Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Türkiye'nin güvenliği ile ABD'nin küresel politikaları çatışıyor...

(GMT+08:00) 2007-11-12 15:23:49 cri
                                           

 Cihangir DUMANLI Cumhuriyet Strateji 05.11.2007

Yapısal olarak güvenlik ağırlıklı olan TürkAmerikan ilişkileri tarihi gelişimi içerisinde zaman zaman krizlere tanık olmuştur. İlk akla gelen krizler,

* Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahale etmesini önleyen Johnson mektubu (1964),

* Afyon ekiminin ABD'nin baskısıyla yasaklanması (19711974),

* Kıbrıs Barış Harekatından sonra ABD'nin koyduğu silah ambargosu (19751978),

* 1 Mart 2003 Tezkere krizi,

* 4 Temmuz 2003 çuval olayı,

* Her yıl 24 Nisan'da sözde Ermeni soykırımı yasasının çıkartılması tehditleridir.

IRAK İŞGALİNDEN SONRA

Bu krizlerin tümü (1 Mart tezkeresi dışında) ABD tarafından Türkiye'ye karşı girişilen cezalandırma eylemlerinden kaynaklanmıştır.

ABD'nin Irak'ı işgali sonrasında Irak'ın kuzeyinde bağımsızlığa çok yakın bir statüde bir Kürt devletini kurdurması ise TürkAmerikan ilişkileri tarihinde ABD'nin Türkiye'ye verdiği en büyük zarardır. Irak'ın kuzeyinde üslenen bölücü terör örgütü mensuplarının buradan ülkemize yönelttiği saldırılar karşısında Irak'taki 160000 askerine rağmen kılını kıpırdatmayan, terör örgütünü besleyen ve himaye eden Barzani yönetimini Türkiye'ye karşı koruyan, Türkiye'nin terörle haklı mücadelesinde sınır ötesi harekat yapmasını istemeyen ve bu maksatla Türkiye'yi sürekli oyalayan ABD'nin bu tutumu, "TürkAmerikan ilişkileri yeni bir yol ayrımında mı?" sorusunu gündeme getirmektedir.

ABD ile işbirliğimizin temel çerçevesi ortak çıkar algılamalarımızdır. Soğuk savaş döneminde en azından algılama düzeyinde ortak çıkarlarımız vardı ve bu çıkarlarımızı gerçekleştirmek için özellikle savunma konularında yukarıda belirtilen krizlere rağmen ortak hareket edebiliyorduk. Ancak Soğuk savaştan sonra Ortadoğu'nun siyasi coğrafyasını yeniden çizmek isteyen bu ülke ile ortak çıkarlar bir yana, çıkarlarımızın gittikçe ayrıldığına tanık oluyoruz. Bunun en açık örneği Irak'ın kuzeyine yapmamız gereken harekatın ABD tarafından engellenmesidir. Bu konudaki ABD çıkarı Irak'ın göreceli olarak sakin olan kuzey kesiminin karışmamasıdır. ABD Bağdat civarında güvenlik ortamını sağlayamamıştır. Kuzey karıştığı takdirde buraya müdahale edecek gücü yoktur. ABD'nin bölge ile ilgili diğer bir çıkarı işgal esnasında ve sonrasında işbirliği yaptığı Iraklı Kürtleri korumaktır. Bütün bunların arkasındaki asıl çıkar ise Kuzey'de kendi kontrollerinde bir Kürt devletini kurdurmaktır. Bu amaç aynı zamanda ülkemizdeki bölücü terörün altında yatan siyasi amaçtır. Bu durumda düz mantıkla düşündüğümüzde "PKK Barzani yönetimi ile Barzani yönetimi ise ABD ile ortak çıkarlara sahiptir. O halde ABD ile ülkemizi bölmek isteyen terör örgütü Türkiye'ye karşı aynı safta yer almaktadır" sonucuna ulaşırız. Doğal olarak ABD söylemlerinde bu ilişkiyi itiraf etmemektedir. Ancak, PKK teröristlerinde ABD silahlarının bulunması, ABD'li yetkililerin doğrudan veya dolaylı olarak bölücü örgütle temas kurmaları, Türkiye'ye haddini aşarak meydan okuyan Barzani ve Talabani'nin bu meydan okumalarında ABD'nin gücüne dayanmaları, Peşmergelerin ABD tarafından eğitilip donatılması ABD'nin bölgedeki gerçek niyetlerinin göstergeleridir. Graham FULLER bile Los Angeles Times'da yazdığı makalede "ABD'nin son 16 yıldaki Irak politikası Türkiye için felaket oldu" demektedir.(1)

Bütün bunlara rağmen Türkiye;

* Büyük Ortadoğu Projesinde eşbaşkanlık yapmaktadır,

* ABD'ye hava sahasını önceden peşinen verilmiş klerans (Blanket clerans) ile açmıştır,

* İncirlik Üssü'nü Irak ve Afganistan harekatı için kullandırmaktadır,

* İncirlik Üssü'nde ABD filolarına eğitim olanağı sağlamaktadır,

* Irak'taki ABD birliklerinin lojistik desteğini Habur üzerinden yaptırmaktadır,

* Afganistan, Balkanlar ve Lübnan'da asker bulundurarak ABD'yi destelemektedir,

Bu nedenle TürkAmerikan ilişkileri stratejik ortaklığa değil, Türkiye'nin ABD'yi her şeye rağmen tek taraflı desteklemesine dönmüştür.

TARİHİ KARAR ÖNCESİ

Kuzey Irak'taki ABD himayesindeki oluşum Türkiye'nin bekasına tehdit oluşturmaktadır. Gelinen noktada ABD tarihi bir karar vermek durumundadır: Türkiye mi, Kuzey Irak mı? Bir yandan Irak'ın kuzeyindeki oluşumu desteklemek, öte yandan Türkiye ile stratejik ortaklık oyunu oynamak sürdürülebilir bir politika olmaktan çıkmaktadır. Çıkarlarımız bu kadar açık olarak çelişirken bizim ABD'ye tek taraflı destek sağlamamız da sürdürülebilir olmaktan çıkmaktadır. Demokratik olduğunu iddia eden iktidar, Türk halkının yüzde 90'nın ABD politikalarını desteklemediğini dikkate almak zorundadır.

ABD'nin, şimdiye kadarki tutumu ile Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki tercihini Iraklı Kürtler lehine yapmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu tercihte üç önemli faktör güç, ABD'ye bağlılık ve coğrafi konumdur. ABD, daha güçsüz olan fakat her istediğini yaptırabileceği, aynı zamanda sıradaki hedef İran'a karşı daha avantajlı coğrafyaya sahip olan Kuzey Irak'ı tercih etmiştir.

Bu tercih 12 askerimizin şehit edilmesinden sonra kuzey Irak'a müdahalenin gündeme geldiği son krizde daha belirgin olarak ortaya çıkmıştır. ABD'nin en üst düzeydeki yetkilileri Türkiye'nin sınır ötesi harekatına karşı çıktıklarını açıkça söylemişlerdir. Koalisyon güçlerinin kuzey Irak'taki komutanı ABD'li tümgeneral Mixon PKK'ya karşı bir şey yapmayı planlamadıklarını söylemiştir.(2) ABD PKK ile mücadelede samimi olsaydı Bağdat'tan çektiği beş tugayı PKK'ya karşı kullanabilirdi. Türkiye ABD'nin zorlaması ile, PKK'ya karşı bir şey yapamayacağı açıkça belli olan merkezi Irak hükümetini muhatap alarak sonuçsuz görüşmeler yapmıştır. Barzani'nin "40 milyon Kürt var Bağımsız Kürdistan'a hazır olun", "PKK terörist örgüt değildir, onunla savaşmayız", "Türkiye girerse savaşırız" gibi söylemleri de dikkate alındığında Irak'ın kuzeyinde terör örgütü yuvalarına ve destekçilerine bir şey yapılacaksa Türk Silahlı Kuvvetlerinden başka bunu yapacak güç olmadığı açıkça bellidir.

YOLLAR AYRILIYOR

Bu gerçekler ortada iken sınır ötesi harekat için Başbakan'ın Bush'u ziyaretini beklemek, ABD'nin oyalama taktiklerine uygun hareket etmek son krizin (öncekiler gibi) AKP hükümeti tarafından iyi yönetilemediğini göstermektedir. Zira bütün bunlar sınır ötesi harekatı geciktirerek;

* Düşmana zaman kazandırmış,

* Türkiye'nin kararlılığı hakkında şüpheler uyandırmış,

* İklim açısından en elverişli zaman dilimini daraltmıştır.

Kriz yönetimi ayrı bir yazı konusu olmakla birlikte, bu krizin bize gösterdiği en önemli gerçek, artık ABD ile yollarımızın ayrılmakta olduğudur. Türkiye soğuk savaştan miras kalan ABD ile ittifak olma durumunu yeni koşullara göre gözden geçirmeli, gücüne ve coğrafyasına uygun olarak bölgede oluşmakta olan yeni dengelerde yer almalıdır. "TürkAmerikan ilişkileri çok yönlüdür sadece güvenlik boyutuna indirgenemez" iddiası da geçerliliğini yitirmiştir. Zira bir yanı ile bizim bekamıza tehdit oluşturan ilişkilerin diğer yanlarının hiçbir önemi olamaz.

