Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Doğu'dan Yükselen Çin—1

(GMT+08:00) 2007-12-11 21:23:21 cri

                    Doğu'dan Yükselen Çin—1 UĞUR GÜRSES

Çeyrek asırlık yükseliş...

Çin'in 1.3 milyarlık nüfusuna yeterli gelir ve yaşam standardını sağlamak için çeyrek yüzyıl önce başladığı atılım başarılı bir biçimde sürüyor. Ortalama kişi başı ulusal gelir 2 bin doların üzerine çıktı

BAŞLARKEN

   Çin malları, uluslararası alanda birçok ülkede rekabeti zorlayan bir 'rakip' olarak kabul ediliyor. Bu algılama en yüksek noktasında iken, son altı aylık dönemde, bazı ülkelerde de Çin'den ihraç edilen malların sağlık ve kalite standartlarının uzağında olduğu iddiaları ortaya çıktı.

   Ancak, Çinli yöneticiler, ABD'de derinleşen kredi krizinin bir ekonomik yavaşlamaya dönüşmesi riskinin ve dolayısıyla nihai olarak Çin'in ihracat olanaklarının azalmasına ilişkin olasılığın farkındalar.

   Bu gelişmelerin sıcak olduğu bir ortamda, eylül ayının ikinci yarısında, Çin Halk Cumhuriyeti'nin davetlisi olarak bir grup gazeteci ile Çin'e gittik. Başkent Pekin'den, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi'nin merkezi olan Urumçi'ye, yine aynı bölgede olan ipek yolunun önemli bir kavşağı ve Türk dilinin önemli yazılı eserlerinin yazıldığı Kaşgar'a, Güney Asya'nın en önemli ticaret ve finans merkezi olan Şanghay'a kadar uzanan bir gezi oldu. Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı yetkilileri ile hem Çin, hem de Çin-Türkiye ilişkilerini konuşma fırsatımız oldu.

   Çin, ya da resmi adıyla Çin Halk Cumhuriyeti hakkında hepimiz bir bakış açısına sahibiz. Bu bakış açısı o kadar geniş ki; tarihsel ve kültürel olgulardan siyasal rejimine, günlük yaşamımıza giren mallara kadar yayılan geniş bir yelpazede fikrimiz var. İster siyasetle, isterse bizim gibi ekonomi ile ilgili olanlar açısından ilginç gelişmelerin yaşandığı bir ülke Çin. Neredeyse, çeyrek yüzyılı aşan bir süredir 'açık kapı' ve 'sürekli reform' ilkesiyle sürdürülen politikalar nedeniyle olsa gerek, 1980'li yılların sonunda Avrupa'da tüm 'sosyalist' ülkelerde yaşanan çözülme burada yaşanmadı.

   Çoğumuzun, ajans, gazete, internet ya da televizyon haberlerinde izlediği, kâğıt üstünde istatistiksel gelişmeleri üzerine yorum yaptığı 'uzak bir ülke' olan Çin, ayak bastıktan sonra 'etkileyici bir ülke' haline dönüşüveriyor!

   Başkent Beijing'deki Tiananmen Meydanı, Çin'de üretimi yapılan ve sokaklarını dolduran Audi otomobillerin trafik sıkışıklığına neden olduğu bir alan! Çin'in dünya otomobil üretiminde ABD'nin ardından ikinci sıraya yükseldiğini istatistiklerden biliyorduk da, bunu o tarihsel Tiananmen Meydanı'nda 'idrak etmekte' de bir başka tuhaflık vardı! Bize anlatılan; sokakları bisikletlerle işlerine gidip gelen insanların doldurduklarıydı. Gördüğümüz ise bisikletlerin yerini son model araçların aldığıydı.

   Çin, 1.3 milyar nüfusuna karşılık 2006 sonu itibariyle kişi başı 2 bin 34 dolarlık bir ulusal gelire ulaşmayı başaran bir ülke. 1978'den itibaren dışa açılan ve kendi tanımları ile 'Çin'e özgü sosyalizm' ya da 'sosyalist piyasa ekonomisi', bize kalırsa 'kapitalizmin işleyiş kurallarıyla' yola devam eden Çin, yoksulluğu da azaltmış durumda. Reformlarla hayat bulan yeni ekonomik ortam, 'ekonomi alanında esasını kamu mülkiyetinin oluşturduğu, birçok mülkiyet sisteminin ortaklaşa geliştiği temel ekonomik sistemi kararlılıkla uygulayarak, farklı mülkiyet yapılarının eşit rekabet içinde ortaklaşa geliştiği bir yeni düzen oluşturuldu' diye açıklanıyor.

   Rejimin adı bir tarafa, kapalı sistemi açarak yoksulluğu azaltma politikasındaki başarının stratejisti ve mimarı 1978'de iktidara gelen ikinci kuşaktan parti lideri olan Deng Şiaoping. Başkan Şiaoping, 1984 yılında yaptığı 'Çin'e özgü sosyalizmin kuruluşu' başlıklı meşhur konuşmasında şunları söylüyordu: "Modernizasyon programımızın en düşük hedefi, göreceli olarak konforlu bir yaşam standardını bu yüzyılın sonunda sağlamaktır. Bunu ilk kez 1979'da eski (Japon) Başbakanı Masayoşi Ohira'ya söyledim. Görece konforlu bir yaşam standardından kastımız; ulusal gelirin kişi başı 800 dolar olmasıdır. Bu seviye sizin için düşük bir seviyedir. Fakat bizim için tutkulu bir hedeftir."

   Deng Şiaoping, o dönemde, 'Her planlı ekonomi sosyalizm değildir. Her piyasa ekonomisi de kapitalizm değildir' biçiminde 'balans sağlayan' bir açıklama da yapmıştı.

Yoksulluk azaldı

Dünya Bankası'nın sayılarına göre, 2001 itibariyle 1990 yılına göre yoksulluk yarı yarıya azaltılmış durumda. 1990'lı yılların başında toplam nüfusun yüzde 20'si yoksulluk sınırının altında yaşarken, 2001 yılı verilerine göre bu oran yüzde 10'un biraz altına düşmüş. Aradan geçen altı yılda, bu oranın daha da iyileştiği çok açık.

Yoksulluk sınırının altında yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranı 1980'de yüzde 50 seviyesindeyken, Çinli liderler bir karar verdiler; bu da özel mülkiyete dayalı piyasa ekonomisi ve dışa açılmanın ilk adımları oldu. 1978-1992 arasında kamu işletmelerinin modernleştirilmesi ve verimli çalışmalarının sağlanması, 1992'den sonra da, dış sermayeye açılma ve ihracatın teşviki gibi adımlar atıldı.

Son 10 yılda Çin'e giren yıllık doğrudan yabancı yatırımı miktarı 40-70 milyar dolar arasında seyretti. Yine son 10 yılda Çin'in ekonomik büyümesi yüzde 7'nin altına düşmedi. 2006 sayılarıyla, Çin, yıllık toplam ulusal gelirde 2.6 milyar dolarla dünyanın 4. büyük ülkesi. Önümüzdeki dönemde Almanya'yı geçerek 3. büyük haline gelmesi sürpriz olmayacak.

Çin ekonomisinin çeşitli avantajları nedeniyle, yatırımcılar açısından çok çekici hale gelmesi, bu ülkeyi önemli bir üretim merkezi haline getirirken; aynı zamanda enerji ve hammadde piyasasında da fiyatları belirleyen ve etkileyen bir merkez de yaptı.

Son 10 yılda enflasyon oranı yüzde 1-3 arasında seyreden Çin, 2007 yılında yüksek enflasyonla tanıştı. Özellikle gıda fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan enflasyon artışı, yıllık oranı yüzde 6.5'e çekti. Çin Merkez Bankası da, enflasyonu aşağı çekmek için faizleri yükseltti. Bu politikada da kararlı olduklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Özellikle son 5 yılda, Çin'den ithal edilen ucuz mallar sayesinde iç pazarlarında görece düşük bir enflasyon yaşayan Batılı ülkeler, şimdi Çin'deki enflasyon artışı ile bu dönemi de kapamış görünüyorlar. Çin'de ekonomik büyümenin ana motoru ihracat. Özel kesim tüketiminin oranı gelişmiş Batılı ülkelere göre çok düşük; yüzde 47 seviyesinde. Ekonomide sürdürülebilir büyüme için bu oranın artırılmasına çalışılıyor. Şimdi, enflasyon artışı ile buna bir süre ara vermeleri kaçınılmaz olacak.

Sırada demokrasi var

Beş yıl aradan sonra, 15 Ekim tarihinde 17. Kongresi toplanan Çin Komünist Partisi'nin Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı olan Hu Jintao, Deng Şiaoping gibi yeni bir kavramdan bahsetti: 'Çin'e özgü demokrasi'. Konuşma metninde tam 60 kez yer alan bu kavram, önümüzdeki dönemde Çin'e damgasını vuracak bizce.

'Sürekli reform' şiarının bir parçası olarak siyasal, sosyal ve ekonomik yaşamda gerçekleştirilen reformlara şimdi 'demokrasi' de eklenmiş oldu.

15 Ekim tarihinde toplanan 17. ÇKP Kongresi'nde 'bir şeylerin değişeceği' beklentisi egemendi. Başkan Hu Jintao, 'Çin, demokrasi kurumlarını iyileştirmek, demokrasi kanallarını genişletmek ve biçimlerini çeşitlemek; demokratik seçim, karar alma ve yönetim, insanların katılım, dinleme ve görme, bilgi alma haklarını yasalarla garanti altına alma gibi alanları iyileştirmek zorundadır' diye konuştu. Bunlar için hedeflenen 'zımni' zamanlama ise 2020 yılı.

* * * * *

Çin'in dış ticaret hacmi 2.5 trilyon dolar

Çin'in ihracatı 2006 sonu itibariyle 975 milyar dolara, ithalatı da 777 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu hız devam ederse, 2008 yılında ihracatın 1.5 trilyon dolara, ithalatın 1 trilyon dolara, toplam dış ticaret hacminin de 2.5 trilyon dolar olması bekleniyor.

Çin'in ihracattaki en büyük partnerleri; yüzde 21 ABD, yüzde 18 AB, yüzde 17 Hong Kong, yüzde 7 ASEAN ülkeleri (Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya, Singapur), yüzde 4 Güney Kore.

İthalattaki en büyük partnerlerin sıralaması ise şöyle; yüzde 17 Japonya, yüzde 12 AB, yüzde 11 ASEAN ülkeleri, yüzde 11 Güney Kore, yüzde 8 ABD, yüzde 2 Rusya.

Çin sağladığı dış ticaret fazlası ile ülke döviz rezervlerini de 1.3 trilyon dolar seviyesine çıkarmayı başardı.

Çin ekonomisinin sektörlere göre dağılımı şöyle; tarım yüzde 13, sanayi yüzde 47, hizmetler yüzde 40.

                                                                                                       UĞUR GÜRSES

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040