Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Çin gecesinde "Mavilim"

(GMT+08:00) 2008-04-02 13:04:42 cri
    Geçen programlarımdan birinde bahsetmiştim. Pekin'e yeni gelen hemen hemen her Türk, geldiğinin ilk birkaç ayı içinde mümkün olduğunca çok Türk'le tanışmak ister. Nerede Türk'e benzer birini görse gidip sezdirmeden konuşmasını duymaya çalışır, eğer Türkçe'yse hemen gider merhaba der konuşmaya başlar, kendini tanıtır, okulunu sorar, telefon numarasını alır ve verir. Bu tanışmalarda alıp verilen numaraların birçoğu, aylar sonra telefonun rehberine bakıldığında "bu kimdi yaa" veya "ben üç tane Ali tanıyor muyum" denecek kayıtlar haline dönüşür veya bayram, kandil gibi günlerde tebrik mesajının gönderileceği listeye eklenen fazladan bir isim olmaktan öteye gitmez. Ama bazıları da gerçekten sağlam, düzgün, kalıcı arkadaşlıklara temel oluşturur. İşte bu ikinci bahsettiğim gruba giren arkadaşlarımdan bir tanesi Ahmet. Ahmet Türkçe'de sık rastlanan bir isim olduğu için belki Ahmet deyince birçok kişi ilk başta bir tereddüt yaşar, ama Ahmet Hakan denince sanırım anlaşılır. Çok uzun süre soyadının Hakan olduğunu sandığım, Hakan'ın onun ikinci adı olduğunu geçen birçok ayın sonunda öğrendiğim Ahmet'le, başka bir yakın arkadaşım Harun vesilesiyle, Dil ve Kültür Üniversitesi'nde, yani Çince adıyla Yuyan Daxue'de pinpon oynarken tanışmıştım. İlk tanıştığım gün gerçi beni yendi diye biraz sinirlenmiştim, ama tanıdıkça sevdim. Pekin'de Çin Dili ve Edebiyatı okuyan ve oldukça iyi Çincesi olan bu arkadaşın, inanılmayacak kadar geniş bir Çinli çevresi var. Bunlar, diğer birçok kişinin çevresini oluşturan Çinli ve bölüm okuyan öğrencilerden farklı olarak, iş adamları, aktör, şarkıcı, futbolcu gibi farklı meslek sahiplerinden oluşuyor. Ahmet'in dediğine göre birçoğuyla, spor vesilesiyle tanışmış. Bu insanlar, yorgunluk atmak ve az olan boş zamanlarını verimli bir şekilde değerlendirmek için sık sık bir araya gelip kendi aralarında bazen pinpon, bazen futbol turnuvaları düzenliyormuş. Ahmet de onlarla bir futbol karşılaşması sırasında tanışmış. Çinliler, Çince konuşabilen, özellikle düzgün Çince konuşabilen bir yabancı gördükleri zaman ilgi gösterirler, gelirler, konuşurlar, sohbet etmek isterler. Bu olayı ben bugün de yaşadım, durakta otobüs beklerken durak görevlisi bayan bana Çince hangi otobüse bineceğimi sordu, ben de hat numarasını söyledim. Sonra durak biraz sakinleşince yanıma geldi, "Çincen çok iyi" dedikten sonra, nereli olduğumu, Çin'de ne yaptığımı, nerede yaşadığımı, yaşımı, hangi okulda okuduğumu, nerede çalıştığımı, söylediğim otobüse binip nereye gidip ne yapacağımı, Çin'de ne kadar kalmayı planladığımı sordu; otobüs gelene kadar yaklaşık 6-7 dakika sohbet ettik ayaküstü. O esnada durakta otobüs bekleyen diğer yolcular da yanımıza yaklaştı, onlar da bir şeyler söyledi, sonra benim hakkımda kendi aralarında konuştular arada bana bakarak ve gülümseyerek, bazen de beni işaret ederek. Bazı söylediklerini ben de anlamadım ama kötü bir şey olmadığı kesin. Tabii bu insanlar birbirlerini tanımadıkları, otobüs beklerken o an denk gelip karşılaştıkları ve ilerde birbirlerini görme şansları olmadığı için, iletişimi sürdürmeleri gibi bir olasılık çok düşük. Fakat Ahmet, bir ya da 2-3 kişiyle tanışmış bir maç esnasında, laf lafı açmış, sonra onu tanıyanlar arkadaşlarına bahsetmiş, onlarla da tanışmış, birkaç gün sonra diğerlerinin de katıldığı bir başka futbol karşılaşması düzenlenmiş filan derken, Çin sosyetesinden azımsanmayacak ölçüde geniş bir arkadaş çevresi olmuş. Onlarla tanıştığım zaman, hepsinin Ahmet'e adıyla hitap ettiğini gördüğüm zaman kıskanmadım diyemem, ama memnun da oldum Türkler adına.

    Bu çevreden kişiler, bir gün Ahmet'e, kendi aralarında bir eğlence düzenleyeceklerini, eğlencenin içinde şarkılar, söyleşiler, parodiler, danslar olacağını, bu etkinlik kapsamında Türk olarak onun da sahne almasını istediklerini, katılmak isteyip istemediklerini sormuşlar. Ahmet de arkadaşlarına soracağını söylemiş, biraz zaman istemiş. Sonra Ahmet bana bu olaydan bahsetti, ne yapabiliriz diye sordu. Benim piyano çaldığımı biliyordu, fakat etkinliğin düzenleneceği yerde piyano yoktu, hem piyano çalmak evet bir Türk'ün gerçekleştirdiği bir şey olacaktı ama tam anlamıyla Türk kültürünü temsil eden bir şey olmayacaktı. O yüzden, üzerinde konuşup, piyano – saz – flüt üçlüsü yapmaya karar verdik. Bu çerçevede, saz çalan İsa'yı da işin içine kattık emrivaki bir şekilde, Harun da flütle eşlik edecekti. Sonra, oradaki etkinliklere katılacak olan Çinli bir bayan bize bir elektronik org, klavye temin edebileceğini söyledi. Bu şekilde enstrüman sorunumuz çözülmüştü, piyano niyetine kullanabileceğimiz bir orgumuz, benim evdeki flütüm ve daha olaydan haberi bile olmayan İsa ve sazı vardı. Şimdi iş provalara kalmıştı.

    Gayet keyifli bir şekilde, orgu aldık, Harun'un evinin uygun olacağı bir zaman ayarladık. Orada birçok kişi toplandık. İlk olarak çalmak istediğimiz parçalara karar verdik. Bir yavaş bir hızlı parça düşündük, Kara Tren ve Mavilim'i seçtik. Bir de ben solo olarak Mozart'ın Türk Marşı'ını çalacaktım. Türk Marşı'nı Çinlilerin çoğu biliyor, ve Çin'de bir Türk'ün, dünyaca ünlü Türk Marşı'nı çalması güzel olur diye düşündük. Bu şekilde her şey ayarlanmıştı. Fakat provada bir sorun çıktı ve İsa'nın söyleyeceği ton ile Harun'un flütte çalacağı ton uymadı. Orgdaki tonu dijital olarak değiştirme şansımız olduğu için onda bir sorun yaşamadık ama provada programdan flütü çıkarmak zorunda kaldık. Harun'a da "o zaman sen de oynarsın" dedik, zorla da olsa kabul ettirdik. Yaklaşık 4-5 saatlik bir prova sonunda, nerede hangi tekrarları yapacağımızdan hangi tonda çalacağımıza kadar her şey ayarlanmıştı. İsa, kısa bir solo saz taksimi ile girecekti, sonra Kara Tren'i çalacaktık ve İsa söyleyecekti, sonra hiç kesmeden Mavilim'e geçecektik, biz Mavilim'e geçtiğimiz esnada Harun, Bahadır, Ahmet de oynayacaktı. Mavilim bittikten sonra sahnede ben kalacaktım, solo olarak Türk Marşı'nı çaldıktan sonra programı bitirecektim. Bu programımızı, etkinliği organize edenlere söylediğimiz zaman, Çinli bir bayan da oynamak istediğini söyledi, biz de şaşırdık ve çok memnun olduk, saz ve piyanoyla çalınan Türkçe bir türkü, ve oynayan bir Çinli bayan, çok hoş, renkli bir profil oluşturacaktı.

    Derken zaman geldi çattı. Askeri Müze'nin kullanılmayan bir etkinlik salonu ayarlandı, birçok arkadaşla birlikte saatler öncesinden gittik, ses sisteminin kontrolünü yaptık, prova yaptık, her şeyi ayarladık. Melis de bizi kameraya çekecekti. Bizden önceki son program bitip, "Ahmet ve Türk arkadaşları" şeklinde anons edildiğimiz zaman salonda büyük bir alkış koptu. Sahneye çıktık, düzeneği kurduk. İsa taksimine başlayıp sazın tellerine dokunduğu anda salondan bir alkış daha yükseldi. O taksimini icra ederken ben çalmadığım için etrafa bakma şansım vardı. Herkesin ilgili ve meraklı bakışlarını, arkadan tam göremeyip öne gelen ve arka sıralar boş olmasına rağmen önde ayakta izleyen insanları, cep telefonuna ve kamerasına kaydeden birçok kişiyi görmek beni hem çok mutlu etmiş, hem çok gururlandırmış, biraz da duygulandırmıştı, sonuçta belki 200 kişinin arasında Çinli olmayan yalnızca biz vardık ve icracısıyla seyircisiyle oynayanıyla topu topu 7-8 Türk'tük ve aylardır dinleme şansımız bile olmayan türküleri kendimiz çalıp söylüyorduk, gerçekten güzel bir duyguydu. Kara Tren bitip Mavilim'e geçtiğimiz zaman, aynen planladığımız şekilde Harun, Bahadır, Ahmet ve Çinli bayan sahneye çıktılar ve çok güzel bir şekilde oynadılar. Çinli bayanın sanki öncesinde ders almışçasına güzel oynayışı görülmeye değerdi. Mavilim'den sonra selam verdik ve sahnede ben tek kaldım ve Türk Marşı'na başladım. Başladığım anda yine bir alkış yükseldi, ve parça boyunca alkışlar ritm tutmak suretiyle devam etti, bitirdiğim zaman da tekrar büyük bir alkış geldi. Bu şekilde programı tamamladık.

    Hiçbir terslik olmadan, güzel başlayıp güzel bitmişti programımız. Ahmet'in arkadaşı olan Çinliler, orada olup onların gecesine katıldığımız ve program düzenlediğimiz için bize teşekkür ediyorlardı, biz ise bize böyle bir etkinlikle Türk kültürünü, türküsünü, oyununu, müziğini bir nebze olsun Çinlilere tanıtma, onlarla paylaşma fırsatını verdikleri için onlara teşekkür ediyorduk. Bizden sonra program daha uzun bir süre devam edeceği için biz izin isteyerek biraz erken ayrıldık. Ahmet de ben de, diğer tüm Türkler de, hepimiz çok mutluyduk.

    Evet sayın dinleyiciler, bu gecemiz, bu etkinliğimiz bu şekilde noktalandı. Bu olay, Çinlilerin yabancı kültürlere olan ilgisini ve paylaşmaya verdikleri önemi gösteriyor. Çinliler, sanat konusunda çok açık, rahat ve ortalamanın üzeri yetenekliler. Yolda yürürken, tipi oldukça sıradan bir Çinlinin, profesyonel bir opera sanatçısıymışçasına yüksek ve tok bir sesle arya söylediğine, bir parkta birkaç kişinin bir araya gelip farklı enstrümanlar çalarak şarkı söylediğine ve dans ettiğine çok sık rastlayabilirsiniz. Onlar bu tür şeylere çok açık ve alışık oldukları için, farklı bir kültürün ifadesi, sanatı, oyunu, herhangi bir şekilde temsili, onlara çok ilginç ve hoş geliyor, o yüzden bu tür etkinliklerden çok zevk alıyorlar. Ben de diğer arkadaşlarla birlikte bana da böyle bir fırsat verdikleri için etkinliği organize eden Çinlilere ve beni bu etkinliğe davet ettiği için Ahmet'e çok teşekkür ediyorum. Çincesini öğreneceğimiz kelimelerle bu haftaki programımızı noktalayalım. Türk demek için Çince'de, tu(3) er(3) qi(2) dememiz gerekiyor. Müzik, yin(1) yue(4). Askeri müze, jun(1) shi(4) bo(2) wu(4) guan(3).

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040