Dipnotlar:

1- http://www.latimes.co/news/printedition/asection/la-oe-fuller19oct19,1,6729966

2- Cumhuriyet, 27 Ekim 2007

                                                                      Bush'tan güvence

Erdoğan'la 1.5 saat görüşen Bush, PKK ile mücadelede Türkiye ile ABD'nin daha iyi istihbarat paylaşımı yapacağını belirtti ve iki ülkenin askeri yetkililerinden oluşan üçlü bir mekanizma kurulacağını duyurdu

Milliyet-06.11.2007

ABD Başkanı George Bush ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın uzun zamandır beklenen görüşmesi, Beyaz Saray'da yaklaşık 1.5 saat sürdü. Görüşmenin ardından Bush'la Erdoğan Oval Ofis'te basının karşısına geçti. Türkiye'nin ABD'nin stratejik müttefiki olduğunu anımsatan Bush, "Ortak bir sorunumuz var, o da PKK. PKK'dan kendimizi korumak için birlikte çalışacağız. Bu terörist örgüt hem Türkiye'nin, hem Irak'ın, hem de ABD'nin düşmanıdır" dedi.

Bush, PKK'yla mücadele konusunda Türkiye ile ABD'nin daha iyi istihbarat paylaşımı yapacağını belirttikten sonra, iki ülkenin üst düzey askeri yetkililerinden oluşan üçlü bir mekanizma kurulacağını duyurdu. Bush, "Ordularımızın en üst düzey iki yetkilisi, ortak mücadele için General David Petreus'la birlikte çalışacaklar" dedi.

Buna göre, toplantıya katılan Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Saygun, ABD Genelkurmay 2. Başkanı James Cartwright ve ABD'nin Irak'taki birliklerinin komutanı Petreus'un bu mekanizmayı yürüteceği anlaşıldı.

Operasyon 'varsayım'

Bush, sınır ötesi operasyon konusundaki görüşünün sorulması üzerine ise "Hipotetik (varsayıma dayalı) sorulara yanıt vermek istemem" demekle yetindi. Bush, konuşması ve sorulara verdiği yanıtlarda, istihbarat paylaşımının önemine birkaç kez dikkat çekti. Bush, Türkiye ile ABD'nin ortak işbirliğine örnek olarak da "PKK'nın elindeki askerlerin serbest bırakılması"nı gösterdi.

Erdoğan'ı AKP'nin seçim başarısı için de kutlayan Bush, "Size de gösterdiğiniz liderlik için teşekkür ederim. Ülkenizin gerçekleştirdiği gelişmeler örnektir. Kişisel olarak da, partinizin zaferi için de sizi tebrik ediyorum" diye konuştu.

'Düşüncelerimiz örtüşüyor'

Başbakan Erdoğan ise dünyanın birçok yerinde iki ülkenin teröre karşı ortak mücadele verdiğini anlatırken, "Ortak mücadelemizin gereği olarak Kuzey Irak'ta konuşlu terör örgütüne karşı neler yapılması gerektiğini konuştuk" dedi. Erdoğan, hükümetin TBMM'den sınır ötesi operasyon konusunda aldığı yetkiyi de anımsatarak, "Bu tamamiyle PKK'ya yönelik bir sınır ötesi operasyon yetkisidir. Asla sivilleri kapsamaz" ifadesini kullandı.

Bush'un istihbarat paylaşımı konusundaki sözlerine karşılık Erdoğan da, "Biz de istihbarat paylaşımına öncelik veriyoruz. Bu kadar stratejik bir ortağımızla işbirliği içinde olmamız çok önemli. Temenni ederiz ki, bu çalışmalar en kısa zamanda sonuç versin" dedi.

PKK'nın Kuzey Irak'tan tasfiyesinin Irak'a da istikrar getireceğini belirten Erdoğan, "Bu konuda düşüncelerimizin örtüştüğünü gördüm" diye konuştu.

'Liderler yakalansın'

Erdoğan, görüşmede terörist kampların dağıtılmasından liderler kadrosunun yakalanmasına ve lojistik desteğin engellenmesine kadar atılması gereken adımları değerlendirdiklerini kaydetti. Erdoğan, "Sorumluluk makamındaki diplomatik, siyasi ve askeri noktadaki yetkililerimizin ortak çalışması önem arz ediyor" dedi.

                                                                     Irak'tan ilk olumlu adım

08 Kasım 2007 Hürriyet

Irak Hükümeti, iki tugayını Türkiye sınırına yollama sözü verdi. Bu tugaylar, sınır boyunda 35 kampı bulunan ve bölgeyi tamamen kontrol eden PKK'lı teröristlerin Türkiye'ye sızmasını önlemekle görevlendirilecek. Bu birlikler, Türkiye ile istihbarat paylaşımında da bulunacaklar.

TÜRKİYE-Irak heyetleri arasında yapılan görüşmelerde Irak tarafı, gerekli hazırlıkları tamamladıktan sonra, iki Irak tugayının Türkiye-Irak sınırında teröristlerin geçiş noktalarını kapatmakla görevlendirecekleri bilgisini verdi. Sınırın Türkiye tarafında binlerce asker bulunmasına rağmen, Irak tarafında hiçbir önlem bulunmadığını, bölgenin tamamen PKK'nın kontrolünde olduğunu kaydeden yetkililer, Irak ve ABD yetkilileriyle yapılan görüşmelerde, Irak tarafının da Irak sınır birlikleri tarafından korunması konusunda söz alındığını bildirdiler. Buna göre, sızmaların yoğun olduğu yörelerde, Irak sınır birlikleri bulunacak. Bu birlikler, Türkiye ile istihbarat alışverişinde bulunacak. Bunun için, ilk aşamada iki tugayın görevlendirilmesi öngörüldü.

35 PKK KAMPI VAR Türkiye-Irak sınırının yaklaşık 25 yıldır tek taraflı korunduğunu belirten yetkililer, Irak tarafında her hangi bir güvenlik önlemi olmadığı için PKK'lıların rahat hareket ettiğini, kamp yerleri oluşturduklarını söylediler. Güvenlik birimleri, sınır boylarında 35 civarında PKK kampı bulunduğunu, teröristlerin herhangi bir baskına uğramamak için küçük gruplar halinde bu kamplarda kaldıklarını söylediler.

                                                                                Türkiye Ata'yı andı

Sabah-11.11.2007

Atatürk, ölümünün 69. yıldönümünde tüm yurtta anıldı. Anıtkabir'i 546 bin kişi, rekor sayıyla ziyaret etti. Dolmabahçe Sarayı ziyaretçi akınına uğradı..

Atatürk'ün ölümünün 69. yıldönümü nedeniyle Ankara'da ilk önce Anıtkabir'de tören düzenlendi. Anıtkabir'deki törenden sonra devlet erkânı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'nun düzenlediği "Okunuşunun 80. Yılında Büyük Nutuk'un Değeri" konulu konferansa katıldı. 29 Ekim'de 427 bin kişinin ziyaret ettiği Anıtkabir'i dün 546 bin kişi ziyaret edince rekor kırıldı.

5 profesörün Nutuk'u anlattığı konferansa Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve kuvvet komutanları katıldı. Cumhurbaşkanı Gül kürsüye çıkarken Org. Büyükanıt ve kuvvet komutanlarının ayağa kalkmaması dikkat çekti. Başbakan Erdoğan, konferans başlamadan önce Büyükanıt ile bir süre neşeli bir şekilde sohbet etti. Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasında Atatürk'e bağlılığın ve saygının en güzel göstergesinin sorunları çözme gücündeki bir Türkiye'nin inşası için çalışmak olduğunu söyledi. Atatürk'ün gösterdiği hedeflere, en çok bu dönemde yaklaşıldığını belirten Gül, "O'nun 69. ölüm yıldönümünde ilelebet yaşatma azim ve kararlılığında olduğumuz Cumhuriyet, emin ellerdedir" dedi. Erdoğan da, "Türkiye, Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin kazanımlarından geri adım atma gibi bir anlayışı asla gündemine almaz, alamaz ve bugüne kadar bu olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır" dedi.

Dolmabahçe'de uzun kuyruklar oluştu

Atatürk'ün ölüm yıldönümü nedeniyle dün Dolmabahçe Sarayı önünde uzun kuyruklar oluştu. Atatürk'ün odasını ziyaret etmek isteyen çok sayıda vatandaş, odanın ziyarete açılmasıyla birlikte ellerindeki çiçekleri Ata'nın yatağına bıraktı. Bu arada, Atatürk'ün katafalka konulduğu salona kurulan dev ekranla vatandaşlar ve öğrencilerin de töreni izlemesi sağlandı. Ayrıca, üniversite öğrencileri tarafından kurulan Yeni Nesil Derneği üyeleri de dün saat 09.05'ten itibaren Dolmabahçe Sarayı'nın önünde nöbet tutmaya başladı.

İstanbul'da hayat durdu

İSTANBUL'DA saat 09.05'te vapurlar ve araçlar sirenlerini çalarken, vatandaşlar da bulundukları yerlerde saygı duruşunda bulundu. Öte yandan Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde de bir tören düzenlendi. Tören, İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve 1. Ordu Komutanlığı ile diğer kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve siyasi parti çelenklerinin anıta konulmasıyla başladı. Atatürk'ün ebediyete intikal ettiği saat 09.05'te sirenlerin çalmaya başlaması ve bayrakların yarıya indirilmesiyle, Taksim Meydanı'nda 2 dakika süresince hayat durdu. Törene katılanlar ve vatandaşlar, saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı'nı okudu. Törene, Vali Muammer Güler'in yanı sıra 1. Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Koçman, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile vatandaşlar katıldı

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040