|
|||||||||||||||||||||
|
Ali Sirmen Cumhuriyet 12.01.2008
Cumhurbaşkanı Gül' ün ABD gezisinin yorumları ve yankıları hâlâ sürüyor.
ABD'nin Türk politikasındaki, deyimiyle etkisi göz önünde bulundurulunca durumda garipsenecek bir yön olmadığı görülür.
Esas konumuza geçmeden önce çok yadırgadığım bir noktayı vurgulayayım.
Cumhurbaşkanı, görüşmeler sırasında ABD yetkililerinin Kürt sorununa "kapsamlı çözüm" konusunu gündeme getirdiklerini şiddetle yadsıyor. Oysa Amerikan tarafı bu konunun ele alındığını açıklıkla belirtiyorlar.
Sayın Gül'ün anlaşılması güç olan bu tutumu çok haklı olarak, "Bizden bir şeyler mi gizliyorlar? Acaba ABD kapsamlı çözüm derken kamuoyunun kabul etmesi imkânsız görüşler mi ileri sürüyor? İlişkilerin bu görece düzelmesinin ve Türkiye'ye müsaadeli, sınırlı hava operasyonu yolunun açılmasının faturası, yaşamsal çıkarlarımızı tehlikeye atacak kadar ağır mı" sorularını gündeme getiriyor. Sayın Gül sorulara kızmasın, onları gündeme getiren kendisidir.
Başkan Bush Beyaz Saray bahçesinde yaptığı konuşmada, kimilerini çok memnun eden "stratejik ortaklık" deyimini kullandı.
Acaba bu söz ne kadar gerçekçi?
Şu an için bırakın bir yana stratejik ortaklığı, daha iyi ilişkiler için bile kriz ortamının bütün görüş ayrılıkları giderilebilmiş değildir.
***
Olaya konjonktürel değil, yapısal açıdan bakarak ABD ile stratejik ortaklığımızın mümkün olup olmadığını görmeye çalışalım.
Stratejik ortaklık iki ülkenin politikalarının kısa erimli örtüşmesinin ötesinde içinde bulundukları bölgeden başlayarak uzun vadeli olarak olaylara yaklaşımlarındaki örtüşmeyi ifade eder. İki ülkenin çıkarları uzun soluklu bir ortak stratejiyi kabul edecekleri ve uygulamaya koyacakları bir düzeyde örtüştüğü zaman stratejik ortaklık söz konusu olur.
Örneğin ABD ile İngiltere stratejik ortaktırlar. İki dünya savaşı sırasında aynı cephede yer almışlar birinin zayıflamasıyla birlikte öbürü onun yerini tedricen doldururken büyük çıkar çatışmaları yaşamamışlardır. Bunun tek istisnası, 1956 yılında, İngiltere'nin Fransa ile birlikte giriştiği Süveyş Kanal Harekâtı'nı ABD'nin engellemesidir.
Ama bütün temel uluslararası örgütlerde bir arada bulunan ve çıkarlarının örtüşmesi gereği hemen hemen aynı tezleri savunan İngiltere başka bir büyük uluslararası birliğin içinde bulunduğu zaman (örneğin AB) bile kendi öbür ortaklarından çok ABD tezlerine yakın durmuştur. Churchill 2. Dünya Savaşı günlerinde bunu De Gaulle' e şöyle açıklamıştı:
- Büyük Britanya ne zaman Manş ötesi ile Atlantik ötesi arasında seçim yapmak durumunda kalsa, tercihini hep Atlantik ötesinden yana kullanacaktır.
Nitekim de öyle olmuştur. Başarılı Blaire' in, Bush'un Irak macerasını, siyasi yaşamını bitirme pahasına desteklemesini irdelerken bu gerçeği unutmamalıyız.
***
Türkiye ile ABD için aynı şeyler söz konusu değildir. Ankara ile Washington arasında, bölgeye bakıştan başlayarak birçok konuda, giderilmesi imkânsız görüş ayrılıkları vardır.
Nereden başlamalı ki? Filistin-İsrail sorununun çözümüne özde bakıştan Suriye'ye, İran'a bakışlarına kadar ABD ile Türkiye arasında köklü farklar var.
ABD'nin Türkiye'nin içinde yaşadığı bölgeyi eskiden Sovyetleri kuşatma alanı görmesi, o zamanki konjonktürde Ankara'nın çıkarlarıyla örtüşüyordu.
Ama bu örtüşme bile NATO'nun "topyekûn müdahale" den, "esnek mukabele" stratejisine geçişiyle daha soğuk savaş bitmeden sona erdi. İki kutuplu dünyadan şimdilik tek kutuplu görünen ama çok kutupluya doğru seyreden dünyaya geçişte artık dünyanın tek egemeni rolünde ısrarlı Washington ile Ankara, ilk bakışta aynı doğrultuda görünen politikalarında bile ters düşebiliyorlar.
Enerji politikasına bakalım. Ankara da, Washington da Türkiye'nin stratejik konumu dolayısıyla, enerjide geçiş koridoru ülkesi olmasını istiyorlar.
Ama burada Washington Türkiye'ye bu alanda Rusya ve İran'ı engelleyen bir işlev yüklemek istiyor. Oysa, kaynakların bu iki ülkenin elinde ya da denetiminde olması dolayısıyla, Türkiye ABD görüşüne tam uyduğu zaman, nakledecek enerji bulamıyor. Bu durumda nasıl stratejik ortaklıktan söz edilebilir?
Montrö Sözleşmesi'ne aykırı olarak Karadeniz'i açık deniz haline getirmek isteyen ABD ile çıkarlarımız, önümüzdeki dönem bir kez daha çatışacak.
Türkiye için ABD ile iyi ilişkiler yararlı, ama stratejik ortaklık imkânsızdır.
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |