|
|||||||||||||||||||||
|
Türkiye de enerji politikasında İran'a fazla yer vermiyor, önceliğini ve tercihini, kendisine daha yakın hissettiği ülkelerin lehinde kullanıyordu.
Geçen cumartesi akşamı, sessizce yürütülen temaslardan sonra, Türkiye ile İran arasında imzalanan "mutabakat zaptı" yeni konjonktürün iki ülkeyi, enerji stratejileri bağlamında, ne noktaya getirdiğini gözlerin önüne serdi.
Bu prensip mutabakatı İran doğalgazının, ayrıca İran üzerinden Türkmenistan gazının Türkiye'ye naklini öngörüyor. Bu iki ülkenin birlikte kuracağı boru hattı sistemiyle Türkmenistan gazının bir kısmının Avrupa'ya ulaştırılması -yani "Nabucco Projesi"nin bu güzergâhtan gerçekleşmesi- mümkün olacak.
Mutabakat ayrıca Türkiye'ye İran'ın güneyindeki zengin doğalgaz havzasında "ihalesiz olarak" yatırım yapmak imtiyazını da veriyor.
Kuşkusuz bu anlaşmanın gerçekleşmesinde ortak ekonomik çıkar mülahazalarının büyük payı var. Ama açıkçası, şu sırada bunu mümkün kılan, iki tarafın da yararlanmaya çalıştığı yeni siyasal konjonktürdür.
Farklı bir duruş
İran açısından uluslararası alanda izole edilmeye çalışıldığı, özellikle ABD'nin ağır baskı ve tehditlerine maruz kaldığı bir dönemde, Türkiye gibi Batı ittifakı içinde yer alan bir komşusuyla yakınlaşması ve işbirliğine girişmesi, önemli bir başarıdır. Bu Tahran'a, yalnız kalmadığını ve dış baskılara karşı çıkabileceğini göstermek fırsatını veriyor...
Türkiye açısından İran'la böyle bir anlaşma imzalamasının taşıdığı siyasal anlam da çok önemli. Ankara bu mutabakatla son zamanlarda güvenlik dahil, çeşitli alanlarda geliştirdiği ilişkilerini, dost ve müttefiklerinden gelebilecek itiraz ve baskılara rağmen, pekiştirmeye kararlı olduğu mesajını veriyor.
Tabii ki Türk hükümeti İran'la enerji alanında işbirliğinin ekonomik kazançlarını hesaplayarak bu anlaşmaya imzasını atmıştır. Ancak bu, siyasi bir duruş gerektiren bir karardır. Özellikle ABD'nin buna şiddetle karşı çıkacağı, Batı'nın olduğu kadar Rusya'nın da bundan pek hoşlanmayacağı belliydi. Hükümetin bu olası tepkileri ve sonuçları bile bile, böyle bir tavır sergilemesi, dış politikada yeni bir yaklaşımın işaretini veriyor.
Rota değişikliği mi?
Bu anlaşmayla, Türkiye ile ABD arasındaki çatlak daha da derinleşiyor. Kuzey Irak ve PKK meselelerinde ABD'nin duyarsızlığından derin düş kırıklığına uğrayan Ankara, giderek Washington karşısında, daha serbest hareket etme yolunu seçiyor.
Şimdiki seçim hayhuyundan sonra, işbaşına gelecek hükümet bu politikayı sürdürecek mi? Bu strateji Türkiye'nin dış ilişkilerinde bir rota değişikliği noktasına gelebilir mi? Türkiye'deki bu yeni trend karşısında, ABD ve genelde Batı, Ankara'ya karşı olumsuz tavırlarını değiştirecek mi?
İran'la imzalanan mutabakatın basit ekonomik bir anlaşmanın ötesinde, taşıdığı siyasi anlam, işte bütün bu soruları -ve içerdiği belirsizlikleri de- gündeme getiriyor.
Sami Kohen- 18.07.2007-Milliyet
© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040 |