Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

İran'la anlaşma neyin işareti?

(GMT+08:00) 2007-07-31 15:02:17 cri
                İran'la anlaşma neyin işareti?     Sami Kohen-      18.07.2007-Milliyet

    DEĞİŞEN siyasal şartlar, ülkelerin politikalarını nasıl da değiştiriyor!.. Daha çok yakın bir zamana kadar İran, Türkmenistan doğalgazının kendi toprakları üzerinden Türkiye'ye ulaştırılmasına karşı çıkıyordu.

    Türkiye de enerji politikasında İran'a fazla yer vermiyor, önceliğini ve tercihini, kendisine daha yakın hissettiği ülkelerin lehinde kullanıyordu.

    Geçen cumartesi akşamı, sessizce yürütülen temaslardan sonra, Türkiye ile İran arasında imzalanan "mutabakat zaptı" yeni konjonktürün iki ülkeyi, enerji stratejileri bağlamında, ne noktaya getirdiğini gözlerin önüne serdi.

    Bu prensip mutabakatı İran doğalgazının, ayrıca İran üzerinden Türkmenistan gazının Türkiye'ye naklini öngörüyor. Bu iki ülkenin birlikte kuracağı boru hattı sistemiyle Türkmenistan gazının bir kısmının Avrupa'ya ulaştırılması -yani "Nabucco Projesi"nin bu güzergâhtan gerçekleşmesi- mümkün olacak.

    Mutabakat ayrıca Türkiye'ye İran'ın güneyindeki zengin doğalgaz havzasında "ihalesiz olarak" yatırım yapmak imtiyazını da veriyor.

    Kuşkusuz bu anlaşmanın gerçekleşmesinde ortak ekonomik çıkar mülahazalarının büyük payı var. Ama açıkçası, şu sırada bunu mümkün kılan, iki tarafın da yararlanmaya çalıştığı yeni siyasal konjonktürdür.

                                                                       Farklı bir duruş

    İran açısından uluslararası alanda izole edilmeye çalışıldığı, özellikle ABD'nin ağır baskı ve tehditlerine maruz kaldığı bir dönemde, Türkiye gibi Batı ittifakı içinde yer alan bir komşusuyla yakınlaşması ve işbirliğine girişmesi, önemli bir başarıdır. Bu Tahran'a, yalnız kalmadığını ve dış baskılara karşı çıkabileceğini göstermek fırsatını veriyor...

    Türkiye açısından İran'la böyle bir anlaşma imzalamasının taşıdığı siyasal anlam da çok önemli. Ankara bu mutabakatla son zamanlarda güvenlik dahil, çeşitli alanlarda geliştirdiği ilişkilerini, dost ve müttefiklerinden gelebilecek itiraz ve baskılara rağmen, pekiştirmeye kararlı olduğu mesajını veriyor.

    Tabii ki Türk hükümeti İran'la enerji alanında işbirliğinin ekonomik kazançlarını hesaplayarak bu anlaşmaya imzasını atmıştır. Ancak bu, siyasi bir duruş gerektiren bir karardır. Özellikle ABD'nin buna şiddetle karşı çıkacağı, Batı'nın olduğu kadar Rusya'nın da bundan pek hoşlanmayacağı belliydi. Hükümetin bu olası tepkileri ve sonuçları bile bile, böyle bir tavır sergilemesi, dış politikada yeni bir yaklaşımın işaretini veriyor.

                                                                       Rota değişikliği mi?

    Bu anlaşmayla, Türkiye ile ABD arasındaki çatlak daha da derinleşiyor. Kuzey Irak ve PKK meselelerinde ABD'nin duyarsızlığından derin düş kırıklığına uğrayan Ankara, giderek Washington karşısında, daha serbest hareket etme yolunu seçiyor.

    Şimdiki seçim hayhuyundan sonra, işbaşına gelecek hükümet bu politikayı sürdürecek mi? Bu strateji Türkiye'nin dış ilişkilerinde bir rota değişikliği noktasına gelebilir mi? Türkiye'deki bu yeni trend karşısında, ABD ve genelde Batı, Ankara'ya karşı olumsuz tavırlarını değiştirecek mi?

    İran'la imzalanan mutabakatın basit ekonomik bir anlaşmanın ötesinde, taşıdığı siyasi anlam, işte bütün bu soruları -ve içerdiği belirsizlikleri de- gündeme getiriyor.

                                     Çinli Fatih Sultan Mehmet!     FATİH ATALAY      Sabah 19.07.2007

   Çinli Sun Wang adlı kadın mucidin bulduğu 'balonla kızaklama yöntemini' Türkiye'ye getiren Kamil Ustaoğlu, bu sistemde gemilerin normal süreden 1 ay önce denize indirildiğini söyledi..

    Tarih sayfaları 1453 yılında Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet'in Haliç kıyısındaki demir zincirlerin üzerinden yağlı kütükler vasıtasıyla gemilerini kızak yöntemiyle kaydırmasından sonra, Çinli Sun Wang adlı kadın mucidin geliştirdiği 'balon yoluyla kızaklama' yöntemiyle ikinci kez karşılaşıyor. Ustaoğlu Yat ve Gemi Sanayi tarafından Türkiye'ye getirilen sistemde gemi beton bloklar üstüne inşa ediliyor. Geminin inşası bittikten sonra da geminin altına sistematik şekilde yerleştirilen balonlar şişirilip, geminin denize indirilmesi sağlanıyor. Kamil Ustaoğlu yöntemin gemi sahipleri için avantaj sağlayacağını, normal şartlarda geminin inşası bitmeden 1 ay önce kerestelerden yapılma iskelelerin kurulması gerektiğini, balon sisteminde ise gemi denize indirilmeden bir gün önce hazırlık yaptıklarını ifade etti. Ustaoğlu, "Balon yöntemini eski yöntemle karşılaştırırsak, gemiler bir ay önce denize indirilebiliniyor. Bu da gemi sahibine 1 ay erken kullanım olanağı sağlıyor. Ayrıca normal şartlarda 8-10 bin tonluk bir geminin denize indirilmesi için en azından 100 bin dolarlık ek bir iskeleye ihtiyaç duyulur. Bu sistemi satın alan tersaneler bu yükten de kurtulmuş olacak. 10 bin tonluk bir gemiyi denize indirmek için 25-30 adet balona ihtiyaç duyulur. Bu kadar balonun fiyatı da 150 bin dolar civarında. Yani tersane sahibi bir kez balonları satın aldıktan sonra denize bir gemi indirdiğinde sistemin parasını çıkarmış olacak" dedi. Sisteme 1 hafta içinde 5-6 tersane sahibi ilgi gösterdiğini belirten Ustaoğlu, "1 yıl içinde 20 tane balon sisteminden satıp, bu alanda 3-3.5 milyon dolar ciro hedefliyoruz. Satış sonrası desteği de biz vereceğiz" diye konuştu.

                                                     AYNI ZAMANDA ÇEVRE DOSTU

    Balonla kızaklamanın ekonomik ve zamandan tasarruf sağlamasının yanı sıra diğer yönteme göre çevreye de duyarlı olduğunun altını çizen Ustaoğlu, "Normal şartlar altında 10 bin tonluk bir gemiyi denize indirmek için en azından 3 tır dolusu ağaç kullanılırdı ve bu ağaçlar denize indirilirken parçalandığından tek kullanımlık olurdu. Balon sistemiyle bir gram ağaç israf edilmiyor. Ayrıca ağaçların kaydırılması için en az 2 ton özel yağdan kullanılması gerekirdi. Bu yağın yüzde 25'i de denize karışırdı" dedi. Ustaoğlu, Ereğli'deki tersanelerin Tuzla'dakilere göre teknoloji açısından bir farkı bulunmadığını söylerken, Ereğli Demir-Çelik'e yakınlığın ise önemli bir avantaj olduğunu kaydetti.

                                       Kâbil'de Türk konvoyuna saldırı      Radikal 19.07.2007

    KÂBİL - Afganistan'da NATO güçleriyle kapışan Taliban bu kez Kâbil'de Türk konvoyuna intihar saldırısı düzenledi. Saldırının ardından çıkan çatışmada bir Türk koruma yaralandı. Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre, dün yerel saatle 07.45'te üç araçlık Türk İl İmar Ekibi konvoyu Vardak'a gitmek üzere Kâbil'den ayrılırken selden yıkılan Poli Company köprüsünün yerine yapılmış geçici yolda saldırıya uğradı. Koşarak ortadaki zırhlı makam aracına yanaşan intihar eylemcisi, kilitli kapıyı açamayınca kendini havaya uçurdu. Ardından konvoy çapraz ateşe maruz kalırken, çıkan çatışmada özel harekât timinden Erol Sarıca ayağından yaralandı. Afganistan Türk Görev Kuvvet Komutanlığı'nın gönderdiği helikopterle 'Kamp Doğan' karargâhında ilk müdahalesi yapılan ve ardından Kâbil Merkez Bölge Komutanlığı'nın hastanesinde tedavi altına alınan Sarıca'nın durumu iyi. Kâbil yakınındaki Vardak ilinde 2006'da faaliyete geçen Türk İl İmar Ekibi'nin sivil koordinatörü Hakan Abacı'nın da saldırı sırasında araçta olduğu belirtildi. Aracın da hasar gördüğü saldırıyı Taliban üstlendi. Afganistan'da ilk kez intihar saldırısı sonrasında hedef alınan noktaya ateş açıldığına da dikkat çekildi.

                                                                Gül: Çok şükür atlatıldı

    Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, saldırıyı kınayıp, "Çok şükür ki özel harekât birliklerimiz böyle bir saldırı teşebbüsünü daha önceden fark etmişler. Özel harekât birliklerimiz orada gerçekten cansiperane görev yapıyor. Ben gittiğimde de büyük bir özveriyle çalışmışlardı. Bugün bir güvenlik görevlimizin yarası var. O da çok ciddi değil. Çok şükür böyle atlatıldı. Bunlar zor işler" dedi. Gül, "Ya Afganistan ile Türkiye arasında tarihin derinliklerine dayanan dostluktan vazgeçeceksiniz, oradaki kardeşlerinize yardım etmeyeceksiniz ya da çalışmalara devam edeceksiniz" ifadesini kullandı. 2006'dan beri Taliban direnişi tırmanırken düzenlenen saldırı ve NATO operasyonlarında bu yıl 100'den fazla müttefik askeri, binlerce sivil ve Taliban militanı öldü. Türkiye'nin Afganistan'da NATO bünyesinde görevli 1200 askeri var.

    Öze yandan Zabul eyaletindeki bir başka saldırıda altı polis, Patkiya'da da iki kişi öldürüldü. (aa, Radikal)

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040