Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Ağustos böceğini altın kafese koymuşlar...

(GMT+08:00) 2007-08-23 19:22:20 cri
    "Bu haftaki programda acaba hangi konuyu işlesem" diyerek, bilgisayarın başında oturmuş notlarımı karıştırırken ve bir yandan da kendi kendime "daha tatilden yeni geldim, üç haftadır Türkiye'deydim, Çin'e dair yeni bir gözlemim yok ki" diye söylenirken, Temmuz ayı sonunda hiç de ortalarda olmayan bir ses, had safhada bencilce gürültücü, yorulmak ne kelime, dinmek durmak bilmeyen bir korodan yükselen harmonik ama tırmalayıcı bir ses kulaklarımı işgal etti: Ağustos böcekleri ille de "biz olalım bu haftanın konuğu" diye cırlayarak, bu sıcak ağustos gecesini inletiyorlardı!

    Bu ısrar üzerine, kesinlikle onları susturmak gibi bir art niyet içinde olmadan, bu haftaki programda Çin'deki ağustos böceği kültüründen bahsetmekte karar kıldım... Susturmak gibi bir niyetim yoktu, çünkü ne kadar programa konuk etsem ve hatta baş tacı etsem yine de susmayacaklarını biliyordum. Ayrıca da, Lafontaine'in o "vur patlasın çal oynasın" diyerek gününü gün eden, ehlikeyif, tembellik ve vurdumduymazlık abidesi kahramanlarının, Çin kültüründe Batı kültüründen bir hayli farklı ve önemli bir yeri vardı; çağrışımları ve simgeledikleri ise bambaşkaydı.

    Çin'deki ağustos böceklerinin, Lafontaine'inkilerden farklı olduğunun ayırdına bir süre Çin'de kaldıktan sonra hemen varıyorsunuz. Hele bir de biraz meraklıysanız, gözleriniz sürekli tarama halinde etrafı karıştırıyor, "o nedir, bu nedir" diye soruyorsanız, yeşim taşından, ağaçtan veya bir başka malzemeden yapılmış ağustos böceği şeklinde bir eşya mutlaka gözünüze çarpmıştır. Bu bir kolye ucu olabilir, biblo gibi bir süs eşyası olabilir, kutu olabilir, oyuncak olabilir... Kısacası, Çin'de herhangi bir hediyelik eşya dükkânına girdiğinizde, ağustos böceğini tasvir eden bir ürün karşınıza çıkar mutlaka.

    Etnografya müzelerinden bit pazarlarına kadar birçok yerde rastlayacağınız, ağustos böceğiyle ilintili bir başka şey ise, kafesler... Ağustos böceklerini altın kafese koysanız, "vatanım, vatanım" diye mi öter bilemiyoruz ama, Çin imparatorlarına ait paha biçilmez kafesler, altından fildişine ve mineye kadar geniş bir malzeme yelpazesinde üretilmiş. Müzelerde sergilenen bu değerli parçaların yanı sıra, halen onbinlerce yuanlık, yani binlerce dolarlık bir kafes satın almak mümkün... Tabii sıradan bir Çinli'nin eline düşmüş bir ağustos böceğine mesken olan basit, çoğunlukla ahşap kafesler de cabası... Bir gece sokakta yürürken, uzaktan silüeti baloncuya benzeyen, elindeki bir sopaya içinde böceklerin bas bas bağırdığı onlarca kafes takmış bir satıcıya da rastlayabilir ve özellikle geceleri sizi yalnız bırakmayarak varlığını sürekli hissettirecek can dostunuzu bu desteden seçebilirsiniz! Siz rastgele bir seçim yapacaksınız ama, deneyimli Çinliler sesinden ayırt ediyormuş ağustos böceğinin iyisini kötüsünü...

    Her Çinli çocukluğunda mutlaka ağustos böceği beslemiş, topraktan çıkarıp oynamıştır. Neden beslemek için böyle bir hayvan seçildiğini sorduğumda, bir Çinli arkadaşım şöyle demişti: "Evinizde doğanın sesini duyuyor, sanki doğanın içinde gibi hissediyorsunuz kendinizi..." Sanırım, Çinliler'in doğayla olan ilişkisini, doğaya bakışını anlamak için güzel bir örnek... Ayrıca ne kadar şimdilerde küçük süs köpekleri moda olsa da, bu geleneksel "evcil hayvan"ı beslemesi, köpek ve kedinin aksine, gayet külfetsiz ve masrafsız!

    Peki nedir bu böceğin Çin toplumunda bu kadar ilgi görmesinin sebebi hikmeti? Değerli dinleyiciler, eski zamanlarda ağustos böceği ölümsüzlüğü veya ölümden sonraki hayatı simgelermiş Çin kültüründe... Yeşim taşından yapılmış bir ağustos böceği, ölen kişinin ağzına konurmuş. Uzun yaşam ve ölümsüzlük için ne gerekiyorsa harfiyen uygulayan Çinliler'in, bu böceği bu kadar el üstünde tutmasına şaşmamak lazım dolayısıyla... Tabii bu inanışlarda, bilimsel bir altyapı da yok değil... Ağustos böceğinin kabuğu, bugün hâlâ geleneksel Çin tıbbında panzehir olarak ve kansere karşı geliştirilen ilaçlarda kullanılıyor.

    Bir efsaneye göreyse, Doğu Çin'in Qi derebeyliğinin kraliçesi, öldükten sonra bir ağustos böceğine dönüşmüş ve bunun için ağustos böceğine, "Qi'nin genç kızı" da denirmiş. Bir başlığın üzerinde bulunan ağustos böceği resmi ise, onu giyen kişinin prensip sahibi, dürüst bir insan olduğunu simgelermiş.

    Çin kültüründe bu kadar önemli ve simgesel yeri olan bir hayvan, elbette ki çeşitli öykülere de konu olmuş. Bunlardan birinde, ikinci kahraman olarak karıncayı değil de guguk kuşunu görüyoruz...

    Ağustos böceği ve guguk kuşu aynı ormanda yaşar ve sık sık sevdikleri şeyler için tartışırlarmış. Ağustos böceği havanın hep güneşli ve sıcak olmasını, guguk kuşu da her gün yağmur yağmasını istermiş. Bir gün yine iddialaşan iki hayvan, kimin haklı olduğunu bulmak için yola çıkmış... Karşılarına çıkan ardıç kuşundan medet ummuşlar. Ardıç kuşu, "Çok meşgulüm, hem arkadaşlarımla şarkı söylemem, hem de yavrularımı beslemek için böcek bulmam gerekir. Başkasına sorun" demiş. Nehir kıyısında buldukları iskele kuşu da, "Sabahtan akşama kadar balık tutmaya çalışıyorum. Sizin sorununuzla ilgilenecek zamanım yok" demiş.

    Sonunda bir köylüye danışan iki hayvan, köylüden şu yanıtı almış: " Eğer, hava her gün güneşli olsa, yeryüzündeki her şey güneşten kuruyup ölür. Eğer her gün yağmur yağarsa, her şey su altında kalır. Yani, yalnızca kendi isteğinize bakar ve başkalarının isteklerine önem vermezseniz, sonunda kendinize de bir yararınız olmaz." Köylünün sözlerine hak veren ağustos böceği ve guguk kuşu, tartışmaktan vazgeçerek sessizce yaşadıkları ormana dönmüşler.

    Bu öyküdeki ağustos böceğinin karakteri hakkında çok da veri olmasa da, hiç olmazsa bir iddiası olan ve bunun için inat eden, mantıklı bir açıklama karşısında da ikna olan bir profil çiziyor! Tabii sonunda, Lafontaine'in fabllarında olduğu gibi, yine son sözü söyleyen insanoğlu haklı çıkıyor...

Çin kültüründe ağustos böceklerinin yalnızca öykülerde değil, deyimlerde de yeri var. "Ağustos böceğini yakalamaya çalışan peygamber devesinin arkasında sarı asma kuşu var" deyimi, kolayca ulaşılabilir gibi gözüken çıkarlar için başkalarına zarar veren bir kişinin arkasında ona zarar vermek için bekleyen başka birinin olabileceğini anlatmak için kullanılıyor. Yani kısaca tam Türkçesi, ava giden avlanır!

Değerli dinleyiciler, herhalde Lafontaine'in kemikleri sızlamış, ağustos böcekleri ise "sonunda hak yerini buldu" diyerek bir derin oh çekmiştir. Birkaç saniye kulak verelim, bakalım susmuşlar mı... Haklarını teslim ettik, yine de susturamadık... Eh artık ne yapalım, senede bir ay onların ayı, baksanıza isim hakkını bile almışlar! Eylüle kadar dayanamam diyorsanız da, haftaya görüşmek ümidiyle, sabah ola hayrola...

KİRAZ PERİNÇEK

23 AĞUSTOS 2007

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040