Zeki Özal röportajı 2. Bölüm

Sevgili dinleyiciler, Zeki Özal'la sohbetimizin ikinci bölümüyle tekrar sizinleyiz.

CRI- Bir otelde yöneticilik yapıyorsunuz. Bir Türk yöneticiyi Çinliler nasıl görüyorlar? Türkiye'yi ne kadar tanıyorlar?

Z.Ö.- Şimdi, öncelikle şunu söylemem gerekiyor. Burada, Türk olduğum için seçilmedim. Uluslararası kriterlere göre görüşmeler yapıldı, kabul edildim. Ama, bunun yanında görüşmelerimizde Türkiye'yle ilgili kısımda, Türkiye'nin, Türklerin çok büyük bir tarihe sahip olduklarını, daha, daha yakın konuşmalarımızda, biz Türkleri, Çinlilere daha yakın hissettiklerini, eskiden komşu olduğumuzu bildiklerini, mesela, daha batı Avrupa'da yaşayan Alman, Fransız, İngiliz meslektaşlarım buradaki, meslektaşlarımla karşılaştırdıkları zaman, beni bir Türk olarak, kendilerine daha yakın hissedebildiklerini direk kendi ağızlarından duydum ve çok sevindim. Daha önce sanıyorum Ahmet Bey'in röportajıydı. Çin müziğini dinlerken, fazla yabancı hissetmediğini söylemişti.Buna katılıyorum. Bir Almana, bir İngiliz'e olduğundan daha yakın bize bence Çin kültürü. Keza İstanbul'u biliyorlar ama, yoğunlukla İstanbul'un başkent olduğunu sanıyorlar. Türkiye'yi, Türkleri özellikle, 2002 Dünya Futbol Şampiyonası'ndan sonra daha çok tanımışlar. Çin'le karşılaşmamızdan, aynı grupta olmamızdan. Hep olumlu izlenimler var.

CRI- Çin coğrafik konumu ve yüzölçümüyle çok büyük bir ülke, bu nedenle gezecek, görecek inanılmaz çok kent ve kültür birikimi var. Siz, Beijing dışında Çin'in başka kentlerini de gördünüz mü? Çin'i tanımak adına yaptığınız etkinlikler nelerdir?

Z.Ö.- İtiraf etmeliyim ki henüz göremedim. Daha üç ayım bile olmadı burada. İntibak sürem var oteli tanıma, insanları, meslek arkadaşlarımı tanıma açısından, daha çok Beijing'e yoğunlaştım. Doğrusu, Beijing'i hızlı bir şekilde tanımaya gayret ettim. Hatta çok mutlu olduğumu söyleyebilirim bu şehirde, üç ayımı tamamlamadan daha. Çok geniş kültürel imkanlar var burada. Güzel sanatlar alanında, sportif alanda, her türlü sosyal alanda, kendinizi doyurabilecek,besleyebilecek imkanlara sahip bir yerdeyiz. Konserlerinden, sergilerine, görsel etkinliklerine katılmaya gayret ediyorum. Çin mutfağı tabii kültürün en önemli parçalarından biri. Farklı eyaletlerin mutfaklarını, Çinli arkadaşlarımla birlikte tanımaya çalışıyorum. Sağ olsunlar yardımcı oluyorlar. Mutfak, bir parçası, sanat. Geçenlerde mesela, ünlü piyanistleri Lang lang konserine, büyük bir heyecanla, yeni açılan büyük tiyatroda katıldık. Yapacak daha çok şey var, görecek öğrenecek çok şey.

CRI- Daha kısa süre önce aramıza katıldığınızı ve çok yeni olduğunuzu, sohbetimizin içerisinde söylediniz. Ama, üç ay kadar kısa bir sürede bile, büyük kentlerin yaşadıkları değişiklikler, mutlaka dikkat çeker diye düşünüyorum.Uzun süredir olimpiyatlara hazırlanan Beijing, tüm alanlarda hızla değişimler geçiriyor. Gözlemleriniz bu konuda nelerdir?

Z.Ö.- Doğrusu etraftaki inşaat faaliyetlerini görünce hemen olimpiyatlara hazırlık babında yapıldığını anlıyorsunuz. Daha önce mesela, bu kadar çok fazla çevre yolu, bu kadar çok fazla kavşak, köprü yokmuş. Çinliler, çok disiplinli bir şekilde, olimpiyatlara hazırlandıklarını kanıtladılar. Hatta, en büyük iki sorundan, hava kirliliği ve trafik sorununa çok akılcı çözümler üretmeye çalışıyorlar. Ağustos ayına kadar çok büyük yol alacaklar. Yeşilci bir politika güttüklerini biliyorum. Sadece Beijing'de değil, bütün ülke çapında, doğru sonuçlar aldıklarını gazeteden takip ediyorum günlük. Bence çok takdir edilecek bir gönüllü ruhuna sahipler. Mesela, ülkeye gelecek yabancılara, gönüllü tercümanlık programlarını okuyorum. Bu çok takdir edilecek bir şey. Bunun gibi örnekler var. Bence, Beijing 2008 Olimpiyatları, Ülkenin dışa tanıtımı açısından önemli bir dönemeç olarak sayılıyor ve bunun farkındalar, bunu çok iyi değerlendiriyorlar.

Sevgili dinleyiciler, Zeki Bey'le sohbetimizin üçüncü bölümünü haftaya, aynı gün dinleyebilirsiniz.