Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Sanatta işçilik: Asılı Tapınak

(GMT+08:00) 2008-01-25 11:54:43 cri

Doç. Caner Karavit *

    İlk yolculuğumuza son yolculuğumdan başlayalım... İsterseniz Çin'in kuzeyinde yer alan Shanxi Eyaleti'ne bağlı Datong şehrine gidelim... Datong'a sabahın altısında, hava henüz karanlıkken indik. Trendeki sıcak ortamdan birdenbire müthiş sert bir soğuğa çıkmıştık. Sert soğuk bizi hemen ayılttı. Tren istasyonu alanının dışında onlarca taksi şoförü yeni gelen yolcuları almak için birbirleriyle yarışıyordu. Dikkatimizi hemen çeken biraz komik bir olay oldu. Şoförlerin istasyon meydanına girmesine engel olan görünmez bir sınır vardı adeta, o sınırı geçmiyorlardı. Bunu fark edince, hem bu uykulu halimizle şoförlerin ısrarına maruz kalmamak, hem de zaten bizi karşılayacak bir arkadaşımız olduğu için bu sınırlar içerisinde kalmaya karar verdik ve bizi otele götürecek arabayı beklemeye başladık. Bu arada, şoförlerin yeni gelen yolcularla olan ilişkilerini biraz keyif ve biraz da şaşkınlıkla izlemeye başladık. Bir ara, o sınırı bir an geçme dalgınlığına kapılan bir kızın şoförlerin kollarında nasıl havalandığını görünce gülmeden de edemedik. Araba biraz gecikerek geldi ve bizi otele bıraktı. Kısa bir dinlenme sonrası hemen yola koyulduk.

    Kentin güneyinde, bir saatlik mesafede bulunan hedefimiz, çok merak ettiğimiz Asılı Tapınak'tı. Yola çıktıktan bir süre sonra, madenlerden kömür taşıyan kamyonlardan dökülen tozlar nedeniyle siyahlaşmaya yüz tutmuş bir araziyle karşılaştık. Bu görüntünün dağlık bölgeye kadar ulaşacağı endişesi, Hengshan Dağları'nı görünce yok oldu. Jinlong Vadisi'ne vardığımızda karşılaştığımız manzara hayranlık uyandırıcıydı. Asılı Tapınak, ismi gibi gerçekten dağın ortasında asılı duruyordu. Kuzey Wei Hanedanı döneminde yapılmış ve Tang, Jin, Ming ve Qing döneminde yenilenmiş olan bu tapınağın, bu haliyle 1400 yıldan  daha fazla bir süredir ayakta kaldığını düşünmek bile insanı hayrete düşürüyordu. İlk izlenimim, tapınağın bir ahşap ya da yeşim taşı oyma işçiliğinin titiz bir ürünü olduğuydu. Bu ahşap yapı, kayalara gömülmüş ahşap kolon ve kirişlerle askıya alınmıştı. İçindeyken dayanıksız bir yapı hissi uyandırmasına karşın, tapınağın altına yatay ikili-üçlü kirişlerle yapılan destekler yapıyı oldukça güçlendirmişti. İncelediğim kadarıyla, tapınağın kolon ve kirişlerinin eski tekniklerle dağa gömülme işlemi bu yükseklikte oldukça zor olmalıydı. Tapınak ilk yapıldığında yerden yüksekliği 100 metreymiş, ancak zamanla nehrin vadiye getirdiği kalıntıların birikmesi sonucu 50 metreye kadar inmiş olduğunu öğrendik. Bu yükseklikte bir tapınak inşa edenler aynı zamanda dağcı teknikleriyle de çalışmış olmalıydı! Tapınağı dolaştıkça yalnızca o dönemdeki yapım zorluklarını değil, burada yaşama zorluklarını da düşünmeye başladım. Bizi tapınağa ulaştıran merdivenin modern bir yapı olduğu belliydi. Öncelikle, tapınakta kalanların sürekli tırmanıp inme gibi bir zorunlulukları olmalıydı. Diğer taraftan, ortam öyle soğuktu ki böylesine korunaksız bir mekânda özellikle geceleyin uyumanın ne kadar zor olduğunu düşünmeden yapamıyordu insan. Bugün bile hayranlık uyandıran bu yapının, Ming döneminin ünlü gezgini Xu Xiake'ye: "gördüğüm en görkemli yapı" dedirten duyguları anlamak zor olmasa gerek...

    Asılı Tapınak'taki en büyüğü 30 metrekareyi bulmayan 40 kadar salon hiç de bana göre değildi: basık ve dar.

    Trabzanları kısa olan tırmanma merdivenleri ve yürürken zaman zaman sallanan dar koridorları dikkatli olmayı gerektiriyordu. Bu dar ve basık salonların bazılarında göze çarpan ve diğer Çin tapınaklarında görülmeyen önemli bir özellik ise, üç dine ait heykellerin bir arada olmasıydı; yani Konfüçyusçuluk, Taoizm ve Budizm...

    Bu odaların içinde şüphesiz en göze çarpanı, Konfüçyus'un heykelinin, Taoizm'in atası Li Er'ın heykelinin ve Sakyamuni Budası'nın heykelinin barış içinde hep birlikte oturduğu odaydı. Bu basık mekânların bazılarında, heykellerle tavandaki işlemeler o kadar iç içe geçmişlerdi ki, son dönemlerin gözde bir sanat biçimi olan 'enstalasyon'a dönüşmüşlerdi.

    Asılı Tapınak'taki koridorları gezerken bazı kayalara kazılmış kaligrafilere gözümüz takıldı. Jin, Yuan, Ming ve Qing hanedanlarında yaşamış ünlü kaligrafi ustaları tarafından yazılmıştı bu yazılar... Kayalara kazılmış yazılardan en dikkat çekenin, kaligrafisini ünlü şair Libai'ın "Zhuang Guan" stiliyle yazmış olduğu söyleniyor. Bir başka dev karakterlerle yazılmış kaligrafide ise "Gun Shu Tian Qiao" yazıyor, yani "Sanatta İşçilik". Böyle bir yapıyı sanat nesnesi olarak algılatacak kadar emek veren zanaattçılara yapılmış yerinde bir övgü bence!

    Alçak trabzanlı ahşap balkonlardan dışarıdaki manzaraya bakarken, gözümüz kâh altımızdaki dik kayalıklara kâh aşağıdaki baraj setine kadar uzanan vadiye takılıyordu. Baraj setine yakın kayalıkardan akan küçük şelalelerin donduğunu görmek arazinin ısıran soğuğunu daha da güçlü hissetmemize neden oluyordu. 1958 yılında sonradan dağın ismini alan bu barajın inşa edilmesi ve tapınağın güneyine asılı bir merdiven yapılmasıyla burası, biraz geç de olsa, Hengshan dağının "18 önemli yeri" arasına girmiş. Buraya gelmeden önce bir barajın olduğunu duyduğumda, ister istemez Türkiye'deki baraj sularının akıbetine uğramış ve uğrayacak tarihi yerler aklıma geldi ve endişeye kapıldım. Ancak meraklanmayın, "Asılı Tapınak" için korkacak bir şey yokmuş. Tapınak, barajın öteki tarafında kalmış. Ayrıca, tapınağın dağa asılı olması da onu koruyor! Keşke bizde de, Alionoi'dekiler "Asılı Hamam", Hasankeyf'tekiler "Asılı Minare" ve "Asılı Kümbet", Zeugma'dakiler de "Asılı Mozaik" olabilseydi!

    Tapınak gezimiz sonrası vadideki meydana inince çok acıktığımızı fark ettik. Hemen meydana sıralanmış küçük ve salaş lokantalardan birine girdik. İçerisi o kadar küçüktü ki bizimle beraber tapınağı gezen iki İsrailli gençle ancak sığabildik. Yöreye özgü meşhur "Mao Ar Mian" yani "Kedi Kulağı Makarnası" istedik. Elbette ki içinde kedi kulağı yoktu, yalnızca makarnanın biçimi nedeniyle verilmiş bir isimdi. Bu lezzetli yemek sonrası dönüş için arabaya binerken, gözlerimiz ve belleğimiz Hengshan Dağı'nın bu ilginç yapısında asılı kalmıştı...

* Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Temel Eğitim Bölümü Başkanı

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040