Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Irak senaryoları güncelleniyor

(GMT+08:00) 2007-10-15 17:08:25 cri
 Cumhuriyet Strateji 08.20.2007      Erhan AYVAZ

    İngiltere'nin Basra'dan asker çekmesi İngiliz kamuoyunda "Irak'tan kaçış" şeklinde yorumlandıysa da, İngiliz hükümeti bu manevrayı "planlı şekilde çekilmek" olarak nitelendirmeyi tercih ediyor. Dışarıdan bakınca ise söz konusu durum her iki şekilde de yorumlanabileceği gibi aynı zamanda İngiltere'nin yeni başbakanı Gordon Brown'ın, selefi Tony Blair'den daha farklı bir Irak politikası izleyeceğini de gösterdi. İngiliz hükümeti Irak'tan çekilme baskısının dayanılmazlığı altında bu kararı vermiş ve Basra kentinden askerlerini çekmiş olsa da bu çekilme, Irak'taki kontrolü tamamıyla Iraklılara bırakma "efsanesi" konusunda bir adım olacak ve Irak'tan tamamen çekilmenin yolunu açacak bir gelişme olarak gözükmüyor. Çünkü ABD başkanı George W.Bush Irak'taki ABD varlığını haklı göstermek için dört yıldır ilk defa Vietnam benzetmesine başvurdu. Hâlbuki ABD'de yönetimi elinde bulunduran neo-conlar (yeni muhafazakarlar) bu benzetmeden uzun süre kaçınmıştı. ABD'nin resmi tarihi ileride nasıl bir portre çizer bilinmez ama Vietnam ve Irak'ın ABD tarihinin en büyük iki yanlışı ve belki de yenilgisi olacağı su götürmez bir gerçek.

                                                                     IRAK SENARYOLARI

    ABD'den sonra Irak'ta en fazla askeri gücü bulunan İngiltere'nin sadece Basra kentinden çekilmesi bile kenti tedirgin etti, artık Şii gruplar kentin iktidarını ele geçirmek için uygun ortamı yakalamış görünüyorlar. Bu bağlamda akıllarda hemen bir soru beliyor ABD askerini tüm Irak'tan çekerse neler olur? Cevaplar çeşitli ve hatta çelişkili ancak mutlak olan bir şey varsa o da böylesine bir durumda Irak'taki kıyametin sona ermeyeceğidir. Aksine şiddet daha da artacaktır. Söz konusu durumun sonuçları itibari ile son derece muğlak bir vaziyette olması haliyle bin bir türlü senaryoyu da beraberinde getiriyor. Bu senaryolardan birine göre eğer ABD Irak'tan askerini çekerse; Şiiler ve Sünnilerin karşı karşıya geleceği bir iç savaş çıkabilir ve İran'ın desteklediği Şiiler Kürtlerin yaşadığı Irak'ın Kuzey'i hariç yönetimi ele geçirebilirler. Bu iç savaş süresince soykırım boyutuna varabilecek kayıplar yaşanması işten bile değildir. İkinci ve aslında çok da aşina olduğumuz bir senaryoya göre ise Irak üçe bölünebilir. Şiiler güneyde, Sünniler merkezde, Kürtler ise Kuzeyde üç ayrı yönetim kurabilirler ki zaten bu da uzun yıllardan beri (Saddam döneminden beri) Irak'a yönelik yapılan her türlü tartışmada mutlaka gündeme gelen bir senaryodur. Hatta söz konusu senaryo artık resmi bir ABD söylemi haline gelmiştir. Bir diğer senaryoya ise Iraklıların kendi aralarında anlaşıp, uzlaşıp yeniden birleşik bir Irak kuracaklarını öngörmektedir. Iraklılar bu senaryoya göre moda tabir ile "ulusal birliğe" kavuşacaklardır. Ancak bugüne kadar geçen dört buçuk yıllık işgal süreci son senaryonun gerçekleşme ihtimalinin yok denecek kadar az olduğunu yeterince gösterdi. Yani elde kaldı iki senaryo. Diğer iki senaryoda da öngörüldüğü üzere bölünmüş bir Irak nelere gebe olabilir? Her şeyden önce parçalanmış bir Irak'ın tüm komşu ülkeleri rahatsız edeceği zaten bilinen bir gerçek. Ne Türkiye, ne Suriye ne de İran yanı başlarında bölünmüş bir Irak görmek istemiyor. Her üçünün de kendine göre başta güvenlik olmak üzere son derece hayati sebepleri var bu bağlamda. Ancak, bu noktada ABD'nin tutumları büyük önem taşıyacak. Bakalım ABD bölünmüş bir Irak'ı istiyor mu istemiyor mu? Belki daha da önemlisi ABD bölünmeyi istiyorsa da ne kadar bölünmüş bir Irak istiyor? Bu soruların cevapları eğer verilebilirse önümüzdeki süreçte Irak'ın ve dolayısıyla Ortadoğu'nun kaderi yeniden şekillenecek gibi görünüyor.

                                                                   ÇEKİLME İLLÜZYONU

    Dışardan işler böyle görünüyor. Ama basına da yansıdığı kadarı ile biliniyor ki ABD yönetimi de iç kamuoyunda çekilme baskısı ile karşı karşıya. Kendinden sonraki başkanın Demokrat Parti'den olacağından ve askeri çekeceğinden neredeyse emin olan George W.Bush, ağzından dökülen tümcelerin aksine Irak'tan asker çekeceğe benzemiyor. Hatta başkanlık koltuğundaki son gününe kadar "Irak'ta ilerleme kaydediyoruz" derse hiç şaşırmayın. Çünkü çekilme emrini verecek olan bir başkan aynı zamanda yenilgiyi de kabullenmiş sayılacak ve tarih boyunca bu yenilginin sorumlusu olarak gösterilecek, terörizmle savaş fiyaskosu komünizmle savaş fiyaskosuyla karşılaştırılacak ve tüm bunların "ihalesi" George W.Bush'un ve neo-con'ların üstüne kalacak. Nitekim ABD Başkan'ı Bush, işgalin başladığı günden beri mümkün olan en kısa zamanda asker sayısını azaltacağını söylüyor. Peki, şu an Irak'taki asker sayısını niçin rekor sayı olan 168.000'de? 2003 yılından beri asker sayısı azalmadı, aksine arttı? ABD Başkan'ı Bush, ikinci bir Vietnam bozgunu yaşama endişesi ile ısrarla asker çekmenin karşısında olduğunu her fırsatta belirtiyor. Her sıkıştığında topu attığı Irak'taki koalisyon kuvvetlerinin komutanı Orgeneral David Petraeus da beklenen brifingi ABD kongresine verdi ve gelecek yaza kadar Irak'tan yaklaşık 30 bin ABD askerinin çekilmesini öngördü. Peki, bu ne anlama geliyor olabilir? Son zamanlarda Irak'tan çekilme baskısı ABD kamuoyunda gözle görülür bir biçimde arttı. Artık ABD halkı daha fazla askerinin Irak'ta, binlerce kilometre uzakta ölmesini istemiyor. Eğer ki ABD halkının bu isteği göz önüne alınır ve asker çekme gerçekleşir ise ABD'nin Irak'taki asker sayısı, geçen kış gönderdiği ek asker gönderme kararından önceki rakam olan 130 bine düşecek. Yani görüldüğü üzere ABD aslında Irak'taki "olağan" asker sayısını korumuş olacak. Çekilen askerler zaten "olağan"ın dışında olarak 2007 başında Irak'a ek olarak getirilen askerler olacak. Yani yine bir ABD oyunu ile yeni bir illüzyon ile karşı karşıyayız.

                                                             11 EYLÜL'DEN GÜNÜMÜZE...

    Açıkça görüldüğü üzere 11 Eylül saldırıları ile başlayan süreç ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ile olanca hızı ile devam ediyor. ABD her ne kadar gücünü yitirmeye, bir çok açıdan düşüşe geçmeye başlamışsa da Afganistan'da, Irak'ta ve genel anlamda tüm bölgede yaşanmaya başlanan kaos ne gücünü yitiriyor ne de düşüşe geçiyor...11 Eylül saldırıları elbette ki kabul edilemez bir olaydır, 3 bine yakın masum insan hayatını kaybetmiştir. Ancak hatırlanacağı üzere dünya kamuoyunda ABD'nin bu saldırılara göz yumduğuna ve hatta bizzat kendisinin planladığına dair çok sayıda komplo teorisi yazılmıştı. Söz konusu teoriler halen varlığını sürdürse de ABD her ne kadar failleri ilan etmişse de 11 Eylül'e ilişkin bilinmezlikler varlılığını korumaktadır. Bilinen ve gerçek olan ise ABD'nin 11 Eylül saldırılarını bahane ederek Afganistan ve Irak'ı işgal etmiş olmasıdır. Uluslararası terör ile savaş, bölgeye demokrasi getirmek gibi savlarla Ortadoğu'ya gelip yerleşen ABD aslında Irak halkına her gün yeni bir 11 Eylül yaşatmaktadır. Nitekim, Afganistan ve Irak'taki işgaller başladığından beri bir milyonun üzerinde insan yaşamını yitirmiş, bir o kadarı yaralanmış, sakat kalmış ve milyonlarcası da yerlerinden, yurtlarından olmuştur. Dünya'nın jandarmalığına soyunup, "daha güvenli bir dünya yaratmak" için Afganistan ve Irak'a müdahalede bulunan ABD daha güvensiz bir dünya yarattığının farkına ne zaman varacaktır acaba? Aslına bakılırsa farkında olmasına mutlaka farkındadır ama halk dilinde söylendiği gibi "işine gelmiyor" ki... Zira İstanbul, Londra, Madrid saldırıları ABD'nin agresif politikalarına tepki saldırılarıdır ve bu tepkiler korkarız ki devam edecektir. Bu noktada, Zbigniew Brzezinski gibi ABD işgalinin devam etmesi halinde dar anlamda ABD, geniş anlamda Batı ile Doğu arasında daha tehlikeli bir çatışmanın başlayacağını ve bu çatışmanın yayılması durumunun ABD hegemonyasına darbe vuracağını, dosttan çok düşmanı olan, daha yalnız ve güvensiz bir ABD akabinde de Batı olacağını söyleyen pek çok uzman var. İngilizler bu önemli çıkarımların farkına varmış görünüyorlar. Hatta İngiliz kamuoyuna göre bu çekilme işgalin fiyasko ile sonuçlandığının kanıtı ve şimdi sıra Amerikan yönetiminde. Fakat buradaki en önemli konu Irak'tan çekilmenin ne anlama geldiğidir. Irak'tan çekilmek "bırakıp kaçmak" yani bir anlamda "ne halleri varsa görsünler" demek midir yoksa "yenilgiyi kabullenerek gitmek" midir? Nitekim muhtemel başkan adayı Hillary Clinton'ın söylediği gibi iç savaş Iraklıların sorunu değildir, Irak'taki mezhep savaşları tüm dünyanın sorunudur. Aslına bakılırsa önce ABD'nin sorunudur. Irak'ta savaş cinini ortaya çıkaran bizzat ABD'nin kendisidir çünkü... Buradan kendini besleyen terör ve şiddet tüm dünyaya sıçramaktadır. Bu yüzden ABD Irak'tan çekilirken Birleşmiş Milletler gibi uluslar üstü bir gücün bölgede inisiyatifi alması gerektiği dünya kamuoyunda yüksek seslerle ifade edilmeye başlandı.

    Uluslar üstü bir güce duyulan böylesine bir gereksinimin yanı sıra işgalin en büyük hatalarından biri olan dağılmış Irak ordusunun yeniden organize edilip, eğitilmesi; yolsuzluklara batmış, mezhep kavgalarıyla boğuşan Irak polisinin yeniden yapılandırılması da ülke güvenliği açısından hayati önem taşımaktadır. Çünkü Irak'taki temel sorunlardan biri Irak halkının güvenliğidir ve güvenlik sağlanamadan çekilmek fütursuzca kaçmak ile eşdeğerdir. ABD hükümetinin, çekilirken her ne kadar kendi kontrolünde de olsa Irak hükümetine mutlaka danışması gerektiği ve bunun yanı sıra yine İran, Suriye, Türkiye gibi komşulara danışması gerektiği de ifade ediliyor. Ancak yukarıda geçen ifadelerin hemen hiç birinin -en azından şimdiki konjonktürde- gerçeğe dönüşme ihtimalinin çok yüksek olduğu söylenemez. Zira ABD Irak'ı işgal ederken kimseye danışmamış ve desteğini almamıştı. Sadece her savaşta yanında olan Anglo-Sakson'ların desteğini ve onayını alabilmişti.

                                                                         TÜRKİYE'NİN ROLÜ

    ABD'nin olası çekilmesi durumunda olaydan en fazla etkilenecek ve belki de çekilme sonrasını etkileyebilecek ülkelerden biri şüphesiz ki Türkiye. Ancak Türkiye konusunda ABD'de kafalar biraz karışık görünüyor. 1 Mart Tezkeresi, "çuval olayı" ve PKK meseleleri nedeni ile Irak bağlamında son derece bıçak sırtı ilişkilere sahip olan ABD ve Türkiye'nin olası bir çekilme durumunda nasıl bir ilişki düzeyi yakalayacakları merak konusu olmaya devam ediyor. Örneğin, muhtemel başkan adayı Hillary Clinton, Türkiye'nin çekilme operasyonuna destek vereceğine şüphe ile baktığını açıkladı bile. Irak'a girerken izin vermeyen Türkiye'nin çekilme sırasında da sınırlarının kullanılmasına izin vermemesi çekilmenin Irak'ın güneyinden başlayacağını ve öyle bir rota izleyeceğini gösteriyor Clinton'a göre. Kimilerine göre ise Türkiye, ABD'nin Irak'tan çekilmesini her halükarda istemekte ve bu nedenle sınırlarını da açmakta hevesli davranacaktır. Aslına bakılırsa şimdiki zaman kalıpları içerisinde Türkiye'nin olası tavrına ilişkin yorumlar yapmak çok zor ancak bilinen bir gerçek var ki o da Türkiye'nin çekilmeye tümüyle seyirci kalmaması gerektiğidir. Her şeyden önce lojistik olarak masraflı olacak çekilme esnasında PKK'nın eline geçebilecek uzun menzilli, ağır silahlar bölgede çok ciddi krizlere yol açabilir. Bu durumda Türkiye çekilmeyi büyük bir dikkatle takip etmelidir. Şu anki işgal durumundan çok iyi şekilde faydalanan ve yeniden eylemlerine başlayan PKK'nın, çekilme sırasında ve sonrasında kedine yarar sağlayacak çok fazla durumun ortaya çıkabileceği gözlerden kaçırılmamalıdır. Bu olası yeni dönemde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler olumlu ya da olumsuz, her iki yönde de çok derin değişimlere sebep olabilir. Diğer yandan Irak'ın ekonomik kalkınmasında Türkiye'ye çok fazla ihtiyaç vardır. Irak'ın kuzeyindeki istikrarda Türk şirketlerinin payı çok fazladır. Yani hangi açıdan olursa olsun ABD için hayati öneme sahip olan çekilme planı, Türkiye'siz düşünülemez.

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040