|
|||||||||||||||||||||
|
Sami Kohen Milliyet 26.01.2008
Ülkeler arasında siyasi anlaşmazlıkların ortadan kalkması mı dostluk ve işbirliği yolunu açar, yoksa halklar ve kurumlar arasındaki yakınlaşma mı sorunların çözümünü sağlar?
"Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar?" gibi bir soru bu...
Yanıtı da, basit: İkisi de...
Muhakkak ki, sorunlar kolayca halledilebilecek cinstense, önceliği çözüm çabalarına vermek gerek. O zaman, sağlıklı bir dostluk ve işbirliği ortamı oluşur.
Ama sorunların halledilemediği, anlaşmazlıkların kriz ve gerginlik yarattığı hallerde, ikinci şıkkı denemekte, yani bir yakınlaşma zemini yaratmakta yarar var.
Böylece en azından ilişkilerin geliştiği bir ortamda, çözüm arayışlarının başarı şansı artar...
Son yıllarda uluslararası ilişkilerde bunun birçok örneği görülmüştür.
Nereden nereye gelindi...
Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'in Türkiye ziyareti, iki komşu ülke arasındaki ilişkilerin de böyle bir deneyimden geçmekte olduğunu gösteriyor.
Dün ziyaretin son gününde, Karamanlis, Başbakan Tayyip Erdoğan ile birlikte, İstanbul'da "Türk-Yunan İş Forumu"na katıldı. Bu forum ilk kez iki taraftan toplam 400 işadamını bir araya getirdi.
Bu toplantı hem Türk-Yunan ekonomik işbirliğinin kısa zamanda vardığı noktanın bilinmesine, hem de ileriye dönük projelerin gündeme getirilmesine vesile oldu.
Forumda açıklanan rakamlar, gerçekten katılımcıları dahi şaşırttı. 2000'de 800 milyon dolardan ibaret olan ticaret geçen yıl itibariyle 3 milyar doları buldu. Daha önemlisi, Yunanlıların Türkiye'deki yatırımları, 5.5 milyar dolara ulaştı. Dahası var: Türk ve Yunan şirketleri, şimdi üçüncü ülkelerde ortak çalışmaya başladılar: Bunun son örneği, Umman'da girişilen 2 milyar dolarlık taahhütlük işi...
Bütün bunlar, Türk ve Yunan işadamları arasında güven ortamının kurulduğunu ve verimli bir işbirliği döneminin başladığını gösteriyor.
Geleceğe yönelik vizyon
Forumda dün dinlediğimiz konuşmalar, gerek iki başbakanın, gerekse Türk ve Yunan işadamlarının bu yolda atılmakta olan adımlara büyük umut bağladıklarını gösteriyor.
Başbakan Erdoğan'ın, İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra, Fransa ile Almanya'nın Kömür ve Çelik Birliğini kurarak, yani ekonomik yoldan yakınlaşmalarını ve bunun da bugünkü AB'nin nüvesini oluşturmasını örnek olarak vermesi, çok anlamlı idi.
Türkiye ve Yunanistan'ın da ortak vizyon ve hedefle hareket etmeleri gerektiğini söyleyen Başbakanın önemli bir tespiti de bu: "Aramızdaki sorunları yüzyıldır konuşuyoruz. Konuşmaya devam edelim, ama bu işleri artık bitirelim... Sorunlar, yalnız siyasilerle çözülemez. Bütün kurum ve kuruluşların ve medyanın da katkıları lazım"...
Liderlerin görevi
Bu arada iş çevrelerinden siyasi liderlerin de çözüm yönünde cesur davranmaları çağrıları geldi. Türk - Yunan İş Konseyi Başkanı Selim Egeli, "artık Kıbrıs meselesini halledin, benim çocukluğum Kıbrıs meselesi ile geçti. Çocuklarımın da öyle devam etmesini istemiyorum" mesajını verdi... Benzer bir çağrıyı da TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ yaptı...
Evet, iş çevrelerinin, sivil toplum kurumlarının katkılarıyla yakınlaşma ve de sorunları çözme yolu açılabilir. Ama, Yunan Girişimciler Federasyonu (SEV) Başkanı Dimitri Deskalopulos'un deyişiyle, "Bu yola asfalt dökmek", yani bunu pekiştirmek de, siyasi liderlerin işi...
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |