Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Genelkurmay Başkanı'nın bayram mesajı

(GMT+08:00) 2007-10-29 20:15:54 cri
                                      Milliyet 27.10.2007

    Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, son günlerde meydana gelen terörist saldırılardan büyük üzüntü duyduklarını ve kahraman şehitlerin acısını en derinden hissettiklerini kaydederek, "Bize bu acıları yaşatanlara, o acıları, hayal bile edemeyecekleri bir yoğunlukta yaşatacağız ve bu konuda kararlıyız" dedi.

    Orgeneral Büyükanıt, Cumhuriyetin kuruluşunun 84. yıldönümü dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına hitaben bir mesaj yayımladı.

    Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yayımlanan mesajda, "Yüce Türk ulusunun kahramanlığına ve Atatürk'ün vurguladığı yüksek Türk kültürüne dayanan Cumhuriyetin kuruluşunun 84'üncü yıl dönümünü kutlamanın engin coşkusunu yaşandığını" belirten Büyükanıt, şunları kaydetti:

    "Ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet yapısı üzerinde yükselen anayasal düzeniyle 'kendisine bağlı olanları en ileri zirvelere taşıyan' Cumhuriyet, 'ulusal egemenlik ülküsünü en iyi ve en güvenilir biçimde uygulayan devlet şeklidir'. Kurulduğu günden beri Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasının itici gücü olan Cumhuriyet, hem her alanda ilerleyişin kaynağı hem de çatısı altında toplananları her türlü tehditten koruyarak ulusal birlik ve beraberliğin sağlanmasının en büyük güvencesidir.

    Ancak, cumhuriyet bayrağı altında toplanan Türk ulusunun bütünlüğüne zarar verme çabaları ne yazık ki dün olduğu gibi bugün de sürmektedir.

    Bu çabalar, çağdaş uygarlık hedefine ulaşma hedefimizi engellemekten, bilim ve aklın yol göstericiliğinden uzaklaşarak ulusumuzu karanlık devirlere çekmekten başka bir amaca hizmet etmemektedir.

                              CUMHURİYET'İN KAZANIMLARINA YÖNELİK SALDIRILAR

    Bugün, amaçlarına ulaşabilmek için önlerinde en büyük engel olarak gördükleri Cumhuriyet'e ve onun kazanımlarına yönelik saldırılar, yoğunluk kazanmıştır. Bir taraftan bu saldırılarla, diğer taraftan etnik milliyetçiliğe ve irticaya dayalı tehditlere zemin hazırlamaya çalışan çabalarla, devlet yapımıza zarar vermek hedeflenmiştir.

    Değişik anlamlar yüklenmek istenen etnik milliyetçiliğe dayalı bölücülüğün yarattığı terörün çirkin yüzü son dönemdeki hain saldırılarla bir kez daha ortaya çıkmış ve tüm ulusumuzu yasa boğmuştur.

    Bu konuda, hayranlık duyduğumuz ve emrinde bulunduğumuz yüce ulusumuza bir konuyu ifade etmek istiyorum. Son günlerde meydana gelen ve hepimizi çok üzen terörist saldırılardan büyük üzüntü duyuyor, kahraman şehitlerimizin acısını en derinden hissediyoruz. Ancak, bu acılar, bizim mücadele azmimizi artırmaktadır. Unutulmasın ki, bu Cumhuriyeti kuranlar bizden çok daha büyük acılar çekmiştir. Bize bu acıları yaşatanlara, o acıları hayal bile edemeyecekleri bir yoğunlukta yaşatacağız ve bu konuda kararlıyız.

    Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne kasteden teröristler etkisiz hale getirilinceye kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu mücadeleyi sürdüreceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Türk Silahlı Kuvvetleri, taraf olduğu insani ve ulusal değerler üzerinde yükselen Atatürk milliyetçiliği vasıtası ile etnik milliyetçiliğe dayanan bölücülük karşısında Cumhuriyetin 'ulus devlet' yapısının teminatı olmaya devam edecektir.

    Mesajında laiklik konusuna da değinen Orgeneral Büyükanıt, şunları kaydetti:

    "Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş kazanımlarına kasteden irtica tehdidi karşısında da en büyük dayanağımız laikliktir. Cumhuriyetimizin dayandığı akılcı ve bilimsel tutumun ayrılmaz bir parçası olan laiklikten vazgeçilebileceğini düşünmek, çağdaş uygarlık hedefinden uzaklaşarak karanlıklar içine gömülmeyi arzu etmekle eşdeğerdir.

    Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ve vazgeçilmez değeri olan 'laiklik' ilkesinin en güçlü savunucusu yine yüce ulusumuzun kendisidir ve biz onun hizmetkarıyız.

    Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına kasteden bütün bu tehditler, kararlı duruşundan asla taviz vermeyecek olan Türk ulusu karşısında başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Çünkü, ulusunun güveninden aldığı destek ve Atatürkçü Düşünce Sisteminin yol göstericiliğiyle daima ileri gitmeyi hedefleyen Türk Silahlı Kuvvetleri, büyük bir kararlılıkla Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne ve temel değerlerine hizmet etmeye devam edecektir."

                                                        "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"

    Orgeneral Büyükanıt, mesajını şöyle tamamladı:

    "Cumhuriyetin erdemine ve temel değerlerine yürekten inanmanın ve Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünce ve eylemlerinin anlamını özümsemiş olmanın bilinciyle; en değerli varlığımız Cumhuriyetin kurucusu Ulu Önderimizin, ebediyete intikal etmiş tüm şehitlerimizin ve komutanlarımızın aziz ruhları önünde saygı ile eğilir, kendilerine tanrıdan rahmet diler, kahraman gazilerimize ve emekli personelimize şükran ve minnetlerimi sunarım. Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli mensuplarının ve onların kıymetli ailelerinin Cumhuriyet Bayramını kutlar, esenlikler dilerim.

    Bu anlamlı günde Ulu Önderimiz Atatürk'ün ifadesini bir kez daha hatırlatmak istiyorum: Ne mutlu Türküm diyene."

                                                           ABD, 'soykırım' tasarısı ve PKK

    Dış politikada her şeyin eşzamanlı olarak kötüye gitmesi imkânsızdır. Oysa bugün böyle bir algılama var. PKK terörü tırmanışta ve Türkiye en güçlü müttefiki tarafından ihanete uğramış görünüyor. Dış politika konularına çok yönlü ve çok boyutlu bakıldığında durumun o kadar vahim olmadığı anlaşılır                                         

                                                                                                                                                   26/10/2007 Radikal )

                                                                    HALUK ÖZDEMİR

    Amerikan dış politikasının emperyalist reelpolitik ve sığ bir idealizm arasındaki ince çizgide yürütüldüğü söylenebilir. Ermenilerin soykırım iddialarının Amerikan Kongresi Dış İlişkiler Komitesi'nin aldığı kararla kabul edilmesi ve bunu yaparken seçtiği zamanlama, bu olayda Amerika'nın sığ idealizminin ağır bastığını gösteriyor. Kulağa hoş gelen, vicdanen rahatlatıcı ancak gerçekliğini araştırma ihtiyacı hissedilmeden alınan kararlar bu sığ idealizmin yansımalarıdır. Avrupalı güçlerin Birinci Dünya Savaşı'nda Ermenileri kışkırtmış olmalarından dolayı Ermenilerin çektikleri acılarda sorumlulukları vardır. Alınan soykırım kararları ile aslında günah çıkararak vicdanlarını da rahatlatmaktadırlar. ABD her ne kadar Avrupalılar kadar bu konuda sorumluluk sahibi olmasa da idealizm adına insancıl bir karar aldığını düşünmektedir. Ancak bu bağlamda Amerika'daki Ermenilerin lobi faaliyetlerinin etkisini de unutmamak gerekir. Özellikle Irak'taki durum ortadayken ve Amerikan karşıtlığı yükselişteyken Amerika Birleşik Devletleri, Soğuk Savaş sırasında ve sonrasında bölgedeki en sadık müttefikini küstürme pahasına Ermenilerin soykırım lobicilerine boyun eğmiş görünüyor.

                                                                         İnsanlığa karşı suç

    Soykırım, insanlığa karşı işlenen bir suç olması nedeniyle herkesin son derece duyarlı olması gereken bir konudur. Nerede görülürse görülsün kınanmalı ve cezalandırılmalıdır. Ancak 1915'ten bu yana kanıtlanamamış bir soykırım iddiasının 2000'li yıllarda çeşitli ülkelerin parlamentolarında çıkarılan kararlarla kabul edilmesi veya ettirilmesi, gerçeklerin değil siyasal çıkarların bir yansıması olabilir. Bu iddiaların 90 yıldan beri hâlâ tartışılıyor olması bile sağduyulu insanlar açısından gerçeklere ilişkin bir ipucu olmalıdır. Kongre'nin alt komitesindeki toplantıya Ermeni bir din adamının dualarıyla eşlik etmesi, Ermeni lobilerinin insanca duyguların sömürülmesine yönelik girişim ve çabalarını doruk noktasına ulaştırmıştır.

    Bu duygusallığın Amerikan dış politikası ve Türkiye açısından önemi nedir? Soykırım gibi hassas ve insani bir konuda Amerikalıların duygusal davranması anlaşılabilir. Ancak duygusal davranan bu insanların Amerikan dış politikası konusunda önemli sonuçlar doğuracak bir kararı alırken duygularını rehber almaları çok da doğru değildir. Uluslararası ilişkiler alanının kurucularından olan Hans Morgenthau, ahlaki ve idealist kaygılarla politika üretenlerin ancak kendi ulusal çıkarlarına zarar vereceğini söylemişti. Bu nedenle dış politikada temel ilke, ulusal çıkarlar doğrultusunda duygusal değil soğukkanlı kararlar almaktır. Bu, aynı zamanda realist yaklaşımın da temel ilkesidir.

    İddia edildiği gibi Ermenilere karşı bir soykırım suçunun işlenip işlenmediğinin Amerikan ulusal çıkarları açısından pek bir anlamı yoktur. Zira ABD binlerce kilometre öteden yaklaşık 100 yıl önce olmuş olayların yargıçlığına soyunarak Ortadoğu ve bölgesindeki ulusal çıkarlarını da tehlikeye atmaktadır. Soykırım iddialarının gerçekliğini ortaya koymak için Türk tarafının ortak tarih komisyonu oluşturulması önerisine Ermenilerin sıcak bakmaması ve Türk Ermenilerini temsilen Georgetown Üniversitesi'nde konuşmak isteyen ve soykırım iddialarının tarihçiler tarafından incelenmesi gerektiğini savunan Patrik Mesrop Mutafyan'ın Ermeni diasporası tarafından engellenmesi gibi gelişmeler, aslında ABD'nin taraf olmaması gereken bir konuda yanlış tarafı seçmiş olabileceğini akla getiriyor. Kongre'de asıl tartışılması gereken konunun 100 yıl önceki olaylar değil de Ermeniler tarafından hâlâ işgal altında tutulan Azerbaycan toprakları olduğu düşünülebilir. Çünkü bu işgal, Amerikan çıkarları açısından da son derece önemli olan bir bölgede istikrarsızlık ve gerginliklerin temel nedenidir.

                                                                             Duygusallık

    Akılcı bir dış politikanın gereklerini yerine getirmek yerine kendini duygusallığa kaptıran Amerikalıların kararları karşısında Türkiye nasıl bir politika izlemelidir? Türkiye'nin geleneksel tepkisi de çoğu zaman duygusal olmuştur. Ancak duygusal olarak ve irrasyonel bir biçimde alınan kararlara yine duygusal ve irrasyonel tepkiler vermek büyük bir hata olur. Bu bağlamda en çok tartışılan konulardan biri de İncirlik üssünün kapatılması gibi radikal tepkiler olmaktadır. Ancak ulusal çıkarlar dış politikadaki soğukkanlı tepkilerle korunabilir ve geliştirilebilir.

    İncirlik üssünün kapatılması, öncelikli olarak bazı girişimlerden sonra gündeme gelmelidir.

    Basından izlediğimiz kadarıyla Amerikan Kongresi ile başkan arasında bu karar konusunda bir uzlaşmazlık söz konusudur ve başkan dışında birçok eski dışişleri bakanı da bu konuda yanlış karar alındığını düşünmektedir. Bu durumda Türkiye açısından yapılması gereken, bu görüş ayrılığını yakından takip etmek olmalıdır.

    PKK terörünün tırmanışta olduğu ve Amerikalıların bu konuda Türkiye'ye yeterince yardımcı olmadığı bir dönemde Amerikan Kongresi'nin attığı duygusal Ermeni adımının bedeli, Amerika'ya PKK konusunda işbirliği olarak ödetilmelidir. Bu işbirliği, koordinasyon birimi kurulması gibi göstermelik olmaktan ziyade kısa sürede sonuçları alınabilecek somut adımların atılmasına yönelik olmalıdır. Bu yolla belki de Kuzey Irak'a girilmesine gerek bile kalmadan PKK sorunu çözülebilir. Bu da olası kayıpları engelleyecektir. Açık ve net hedefler olmadığı sürece Kuzey Irak'a girilmesi Türkiye'nin uluslararası imajını zedeleyebilir. Bu nedenle sorunun ABD eliyle çözümü en rasyonel alternatif olarak görülmektedir. Bu bakımdan Amerikan Kongresi alt komitesinin Ermeni soykırım kararı konusunda yaptığı yanlış zamanlama, Türkiye için aslında bir fırsat olarak yorumlanmalıdır.

                                                                                 'Tezkere' krizi

    ABD'nin PKK'ya karşı net bir tavır almamasının nedeni 'tezkere krizi' nedeniyle Türkiye'yi cezalandırmaktı. Artık tarafların bir anlamda ödeştiğini söyleyebiliriz. Bu aşamadan sonra PKK konusunda işbirliğine yanaşmadığı takdirde ABD'nin Türkiye ile müttefiklik ve stratejik ortaklık konusunda samimi olmadığı da ortaya çıkacaktır. Ancak bu ortaya çıktıktan sonra İncirlik üssünün kapatılması da dahil olmak üzere pek çok önlemi almak rasyonel hale gelecektir. Duygusal tepkiler verilmeden önce bu tür olasılıkların mutlaka görüşülmesi ve pazarlığının yapılması gerekir.

    Dış politikada herşeyin eşzamanlı olarak kötüye gitmesi imkânsızdır. Oysa bugün böyle bir algılama var. PKK terörü tırmanışta ve Türkiye en güçlü müttefiki tarafından ihanete uğramış görünüyor. Dış politika konularına çok yönlü ve çok boyutlu bakıldığında ise durumun bu kadar vahim olmadığı görülecektir. Bir konudaki olumsuz gelişmeler başka konulardaki olumsuzlukların giderilmesi konusunda fırsatlar olarak kullanılmalıdır. Bu, duygusal bir millet olan Türklerin çok sıklıkla yapmadığı bir şeydir. Son gelişmeler aslında ABD'nin bu son adımıyla Türkiye'nin eline koz vermesi şeklinde de değerlendirilebilir. Önemli olan, bu durumu gördükten sonra ortaya çıkan fırsatları politikaya dönüştürebilmektir.

Yrd. Doç. Dr. Haluk Özdemir: Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040