|
|||||||||||||||||||||
|
Elektrikli bisiklet, benim Türkiye'de pek sık rastlamadığım bir araç. Hatta hiç rastlamadım diyebilirim, belki Türkiye'de bulunmadığım son 8-9 ay içinde kullanılmaya başlanmıştır, ama özellikle Çin'deki kadar farklı çeşitte, farklı büyüklükte ve fiyat aralığında mevcut olabileceğini sanmıyorum. Bu durum ancak Çin'de kullanılan elektrikli bisikletlerin Türkiye pazarına girmesiyle olur, ki bu da birkaç ayda tamamlanacak bir süreç olmasa gerek. Ayrıca Türkiye'de, Çin'deki gibi özel bisiklet yolları mevcut olmadığı için, böyle bir alışkanlık olmadığı için ve elektrikli bisikletler normal bir motosikletin hızında gitmediği için Türkiye pazarında geniş yer bulması uzun bir süre için zor görünüyor. Elektrikli bisiklet, görünüş itibariyle bizim mobilet dediğimiz motorlu bisikletlere veya scooter dediğimiz küçük motosikletlere benzeyen, uzaktan bakınca benzinli mi elektrikli mi olduğu ayırt edilemeyecek olan araçlar. Adından da anlaşılacağı gibi, elektrikle şarj edilen bir aküsü olan araçlar. Bu ilginç araçlar, saatte yaklaşık 45 km hız yapabiliyor. Bu cihazı ilk almayı düşündüğüm zaman yaptığı hız çok yüksek olmadığı için biraz tereddüt etmiştim, fakat sonuçta kullandığım bisikletin en yüksek hızı 50-55 km'ye çıkabiliyor da olsa, hiç yavaşlamadan 45 km hızla gitmek belli bir süreden sonra mümkün değil, fakat elektrikli bisikletle mümkün, o yüzden ortalama olarak baktığınız zaman bisikletten hızlı, ayrıca yorulma, terleme gibi dertleriniz de yok. Ayrıca, benzinli bir araç olmadığı için motorlu taşıt kategorisinde değil, o yüzden de motorlu araç yolundan değil bisiklet yolundan gitmeniz gerekiyor, bisiklet yolunda da zaten birçok zaman saatte 45 km ile gidilebilecek kadar serbest bir trafik olmuyor, o yüzden sorun olacağını düşünmedim ve almaya gittim. İnsan bir şeyi almayı hayal ettiği zaman hayal zevklidir, kolaydır, "param olduğunda" diye başlar, her hayalde farklı bir model seçer, hayali onun üzerine kurarsınız, fakat iş ciddiye binip, belli miktar parayı cebinize koyup almaya gittiğinizde işiniz hiç o kadar kolay değildir. Alabileceğiniz birçok model vardır, farklı görünüşlerde, farklı hızlarda, farklı menzillerde ve tabii ki farklı fiyatlarda. Hatta almaya niyetlendiğinizde renk bile bazen sizi çekebilir veya itebilir. Ben de birçok zaman önünden geçerken "ilerde şöyle bir şey alırım" dediğim modellerin hepsine çekinceli gözlerle bakmaya başladım ve mağazada geçen yaklaşık 45 dakika zamanın ardından almadan oradan ayrıldım. İlk gidiş, bir fikir edinme mahiyetinde oldu, farklı modelleri denedim, özelliklerini öğrendim, çok sayıda seçeneği iki ya da üçe indirdim. Sonra gerçekten almak niyetiyle gittiğimde arkadaşım Harun'dan bana eşlik etmesini rica ettim, hem onun da fikrini almak istedim çünkü ilerde o da almak istiyordu, hem de teknik olarak kritik bir şey sormak istediğimde benim Çincem yeterli olmayacaktı, onun yardımına ihtiyacım olabilirdi. En sonunda aldığımda biraz tedirgindim. "Acaba doğru seçim mi yaptım, biraz beklese miydim, daha ucuzlar mıydı, ya da aynı fiyatta daha iyi bir model çıkar mıydı, daha iyi pazarlık edip daha ucuza alabilir miydim, çabuk bozulur muydu, şarjı ne kadar götürürdü, bir yere giderken yolun ortasında şarj biterse ne yapardım, teker patlarsa halim nice olurdu" vb sorular, yeni elektrikli bisikletimi ilk sürdüğüm anlarda sürekli kafamdan geçiyordu. Ama tabii alıştıkça, deneyim kazandıkça birçok endişenin de yersiz olduğunu anlıyorsunuz. Yaptığım seçim iyiydi, gerçekten 45 km hıza çıkıyordu, 40'ı geçmeden ve arkamda kimse olmadan tek başıma sürersem 90 kilometre menzili vardı ve gezmek, işe gitmek, ya da trafik olacak bir saatte bir yere yetişmek için her durumda yeterli bir menzildi, onunla gitmeyi düşünebileceğim hiçbir yer 40-45 km uzaklıkta değildi, özellikle okula 6 dakikada varmamı sağlıyordu, ki otobüsle gitmek istediğimde otobüse binmek için yürümem gereken mesafe bile 6 dakikadan uzun süre alıyordu. Tabii menzil 90 km gibi uzun bir menzil olunca, batarya da büyük oluyor, dolayısıyla en büyük problem, 21 kg ağırlığındaki bataryasıydı. Onu eve kadar taşımak çok zor geldiği için birçok zaman yürüyerek ya da otobüsle gittiğimi hatırlarım, ama zaman içinde ona da alıştım. Kendimi iyi yönleriyle teselli ediyordum, en azından benzinci arama, benzin alma derdi yoktu, şarjı kendi evimde yapıyordum. Ayrıca, geçen programda bahsettiğim gibi, motosiklette olan plaka derdi elektrikli bisiklette yoktu, çünkü motorsuz araç kategorisindeydi. Sonradan "Küheylan" adını verdiğim bu cihazı, uzun süre problemsiz olarak kullandım. Resimde de Küheylan'ı ve beni görüyorsunuz. İlk bakışta bunun bir motosiklet olmadığını anlamak gerçekten güç, yalnızca egzozunun olmamasından ayırt edilebiliyor, egzoz dışında tamamen aynı görünümlü motosikletler de mevcut.
Evet elektrikli bisikletten bu kadar bahsetmek yeterli. Şimdi Beijing otobüslerini anlatarak, Beijing'de ulaşım konulu program serimizi noktalayalım. Beijing'de otobüsle yolculuk etmek, bazı yönleriyle Türkiye'dekine çok benziyor gibi dursa da aslında tüm sistem apayrı. En büyük farklardan ve kolaylıklardan bir tanesi, daha otobüse binmeden karşılıyor sizi: Duraklar. Her otobüs durağında, o duraktan geçen bütün otobüslerin hat numaraları, ilk ve son araç saatleriyle, otobüsün ilk ve son durağı arasında gittiği tüm durakların isimleri ile o an bulunulan durağın isminin yazılı olduğu kocaman panolar var. Tabii bütün yazılar Çince olduğu için Çin'e yeni gelen birisi için çok elverişli olmasa da, belli karakterleri tanımaya başladıktan sonra bu uygulama size çok büyük kolaylık sağlıyor. Herhangi bir duraktan otobüse bineceğiniz zaman, bir sonraki durağın hangisi olduğunu, ya da gideceğiniz yerin kaç sonraki durak olduğunu kendiniz bakarak öğrenebiliyorsunuz. Onun dışında, büyük ve ana duraklardaki durak görevlileri kesinlikle görmeye değer. Her otobüsün duracağı yeri, yolcuların ineceği ve bineceği kapıları, elindeki bayrağı ve ağzındaki düdüğüyle belirleyen ve gösteren ve tüm ciddiyetiyle bu işi yapan, bir yolcu yanlış kapıdan binmeye kalktığında onu azarlayacak kadar mesleğini benimsemiş bu görevliler, biraz Çince biliyorsanız sizin işinizi çok kolaylaştıran başka bir etken olarak karşınıza çıkıyor. Tabelada yazıyor olmasına rağmen okumaya üşeniyorsanız, ya da gideceğiniz yeri biliyor da olsanız oraya gitmek için inmeniz gereken durağın adını bilmiyorsanız, ya da durak ismindeki karakterleri tanımıyorsanız, o zaman görevliye her türlü soruyu sorabilirsiniz, size asla "git bak panoda yazıyor" demez, uzun uzun anlatır. Özellikle gideceğiniz yer hemen durağın karşısında değilse, "şu isimli durakta in, buradan sonraki dördüncü durak oluyor, indikten sonra köprüden karşıya geç, geçtikten sonra orada bir Japon lokantası göreceksin, onun kuzeyindeki sokağa gir, sokağın sonundan sağa dön, hemen karşında görürsün" şeklinde size, bir daha başkasına sormanıza kesinlikle gerek kalmayacak ölçüde tatminkâr bir açıklama yapar. Bu açıklamadan sonra otobüse binersiniz. En büyük farklardan bir tanesi de otobüsün içindeki muavin. Diğer şehirleri bilmiyorum ama İstanbul'daki hiçbir otobüste ya da dolmuşta, araç içinde dolaşan, ücreti binerken seyahat kartıyla ödememiş olan yolculardan para toplayan bir muavin yoktur, yalnızca bazı dolmuşlarda en önde oturan bir muavin vardır, parayı şoför yerine ona verirsiniz. Aynen bu dolmuşlardaki gibi, Beijing'deki otobüslerde de ücreti gideceğiniz yere göre veriyorsunuz. Kartla seyahat eden yolcular hem binerken hem inerken kart okutuyor ve gittiği istasyon sayısına göre ücretlendiriliyor, eğer muavine ödeme yapıyorsanız da ineceğiniz durağın ya da gideceğiniz yerin adını söylüyorsunuz, ödeyeceğiniz fiyat ona göre belirleniyor. Ücret ödeme faslı bittikten sonra Türkiye'dekinden bir başka büyük fark gözünüze çarpıyor, otobüslerdeki televizyon ve anonslar. Televizyonda genellikle haber bülteni ya da güncel bir program olur. Hem ses hem de altyazı vardır ve seyahat ettiğiniz esnada güncel gelişmeleri takip etmenize olanak verir. Anonslar ise, her durağa varmadan önce, biraz sonra varılacak olan durağın adını, o durakta inilerek gidilebilecek önemli ve merkezi yerleri söyler size. Bu sayede, eğer inmeniz gereken durağın adını biliyorsanız, kaçırma riskiniz yok. Olimpiyat oyunları yaklaştıkça, uzun hatlı otobüslerin bazılarında İngilizce anons eklendiği de gözüme çarptı, bu da yabancılar için çok önemli bir gelişme ve büyük bir kolaylık. Yani Beijing, hem Çinlilerin hem de burada yaşayan yabancıların, mümkün olduğunca az zorlukla karşılaşarak seyahat etmesi için elinden geleni yapıyor. Kiralık bisikletler, trafik ışığı olmasına rağmen karşıdan karşıya geçişi düzenleyen görevliler, durakta otobüsleri yöneten ve sizi yönlendiren görevliler, tüm durakların yazılı olduğu panolar, sonraki durağın söylendiği anonslar, takside bir şey unutma olasılığınıza karşı size aracı bulma şansı veren taksi fişleri, bunlardan yalnızca bazıları...
Tam programı bitirmeyi düşünüyordum ki, minik taksileri anlatmayı unuttuğumu fark ettim! Her ne kadar program süremizi biraz aşacak da olsak, bu minik araçlar kesinlikle anlatılmaya değer... Küçük taksi olarak tabir ettiğim araçlar, deyim yerindeyse motosikletten bozma taksiler. Bu araçları elde etmek için,motosiklete üçüncü hatta bazen dördüncü bir teker, bir de oturulacak kabin, kapı ve iki kişilik koltuk eklenip, boşluklar da mika ve bezle kapatılıyor. Bu araçlar esas olarak bazı metro önlerinde ve yürümek için biraz uzak olabilecek ama taksi tutmaya da değmeyecek mesafeler için düşünülmüş. Taksilerin açılış tarifesi 10 yuan iken, bu mini taksiler sizi gideceğiniz yere 3 ya da 4 yuana götürüyor, ve örneğin yağmur varsa ıslanmıyorsunuz, rüzgâr varsa üşümüyorsunuz... Aceleniz varsa ama 10 yuan vermeye de kıyamıyorsanız, sizin için çok ideal bir seçenek. Taksi ya da otobüs gibi tüm Beijing genelinde yaygın olmasa da, bulunduğu yerlerde gerçekten iş görüyor. Örneğin benim evimin bulunduğu sitenin önünde bekleyen bu mini taksiler, 15 dakika sürecek olan yürüme süremi 3 dakikaya indirmekle kalmıyor, sabahın erken saatinde katlanmak zorunda olduğum hafif hafif ısıran ayazdan da beni 3 yuana kurtarıp, sitenin önünden alıp metronun önünde bırakıyor. Bu benim için önemli bir ulaşım aracı olduğu için bahsetmemek ayıp olacaktı...
Çincesini öğreneceğimiz kelimelerle bu haftaki programımızı bitirelim. Araç demek için che(1) dememiz gerektiğini daha önce öğrenmiştik. Elektrikli bisiklet demek için ise, başına "elektrikle kullanılan" anlamına gelen dian(4) dong(4) ekliyoruz, yani dian(4) dong(4) che(1). Takside ya da herhangi bir ulaşım aracında, şoföre ya da muavine seslenmek isterseniz, bizdeki "usta" ya da "üstat" kullanımını tam olarak karşılayan shi(1) fu(5) kelimesini kullanabilirsiniz. Hız demek için su(4) du(4) diyoruz.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |