|
|||||||||||||||||||||
|
Sevgili dinleyiciler merhaba. Uzaklarda kurulan hayallerin başında, ülkeye olan özlem yer alır zaman, zaman. En zoru da sevdiklerimizden ayrı olmanın, özlemidir. Pekte yerine bir şeyler konamaz ama, sanırım, Çince gibi ciddi emek isteyen bir dili öğrenmeye niyetlenmek ve bu niyet üzerine, o ülkeye gelmek zorluğunu aşan öğrencilerimiz, özlem konusunda da daha başarılı olanlar aramızda. Bugün konuğum, Sayın Zafer Seçen'le ülkesinden bu kadar uzakta, seçmiş olduğu eğitimini ve Çin'e bakışını konuşmak için birlikteyiz.
CRI- Zafer Bey, programımıza hoş geldiniz.
Zafer Seçen- Hoş bulduk.
CRI- Konuklarımıza kendinizi tanıtır mısınız?
Z.S.- Ben, 1983 senesinde, Kütahya'da ailemin ortanca çocuğu olarak dünyaya geldim. Uluslararası ilişkiler bölümünü okuduktan sonra, bu bölümü okurken, üniversiteden sonra, ne yapabilirim, kendimi nasıl geliştirebilirim diye düşünürken, ilk başta Rusça öğrenmeye heves saldım ama, sonra Çin'de bulunan arkadaşım Cem Bey, sayesinde onun tavsiyesiyle Çince öğrenmeye karar verdim. Üniversiteden sonra, tabii askerliği aradan çıkartıp. Buraya geldim. Yedi aydır da buradayım. Çince öğrenmeye çalışıyorum.
CRI- Uzaklarda eğitim alma kararını, hele Çin kadar uzak bir ülkede, eğitim alma kararınızı, aileniz nasıl karşıladı?
Z.S.- Ailem genelde her konuda bana destek olur. Tabii. Çin, deyince, bizde de, bizim dilimizde de bir söz vardır, " İlim neredeyse, oraya gidiniz" diye. İlk başta sürprizle karşılamalarına rağmen, tabii destek oldular. Şu anda buradayım.
CRI- Çincenin, diğer bildiğiniz dillerden farkı ne?
Z.S.- Tabii en başta Çince, dünyanın en zor dillerinden biri, hatta en zoru. Bence en zoru. Zorluğu şuradan geliyor, bir kere bizim yazmakta baya zorlandığımız, hanzı denen karakterler var. Bunu bazen Çinliler dahi tanımıyor veya yazamıyorlar. Bu bölümü okuyan, Çince bölümünü okuyan hocalarımız dahi, bazen zorlanıyorlar, günlük hayatlarında kullanmadıkları bazı karakterlerde. Onun dışında, tonlar, başlı başına bir zorluk. Yani, tonunu doğru vermediniz mi, genelde anlamıyorlar konuştuğunuzu.Mesela, bizim dilimizde de bazı kelimelerde tonlar var. Yazılışı aynı olan, ama söylenişte verdiğimiz tonlar farklı olan.
CRI- Buraya gelmeden önceki Çin hakkındaki düşünceleriniz nelerdi?
Z.S.- Buraya gelmeden önce tabii Çin hakkında, çok fazla bir bilgim yoktu. Sadece Cem'den duyduğum kadarıyla, yabancılara karşı gösterdikleri ilgiler, baya saygı duyuyorlar. Aynı bizim ülkemizdeki gibi. Bizim ülkemizde de genelde yabancılara karşı belli bir sevgi ve saygı vardır, misafirperverlik. Bence, burada da aşağı yukarı öyle. Onun dışında buraya gelmeden önce, Beijing'i biraz daha ben, şey olarak düşünüyordum. Hani bizim İstanbul gibi, biraz daha modern. Ama, Ankara gibi. Beijing'de bir Ankara havası var.
CRI- Beijing'de üniversite öğrencisi olarak, bir gününüz nasıl geçiyor?
Z.S.- Beijing'de üniversite öğrencisi olarak bir günüm, genelde haftanın her günü dersim var. Toplamda, Türkiye'yle karşılaştırdığımızda çok fazla ders görmüyoruz ama, öğlene kadar genelde dersim oluyor. Öğleden sonra, dışarıda Çinlilerle muhabbet etmeye çalışıyorum. Onun dışında, arada arkadaşlarla buluşuyoruz, bir yerlere gidiyoruz. İlk başlarda Çin'e geldiğimde, Çin'deki tarihi yerleri geziyordum ama, şimdi tabii, çok fazla gezecek yer kalmadı.
CRI- İki ülke arasındaki üniversite sistemleri arasında farklılıklar var mı sizce?
Z.S.- Bence, farklılık şu; bizde de aynı sorunlar var ama, genel de ezberciliğe dayalı bir eğitim sistemi var. Etrafımdaki Çinli öğrencilere bakıyorum, ellerinde kitaplar, sürekli aynı şeyi öğrenmeye çalışıyorlar. Bize Çince öğretirken, oradaki teksti tamamen aynı şekilde söylememiz isteniyor, tekrar etmemiz isteniyor. Yani, çalışın deniyor, hoca süre veriyor beş dakika veya on dakika. Ondan sonra söyleyin diyor bunu. Ama, kendi cümlelerimizle tekrar anlatmak daha mantıklı bence.
CRI- Çin'deki yaşamı nasıl gözlemliyorsunuz? Çinli arkadaşlarınız nasıl yaşıyorlar?
Z.S.- Çinli arkadaşlarım, öğrencilerin çoğu genelde, tabii bölümlerine de bağlı. Çalışmakla geçiyor hayatları. Anca hafta sonları beraber, bir arada bazen dışarı çıkabiliyoruz. Onun dışında, çalışanlar bence, biraz daha sosyal. Tabii, hangi iş alanında çalıştıklarına da bağlı olaraktan.
CRI- Çin yemeklerini konuşmadan bitirmeyelim. Çin yemekleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Z.S.- Çin yemekleri, Türk yemeklerine göre karşılaştırdığımızda tabii, damak tadı farkı epey hissediliyor. Onların damak tadı ile bizim damak tadımız arasında bence, dünya kadar fark var. Yani, epey bir yemek çeşidi olmasına rağmen, işte sevdiğim, çok az sayıda yemek var, damak tadımıza yakın olan. Ama tabii, daha da denemediğim yemekler de var. Sanırım daha da vardır, sevebileceğim yemek. Tabii özlüyorum, Türk yemeklerini.
CRI- Vakit ayırdığınız için, teşekkür ediyorum.
Z.S.- Ben teşekkür ediyorum.
Her şey gönlünüzce olsun, sevgili dinleyiciler. Tekrar görüşünceye kadar, esen kalın.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |