRI- Bir öğrenci arkadaşımızla konuşmuştuk da, "Çince öğrenirken iki dil öğreniyorum aslında" demişti. " Yazma dili başka, okuma dili başka, en büyük zorluğu da bu, bu Çincenin" demişti.

M.M.- Evet, yani ben düşünüyorum da, Çinceye verdiğim emekle herhalde, iki tane dil falan öğrenebilirdi.

CRI- Yabancı bir öğrenci olmak ve yabancı bir ülkede eğitim almak hakkında neler düşünüyorsunuz?

M.M.- Şimdi yabancı ülkede eğitim almak konusunda bence Çin, bu konuda öğrencilere, çok rahat imkanlar, geniş imkanlar sunan bir ülke. Ben, İngiltere'de mastır yaptım. Orası, çok düzenliydi. Ben Çin'i, açıkçası bu kadar düzenli beklemiyordum. İngiltere'de çok düzenli bir sistem vardı. Hani, her şey zaten eğitim ve eğitimden para kazanmak üzerineydi. Ödüyorsunuz her şeyinizi ve sistem çok düzgün. Gayet oturmuş bir sistem var. Çin'e baktığınızda, açıkçası gelmeden evvel, bu kadar profesyonel bir sistem düşünmüyordum. Yani, eğitim sistemi gayet oturmuş,kurslar gayet başarılı. Hocalar çok iyi. Ben, hocalarımdan da çok memnunum burada. Her şey öğrencilerin hizmetine gibi bir durum var. Burası çok güvenli bir şehir açıkçası. Benim ailem biraz tedirgin oldu, "kalktın gidiyorsun Çin'e, tek başına." Gerçi, İstanbul'da da tek başına yaşıyordum ama ben, dedim Çin,- Çin'e gidip, geldiğim için biliyorum- güvenli bir yer. Burada, öğrenci olmak, beni tedirgin etmiyor açıkçası. Yani, tek başıma evde kalıyorum bayan olarak. İstanbul'daki kadar rahatım. Hatta, oradan bile daha rahatım, gece eve dönme konusunda falan. Yani, yabancılara karşı, ben burada herhangi bir negatif bir durum yok. Yani, yabancılara çok açılmış durumdalar ve kabulleniyorlar. Bir de ben, tabii burada Çince öğrendiğim için, hani onların kültürünü, dilini öğrenmeye çabaladığım için, daha da büyük bir sempati var. Yani Çince, konuştuğum zaman, hemen ısınıyorlar, onlar da konuşmaya başlıyorlar, daha çok konuşuyorlar siz konuştukça. O yüzden seviyorum. Yani burada, yabancılara karşı, herhangi bir şey yok. Onu gözlemlemedim açıkçası.

Sevgili dinleyiciler, Melda Hanım'la sohbetimizin ikinci bölümünü, önümüzdeki hafta aynı gün dinleyebilirsiniz.

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040