Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Yelda Telek: "Çinliler, hayata umutlu bakıyorlar, küçük şeylerden mutluluk duyuyorlar."

(GMT+08:00) 2008-01-21 14:53:09 cri

 Sevgili dinleyiciler merhaba. Bir "Kadın ve Çocuk" programında daha sizlerleyiz. Bugün bizlerle olan konuğum, uzun süredir Beijing'de yaşayan,Sayın Yelda Telek.

CRI- Yelda Hanım programımıza hoş geldiniz. Sizi tanıyabilir miyiz?

Yelda Telek- Hoş bulduk. 1971, İstanbul doğumluyum. İstanbul Teknik Üniversitesi, Matematik Mühendisliği'nden mezunum. Arkasından, yine aynı üniversitenin, Sistem Analizi Bölümü'nde, mastırımı tamamladım. Arkasından iş hayatı, Koç bank, I-BIMSA ve en son Arthur Anderson'da danışman olarak çalıştım. Eşimin işi nedeniyle, Çin'e geldik.

CRI- Ne kadar süredir Beijing'desiniz?

Y.T.- Beş buçuk yıldır Beijing'deyiz.Oldukça uzun süre, fakat çok çabuk geçiyor, hiç anlamadık nasıl geçtiğini.

CRI- Beijing'e gelmeniz gerektiğini öğrendiğinizde, Çin hakkında bilginiz var mıydı?

Y.T.- Açıkçası çok fazla bilgim yoktu. Eşim çok gelmek istiyordu Çin'e. Uzakdoğu'ya gelmek istiyordum, oradaki kültürü tanımak istiyordum. Çin'de bizim için bir fırsat oldu.

CRI- Beijing'e geldikten sonra, sizi şaşırtan veya ilginç gelen neler olmuştu?

Y.T.- İlk geldiğimiz zamanlar kalabalık, çok dikkatimi çekmişti. Daha sonra yavaş, yavaş alışmaya başladım. Tabii insanların bazı davranışlarını çok algılayamıyordum. Niye insanlar sıraya girmiyorlar, ya da yürüyen merdivenlerde niye duruyorlar. Ben iş hayatında sürekli koşturmaca halindeydim. Bir yerden, bir yere sürekli koşarsınız, arabaya binersiniz. Burada insanları yavaş görüp, anlayamıyordum. Fakat, ben de uzun süre yaşadıkça, bu ortama alışmaya başladım. Belki de doğru olanın o olduğunu düşünüyorum. İnsanlar daha stressiz yaşıyorlar. Tuvaletleri çok ilginç gelmişti. Kapıları açıktı tuvaletlerin. Bunlar garipsediğim şeylerdi. Parklara gittiğim zamanlar ya da dışarıda yürüdüğüm zaman, insanların sürekli bir arada olmaları, sohbet etmeleri, dans etmeleri, tango yapmaları, yaşlıların Beijing Operası'nı yapması, hala kayıklara binip, göllerde dolaşmaları, balık avlamaları, bizim süs balığı dediğimiz balıkları bile, oltalarla avlayıp, onlardan büyük zevk almaları, yaşama bakış açısını gösteriyor. Daha hayata umutlu bakıyorlar, daha stressiz yaşıyorlar, küçük şeylerden mutluluk duyuyorlar. Bu beni çok etkiledi ve ben de yaşamıma, o yönde bakmaya çalışıyorum.

CRI- Çin'in Beijing dışında hangi kentlerini gördünüz? Beijing'le kıyaslarsanız var mı farklılıkları?

Y.T.- Çin'de bir sürü yere gittik. Kuzeyde, Harbin, Xi'an, Inner Mongolia, Guilin, Yunnan, Shanghai, suzhou, Hangzhou, su kentleri. Wuhan Bölgesi, Wudong Dağı, Anhui, huangshan, Tibet, Everest Kampı,bayağı dolaştık. Beijing, Shanghai bunlar büyük şehirler. Beijing'de daha kültürü görüyorsunuz. Shanghai'ya gittiğiniz zaman, Çin'i çok fazla algılayamıyorsunuz. Daha büyük binalar ve her şey daha modern. Ama, Beijing'e geldiğiniz zaman, yemeklerinden, insanların sokaklarda dans etmesi, Thai Chi yapması gibi aktiviteleri daha çok görüyorsunuz. Tabii daha küçük şehirlerde mesela bir Guilin'e gittiğiniz zaman ya da Yunnan'a daha etnik grupları görüyorsunuz. Kıyafetlerini, şarkılarını, yemeklerini tadabiliyorsunuz.

CRI- Çok büyük bir ülke ve çok renkli bir ülke değil mi Çin?

Y.T.- Çok, çok güzel, çok renkli. Fırsatım olsa her an, bir yereler gidip, oraları yaşamak, etnik insanları görmek, o doğayı görmek isterim.Çok güzel.

CRI- Çinceyi iyi derece konuştuğunuzu biliyorum. Ne kadar süredir öğreniyorsunuz ve sizce nasıl bir dil?

Y.T.- Çinceyi iki buçuk seneden beri öğreniyorum. Tsinghua Üniversitesinin, Academy of Arts & Design The Chinese Language Training Center'da öğreniyorum. Yarım günlük programına katılıyorum. Bunlar dönem şeklinde. Çok yoğun, sabah sekiz buçuktan, on ikiye kadar. Öğretmenler çok ciddi ve hepsi aslında yaşlı insanlar. Ama, çok deneyimliler. Üniversitedeki gibi, her gün ders çalışmak zorundayım. Ertesi gün küçük sınavlara -her dönem iki tane sınav var- girmek zorundayım. Onun arkasından sertifika veriyorlar. O anlamda iyi bir okul olduğunu düşünüyorum. Çinceyi çok seviyorum. Öğrendikçe daha çok öğrenmek istiyorum.

CRI- Nasıl bir dil Çince sizce?

Y.T.- Çince, kolay bir dil değil. Çok zengin bir dil. Hepimizin bildiği tonlamalar, pinyin ve karakterler dışında aynı zamanda, konuşma dili, kitap dili, gazete dili birbirinden farklı diller var. Konuşma dilini yaptığınız zaman, ya da kitap dilini okuduğunuz zaman, aslında gazete dilini biliyorsunuz diye bir şey yok. Gazetedeki kullanılan kelimeler daha farklı kelimeler. Kitap dilinde kullanılan kelimeler, konuşma dilinden farklı. Ya da kuzey bölgesinde kullanılan kelimeler, güney bölgesinde daha farklı.Çok büyük bir kültür ve çok geriden geldiği için, çok zengin kelimeler var. Mesela, "hissetmek" kelimesi olsun, aksiyon kelimesin de bile, farklı işlerde, farklı kelimeleri kullanıyorlar. O yüzden bazen o kelimeleri anlamak çok zor. İngilizce ya da Türkçe karşılıkları yok. Öğretmenizin çok iyiyse, onu çok iyi bir şekilde size anlatıyor. Bazen o kelimeyi çok iyi algılayamıyorsunuz, onu yaşadıkça ve karşılaştığınız olaylarda duydukça, o kelimeyi anlayabiliyorsunuz. Seviyeniz artmaya başladıkça, bu sefer dörtlü dedikleri, kelime gruplarıyla karşılaşmaya başlıyorsunuz.Bunlar belki bir şekilde deyimler. Onlar gittikçe zorlaşıyor, öğretmenin size izah etmesi gerekiyor. Çinceyi, belli zamanlarda tek başınıza çalışabilirsiniz. Ama, mutlaka Çinceyi çok iyi bilen, algılayabilen, deneyimli öğretmenlerle çalışmak gerektiğini düşünüyorum.

CRI- İşte, tüm dillerden de ayırt edilen özelliklerinden biri bu sanıyorum. Çince, yalnızca Çin'de öğrenilebiliyor.

Y.T.- Evet, çok pratik yapmak gerekiyor. Fırsat buldukça konuşmak gerekiyor. Mesela, bizim sınıfta çok Japon arkadaşlarım var, çok çabuk öğreniyorlar. Karakterlerin büyük bir kısmını, yüzde doksan beşini kullanıyorlar. Bir sene içerisinde intermedia, advance seviyesine gelen Japon arkadaşlar var ama, konuşamıyorlar. Pratik yapmadıkları sürece, kulakları çok gelişmiyor.

Sevgili dinleyiciler, Yelda Hanım'la sohbetimizin ikinci bölümünü, önümüzdeki hafta, aynı gün dinleyebilirsiniz.

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040