|
|||||||||||||||||||||
|
Yılın en uzun gecesini yaşayacağımız 21 Aralık'a günler kala, yaşlı dünyamızın güzel uydusu Ay'ın önemi her geçen gün daha da artıyor. Dünyamızın tek doğal uydusu olan Ay'ın nasıl oluştuğuna ilişkin birçok hipotez olmasına karşın, henüz bu hipotezlerin hangisinin gerçeği tam olarak yansıttığı bilinmiyor.
Gerçek her ne olursa olsun, Ay'ın hayatımızdaki önemi tartışılmaz. Üzerine çok şeyler yazılmış, hakkında türlü efsaneler üretilmiş, insanlığın sanatsal faaliyetlerine ilham kaynağı olmuş, bazı gecelerimizin doğal ışık kaynağı, bazı gecelerimizin de romantizm kaynağı olan, dünyamızı fiziksel olarak da etkileyen bu gök cismine ulaşmak artık insanlık için çözülmesi gereken bir problem olmaktan çıkmıştır.
Herkes çok iyi bilir, Ay'a ilk insanlı uçuşun hangi tarihte ve hangi devlet tarafından yapıldığını... Büyüklerimden duymuştum, o, Ay'a ilk adımı atan astronot için küçük ama insanlık için büyük olan adımın görüntülerinin tüm dünyaya aynı anda nakledildiğini… O tarihten hemen sonra bir büyük devlet daha uzaya insanlı uçuşu başarıyla gerçekleştirdi. Tüm bu girişimlerin ardından büyük kaynaklar gerektiren uzay çalışmaları uluslararası bir boyut kazandı. Dünyamızın doğal uydusuna pek çok yapay uydu eşlik etmeye başladı. Kâr hırsı ve hegemonyacılık saplantısı kendini bu alanda da gösterdi ve atmosferimizin hemen ötesindeki yakın uzay, uydu çöplüğüne dönüşmeye başladı. Yeni yeni projeler, planlar gündeme geldi; yıldız savaşları, casus uydular, Ay'ı ele geçirme stratejileri... Yeryüzündeki hakimiyet kavgası gökyüzüne taşındı. Bu bitmez tükenmez gibi görünen kavgaların bunaltısı içinde gökyüzüne bakmaktan, bakarken hayaller kurmaktan, yeni umutlar beslemekten vazgeçmeye başladığımız bir sırada yeni ve güçlü bir ses duyuldu uzayın derinliklerinden... Bu sese kulak vermekte yarar var diye düşünüyorum; çünkü tüm başaşağı gidişi tekrar ayaklarının üzerine oturtacağa benziyor bu taze ses.
Gökyüzü insanların her zaman ilgi odağı oldu. Gök cisimlerine türlü işlevler atfetildi. Bilinmeyenin yarattığı korku, bilinmeyeni ilahlaştırdı. Güneş sistemimizi keşfetme çabası, bize dünyamızın güneş sistemimizin merkezinde olmadığını öğretti. Her yeni keşif, her yeni adım, insanlığın ezberini biraz daha bozdu, bozmaya da devam ediyor. Uzay maceramızın henüz çok başındayız. Yaklaşık yarım asırlık uzay çalışmaları boyunca akıllarda hep şu soru oldu: Tüm bu çabalar, gelecekte insanların daha mutlu ve rahat yaşamasını sağlayabilecek mi?
Geçtiğimiz 12 Aralık günü, Çin Halk Cumhuriyeti'nin anlamlı bir günüydü. O gün, Çin'in ilk Ay keşfi projesinin ilk aşamasının başarıya ulaştığı gün olarak tarihe geçti. Çin, bu projesini hayata geçirmeden önce, dünyanın yörüngesine uydu yerleştirmiş ve uzaya 'taykonot' göndererek, bu alanda üçüncü ülke olmayı başarmıştı.
24 Ekim günü Chang'e-1 uydusunun fırlatılışıyla başlatılan üç aşamadan oluşacak Ay keşfi projesinin ilk aşaması olan, Ay'ın fotoğraflarının dünyaya gönderilmesi 12 Aralık günü başarıyla tamamlandı. Projenin bundan sonraki aşamalarıysa, 2012 yılına kadar Ay'a keşif aracı göndermek ve 2020 yılına kadar da Ay'dan dünyaya toprak mamülleri getirmek. Ayrıca bu proje, Çin'in Ay'da bir uzay üssü kurmasına da zemin hazırlayacak. Bundan sonraysa uzayın derinlemesine keşif çalışmaları büyük bir ivme kazanacak.
Çin uzaycılık alanında da dev bir adım attı, tüm dünyanın gözleri önünde. "Hanzi" evrenini derinlemesine keşfettiğim şu sıralar, uzayı derinlemesine keşfetmeye başlamış bir ülkede yaşamak oldukça heyecan verici. Son bir buçuk ayda Çin'de gerçekten büyük bir uzay çalışmaları atağı yaşanıyor. Bu alanda çalışan pek çok yetkili değerli ve heyecan verici açıklamalar yapıyor. Tüm bu açıklamaların ötesinde, Çin Cumhurbaşkanı Hu Jintao'nun 12 Aralık günüAy keşfi projesinin ilk aşamasının başarıya ulaşmasından dolayı yaptığı bir konuşması vardı ki, beni gerçekten derinden etkiledi. Hu Jintao'nun konuşmasının özü, Çin'in tüm uzay çalışmalarının, insanlığın uzayı barışçı amaçla değerlendirme çalışmalarına yapılan önemli bir katkı olduğu ve bu çalışmaların ulusal birliği de pekiştirerek bütün Çinlilerin vatanseverlik duygusunu tümüyle harekete geçirdiğiydi. Bence Çin'i, uzay çalışmalarında başı çeken ülkelerden ayıran en büyük fark işte bu konuşmada gizli. Bu konuşma aynı zamanda akıllardaki o soruya da cevap niteliğinde.
Ay keşfi uydusu, adını savaş tanrısı ve usta bir ok atıcısı Houyi'nin karısı Chang'e'dan almış. Onların öyküsü acıklıdır. Houyi'nin hayatı talihsiz bir şekilde son bulur. Chang'e ise yalnız başına Ay'da yaşamaya mahkûm eder kendisini. Ay'ın en parlak olduğu zamanda, Ay'a çok dikkatli bakarsanız, onu orada görmeniz mümkündür. Dünyaya özlemle bakan Ay tanrıçası Chang'e, Ay'da yaşayan barış elçisi gibidir adeta. O, İnsanlığın mutluluğuna ve barışına hizmet edecek herkesi evinde ağırlamaktan memnun olacaktır.
Şimdi gelinen noktada durup düşündüğümde, Atatürk'ün o ilham veren ve gerçek dolu sözü geliyor aklıma: İstikbal göklerdedir.
Amerikalılar uzaya ilk insanı göderdiklerinde "astronot" dedik, Sovyetlerin uzaya gönderdikleri insanlar "kozmonot" adını aldı ve son olarak uzaya giden Çinlilere "taykonot" diye seslendik.
Taykonotun aslında Çince karşılığı "Taikongren". "Taikong" dış uzay anlamında, "Ren" ise insan demek. Bu özel ismin dilimize taykonot olarak geçmesi son derece anlaşılır.
Çin'de bir söz vardır, gökyüzünün yarısı kadınların diye. Çin'in, dış politikada olduğu gibi dıştaki uzayda da barışçıl gelişmeyi yeğleyen tutumu, gökyüzünde alınacak her başarıda kadınların payının kaçınılmaz olacağını muştular gibi. Çin'de kadınlar yeryüzünün de yarısına talip, belki de çoktan yarısına sahip olmuşlardır bile, kim bilir... Elbette bakan değil, gören bilir.
Ay takvimine göre 8. ayın 15'i Çin'de Ay Bayramı'dır. Bu yıl Ay Bayramı, 25 Eylül gününe denk geldi. Yılın en parlak ve yuvarlak dolunayının görüldüğü o gün, Çinlilerin özel olarak hazırladıkları Ay Çöreği yenir, aile bireyleri bir araya gelir.
Ben de o gün Ay Çöreği yedim, yerken ailemi düşündüm. Onlardan kilometrelerce uzakta olmama rağmen kendimi hiç yalnız hissetmedim. Çünkü Ay tanrıçası sayesinde, onlarla Ay'da buluşabilmenin ayrıcalığını yaşadım.
Gelecek programda tekrar buluşmak ümidiyle, hoşça kalın, sağlıcakla kalın...
Ulaş Özer
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |