|
|||||||||||||||||||||
|
Sevgili dinleyiciler, Giray Fidan'la sohbetimizin ikinci bölümünden merhaba.
CRI- Evet çok köklü bir kültür değil mi? Bu köklü kültür yapısı sizin için ne ifade ediyor?
G.F.- Çinliler şey diyor ona, "Okuyup, bitmeyecek bir kitap" Çin hakikaten öyle bir yer. Okuyup bitmeyecek kitap. Zaten milyonlarca sayfalık doküman var karşımızda ve sadece bir tek dilden de değil, sadece Çinceden de değil. Diğer küçük azınlıkların dilleri de söz konusu. Çok büyük bir coğrafya. Dokuz buçuk milyon kilo metre kare. Türkiye'nin on üç buçuk katına tekamül ediyor. Böyle bir coğrafyada, böyle bir birikim var.
CRI- Çok yerleşik bir tarih.
G.F.- Kesinlikle öyle, hem yerleşik bir tarih, hem de mesela yemeklerden örnek vereyim buna girmek için. Yemekler mesela, Çin'in her bölgesinde her küçük köyün bile neredeyse, kendine has bir yemeği var. Yani öyle ki, Çin mutfağında, her gün, her öğün farklı yemek yense bile, bir ömür boyunca, bu yemeklerin hepsini tatmanız mümkün değil. Bu kadar zengin bir yer burası. Tarih açısından da bakıldığında tabii ki bizim belli gittiğimiz bir yol, izlediğimiz bir yol söz konusu, belli bir çizgi var. Ama, onun dışında çok derin olduğunu söylemek çok kolay. Çünkü, o kadar çok kaynak var ki ve şu da var. Genelde Sinoloji'yle ilgili, Çin bilimiyle ilgili çalışmaların büyük çoğunluğunu batılılar yapmışlar ama, elbette ki, batılıların bakış açısıyla bakıldığında, onlar Türk bakış açısıyla bakmıyorlar. Türk tarihiyle ilgili kısımları özellikle üzerinde durmuyorlar. Onlar için başka şeyler önemli. Ama, bir Türk Sinolog olduğunuz zaman, Türklerle ilgili olan kısma daha çok önem veriyorsunuz ve o yüzden, batılıların aslında daha önce, on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda yaptıkları çalışmalarda, Türklerle ilgili bölümlerde atlamış olabildiği gibi bir ihtimal ortaya çıkıyor. Çünkü, her araştırmalar, özellikle sosyal bilimlerde ister istemez insanın dikkatinden bazı şeyleri kaçıyor. Onun için bizim açımızdan çok değerli olduğuna inanıyorum.
CRI- " Çin buluşları, batıya ve Türklere etkileri" yazınızı okudum. Kısaca bu dört buluştan ve özellikle Türklere etkisinden bahsedebilir misiniz?
G.F.- Ben tarihte Türkleri şöyle görüyorum, Türkler aslında doğu ile batı arasında, tıpkı çiçekten, çiçeğe polenler taşıyan arılar gibi hareket etmişler. Yani, bizim kendimize ait uygarlığımız elbette ki var. Elbette ki bir medeniyetimiz var ama, aslında bizim tarihteki en büyük maceramız, bana kalırsa, tabii şöyle denemez; tarihte Türkler, sadece bu amaç için, batıya göç ettiler denemez, bu mümkün değil. Biliyorsunuz atalarımız, aşağı yukarı bu coğrafyada yaşıyorlardı ve bu insanlar niye batıya gittiler yani, benim kanaatime göre, tabii ki bir çok neden var, iklim değişikliğinden falan bahsediliyor ama, benim kanaatime göre, bu işin asıl nedeni İpek Yolu'ydu. Zaten, yedinci ve sekizinci yüzyılda, İpek Yolu'nun kontrolü üzerine ciddi çatışmalar oluyor bu coğrafyada. Bir çok millet, Tibetliler, Çinliler, Araplar, Türkler ve biz en sonunda batıya doğru göç etmeye başlıyoruz ki, bizim tarihimizin dönüm noktalarından bir tanesi bu. Şimdi İpek Yolu, buluşlar nasıl oldu da batıya gittiler. Elbette ki, bu büyük coğrafya yani, Orta Asya coğrafyasını geçip, onları götürecek birileri lazımdı. Bunu da yapacak olanlar, Tabiî ki atlı göçebeler, en önemlisi de Türkler. O yüzden bugün, batının uygarlığı eğer bu noktaya geldiyse, bana kalırsa, bu tıpkı arılar gibi, çiçekten, çiçeğe polen taşıyan arılar gibi Türklerin, bu şeyi çok önemli. Aslında Türkler, bir taraftan da işte bu pusulayı, kağıdı, barutu batıya götürürken batıya, ilginç bir şekilde, batı üzerinden tekrar, Çin'e geri dönüyor. Türkler barutu götürüyorlar ya da pusulayı götürüyorlar, daha sonra aynı silahlar, Çin'i vurmak için batılılar tarafından kullanılıyor. Yani, ateşli silahları ilk defa Çin'de görüyorsunuz. Bazı örnekleri on birinci ve on ikinci yüz yılda var, çok primitif olmakla birlikte. Sonra bunlar batıya gidiyor, batıda gelişiyor daha sonra yine Orta Asya üzerinden Çinlilerin eline geçiyor ya da Portekizliler güney Çin'de, Çinlilere karşı savaşta kullanıyorlar. Pusula, zaten biliyorsunuz tarihin dönüm noktası. Biz, Osmanlı İmparatorluğunun tarihine baktığınız zaman, iki önemli ticaret yolu var. Bir tanesi İpek Yolu, bir tanesi Baharat Yolu. Biliyorsunuz, İpek Yolu'nu Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fetih ederek, kontrol altına alıyor en son noktasını. Diğer taraftan da işte, Yavuz Sultan Selim zamanında, Mısır ele geçiriliyor ve Baharat Yolu kontrol ediliyor fakat, bunun üzerine batılılar, başka bir yol bulmak için biliyorsunuz, coğrafi keşiflere çıkıyorlar. Pusula da bunun en önemli kullanılan aletlerden bir tanesi. Bu yüzden, Çin'in bu dört büyük buluşu, dünya uygarlığını tamamen alt üst etmiş. Bunların nasıl geldiğini de çok iyi bilmiyoruz yani, hangi yolla geldiğini, nasıl geldiğini tam olarak bilmiyoruz ama, eğer o dönem barutu ya da pusulayı, kağıdı getiren tüccarlar ne düşünerek getirdiler, onu tam olarak bilmiyoruz fakat, bu dünya tarihinin dönüşmesine ve bir daha hiç, dönülemez noktalara gelmesine neden olmuştur.
Sevgili dinleyiciler, Giray Bey'le sohbetimizin üçüncü bölümünü, önümüzdeki hafta, aynı gün dinleyebilirsiniz.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |