Çok önceleri, metronun reklam panolarından birinde bir resim görmüştüm. Çok güzel bir deniz, çok şık plajlar, şezlonglarda güneşlenen Çinliler ve yabancılar, tüplü dalış yapanların su altında çekilmiş fotoğrafları, ayrıca bazı tarihi eserler... Altında da "güzel bir tatil için mutlaka Sanya'yı ziyaret etmelisiniz" sloganı. O an kendi kendime "Mutlaka buraya gitmeliyim" demiş, sonrasında ise unutup gitmiştim.
2008 yazı yaklaşırken, yaz için planımı yapıp, bu hazırlığın içine Türkiye'ye gidip kısa da olsa bir tatil yapma planını koyamayınca, aylar önce görmüş olduğum bu reklam zihnimde tekrar belirginleşti, hatta zihnimi kemirmeye başladı. Madem Türkiye'ye gidemeyecektim, kısa da olsa bir tatil yapmalıydım. Planımı ilk olarak tavsiyeler üzerine Shanghai, Hangzhou ve Dalian şehirleri olarak yapmıştım. Fakat sonrasında, gelişmiş bir şehir ve tarihî ve kültürel bir şehir gezme fikrine, çok güzel bir sahil şehrinde denize girme ve tatil yapma fikri daha baskın geldi ve tatil planımı Sanya şehri olarak netleştirdim. Daha sonra da Sanya hakkında küçük bir araştırma yaptım. Sanya şehri, Çin'in en güneyindeki tropik Hainan adasının güneyinde, adanın başkenti olan Haikou şehrine 260 km mesafede, otobüsle 3.5 saat uzaklıkta, küçük ve turistik bir sahil şehri. Sanya'da üç ünlü ve büyük kumsal var. Bunlar Yalong kumsalı, Dadonghai kumsalı ve Sanya Bay kumsalı. Daha önce giden kişilerin yorumlarından ve bilgilerden, Sanya Bay kumsalında denizin, diğer iki kumsaldaki kadar temiz olmadığını, Yalong Bay kumsalının en güzel kumsal olduğunu fakat orada aynı koşullarda yapacağınız bir tatilin Dadonghai kumsalındakine göre belki yüzde 30 daha pahalıya geleceğini öğrendim. Kendi kendime düşündüm, eğer deniz temizse, kumsalın çok daha güzel ya da otelin çok daha lüks olmasının çok fazla önemi yok, yüzde 30 fazla masrafa değmez. O yüzden Dadonghai kumsalı üzerinde bir otel bulmak ve şehrin o kısmını gezmek üzere karar verdim ve otel aramaya başladım.
Çin'de, hem tren bileti, hem otel bileti, hem uçak bileti alabileceğiniz, hem de gideceğiniz yerle, şehirle, otelle ilgili her şeyi, gezilmesi gereken yerleri, yenmesi gereken yemekleri, kısacası yeni bir yere gideceğiniz zaman size gerekli olabilecek hemen hemen her şeyi öğrenebileceğiniz, benim bildiğim iki tane önemli internet sitesi var. Bunlar elong ve ctrip. Türkiye'deki gibi komisyon da almıyorlar. Hatta bırakın komisyonu, anlaşmalı oldukları bazı otellerin bazı odalarını bu iki siteden biri üzerinden rezerve ettiğiniz zaman, otele gidip kendiniz yaptıracağınız rezervasyondan daha ucuza getiriyorsunuz, ayrıca "en az üç gün kalırsanız kahvaltı ücretsiz", "en az 10 gün kalırsanız şu şu şu yerlere ücretsiz tur ve rehber" gibi promosyonlardan da yararlanabiliyorsunuz. Ayrıca Türkiye'deki gibi kredi kartı numarası vererek ya da kredi kartıyla bir miktar depozit ödeyerek konfirmasyon yaptırmanız da gerekmiyor, bu siteler size güveniyor. Ben de, daha önceden kararımı verdiğim üzere Dadonghai kumsalındaki otellere bakıp servis-fiyat kıyaslaması yaparak otele karar verdim ve orada olacağım günleri, özel isteklerimi, kalacağım odayı ve otele giriş yapacağım gün ve saati belirttim. En önemlisi bu kısım, çünkü size olan güvenleri sizin vereceğiniz saat aralığına bağlı. En fazla üç saatlik bir aralık belirtmek zorundasınız. Örneğin 14-17 arasında varacağınızı belirtip 18'de giderseniz, sizin için ayrılmış olan oda kesinlikle iptal edilmiş oluyor. Dolayısıyla internet üzerinden yaptığınız rezervasyonda kazandığınız tüm indirim, avantaj ve promosyonları kaybediyorsunuz. Ya da saat 13'te giderseniz, seçim yaptığınız oda henüz hazır olmuyor ve bir saat lobide beklemeniz gerekiyor. O yüzden önce uçak biletimi ayırttım. Uçak bileti de çok pratik; ayırtıyorsunuz, adres veriyorsunuz, ertesi gün ücretsiz olarak verdiğiniz adrese getiriyorlar, bileti alırken nakit olarak ödeme yapıyorsunuz; bu kadar basit. Uçak biletimi aldıktan sonra oteli de ayırttım, yaklaşık 20 dakika sonra telefonla arayıp "şu otelde şu günler için rezervasyon yaptırdınız, şu saatte giriş şu günde çıkış yapacaksınız" şeklinde sözlü konfirmasyonumu istediler. Hepsini onayladım, teşekkür edip kapattılar, 10 dakika içinde de cep telefonuma aynı onay mesajı ve otelin Çince olarak adresi geldi, altında da "taksiye binip bu mesajı gösterirseniz sorunsuz bir şekilde otelimize ulaşırsınız" notu. Her şey çok pratikti, Çin'de bu servisler gerçekten güzel. Yalnız bir şeyde dikkatli olmalısınız, uçağınız büyük havaalanından değil, Pekin'in güneyindeki küçük havaalanından kalkıyor olabilir, çünkü Sanya'ya birçok uçuş oradan yapılıyor.
Uçuştan bir gün önce, otel rezervasyonu için yeniden aradılar, tekrar onaylatıp bir soru sordular, "Havaalanına sizi karşılamaya şoför göndermemizi ister misiniz, ücreti 60 yuan". Hiç düşünmeden kabul ettim, çıkıp taksi bulamamak ya da uzun süre beklemek, taksicinin beni dolandırması gibi risklerin hepsi yok oluyordu. Ben kabul ettikten yaklaşık bir saat sonra, beni karşılayacak olan şoför bana mesajla "ben şoför, lütfen uçuş numaranızı ve tahmini varış saatinizi bildiriniz" diye mesaj attı, ona da gerekli bilgileri verdim.
Bu şekilde uçağa bindim ve 3 saat 50 dakika süren sorunsuz bir uçuşun ardından Sanya'ya indim. Sanya'nın iklimi tam tropikal. Her an yağmur yağacakmış gibi bir hava fakat bunaltıcı ve sıcak. Ve bazen de hiç beklemediğiniz bir anda bir sağanak başlıyor, yarım saat sonra ise güneş açıyor. Çantamı alıp çıkarken elinde kocaman "Mr. Alican Ersin" yazan şoförle karşılaştım. Benim Çince bildiğimi bilmiyormuş, ben Çince olarak "çok bekletmedim değil mi, aslında siz erken gelmişsiniz" deyince çok şaşırdı. Sohbet ederek arabaya gittik.
Havaalanından çıkıp Sanya'nın şehir yoluna girince ilk dikkatimi çeken şey, sanki Müslüman bir ülkedeymişsiniz hissi veren fesli erkekler, türbanlı kızlar ve her yerde Çince yazıların altında bulunan Arapça yazılardı. Şaşırdım. Çok ünlü turistik bir mekân olduğu için burada bu kadar çok Müslüman olacağı aklıma gelmemişti. Şoför bana, Sanya'da beş bine yakın Müslüman yaşadığını anlattı. Bunlar arasında, hem Xinjiang bölgesindeki Uygur milliyetinden, hem Ningxia bölgesindeki Hui milliyetinden, hem de aileleri Arap olup yıllar önce buraya yerleşen ve Çinlilerle evlenen, yarı Arap yarı Çinli Müslümanlar bulunuyormuş; burada hepsi birlikte yaşıyor ve buranın Müslüman kesimini oluşturuyormuş. Bu Müslümanlar genel olarak havaalanına yakın bölgede, yani sahil kesiminde değil Sanya'nın iç bölgelerinde yaşıyorlarmış.
Bunları öğrendikten sonra tekrar etrafıma bakmaya başladığımda kendimi sanki Alanya ya da Mersin'de gibi hissettim. Etrafımda Çin'de ilk defa gördüğüm kocaman hurma ve palmiye ağaçları vardı, hava da Akdeniz Bölgesi'ndeki gibi nemli ve sıcaktı. Biraz sonra deniz gözüktü. Yolda taksici bana Sanya'da gitmem, görmem gereken ünlü yerleri, tarihi mekânları, kaleleri anlatıyordu. Yani "eğer oralara gidecek olursan beni ara, ben seni götürürüm" demeye getiriyordu. Ama ben zaten beş gün kalacaktım, deniz ve güneşten başka bir şey düşünmüyordum.
Bu sohbetler arasında otelimize vardık. Oteldeki görevli de benimle İngilizce konuştu, bir yerde benim söylediğim bir şeyi anlamadı, ben Çince olarak açıklayınca çok şaşırdı, o şekilde ahbap olduk ve rezervasyonumu yaptırdım. Bana odamı gösterdiklerinde çok şaşırdım, odamın hemen önünde yüzme havuzu vardı ve odamın penceresi yüzme havuzu hizasındaydı. Yani pencereden direkt olarak havuza girilebiliyordu. Aslında biraz yorgundum fakat yatıp uyumak da istemiyordum, yarım saat kadar dinlendikten sonra hemen havuza girdim, biraz yüzüp çıkıp duş aldım ve sonrasında dolaşmak amacıyla otelden çıktım.
Otelin yaklaşık 50 m kadar yakınında otobüs durağı vardı ve belki dakikada iki otobüs geçiyordu. Nereye gideceğimi bilmiyordum, otobüs listesine baktım, önce bulunduğum durağın adını öğrendim ki geri dönüşte sorun çıkmasın. Sonra seferleri en geç saate kadar devam eden otobüse bindim ve etrafıma bakarak gezmeye başladım. Yaklaşık 6-7 durak sonra, geldiğim yerin manzarası çok güzel olduğu için indim. Işıl ışıl binalar, rengârenk bir köprü, köprünün altında sessiz sessiz akan bir nehir, nehrin etrafında oynayan ve nehre girip çıkan çocuklar ve nehrin üzerinde küçük balıkçı motorları, bir de uzaklardan gelen hafif bir müzik sesi. Bir süre bu manzarayı izledikten sonra müzik sesinin geldiği yöne doğru yürüdüm. Nehrin hemen kıyısında, küçük bir park alanında, seyyar bir müzik seti yerleştirmiş ve son derece büyük bir uyum ve ahenk içinde dans eden, yaş ortalaması en az 50 olan belki 25 çift. Bazı çiftler bir erkek bir kadın, bazı çiftler iki kadın, bazı çiftlerse iki erkek. Son derece mutlu bir şekilde, bazen birbirlerine bir şey söyleyip gülerek, bazen son derece büyük bir dikkatle farklı figürler sergileyerek şevkle dans ediyordu hepsi. Bir süre izledim. Onları izleyen diğer insanlar arasında bazı gençler beni gördü, kimisi gülümsedi, kimisi utanıp kafasını çevirdi ve benim bakmadığım zamanlarda fark etmediğimi sanarak birbirlerine beni gösterip benim hakkımda konuşmaya devam ettiler. Bir süre dansı izledikten sonra yiyecek bir şeyler bulmak üzere oradan ayrıldım ve çok geçmeden, Mc Donalds'a benzer şekilde fakat Çin usulüne göre yapılmış, hem hamburger ve sandviç tarzı fast food, hem makarna, hem de bazı etli ve etsiz Çin yemekleri yapan bir lokanta buldum. Fazla zaman kaybetmek istemediğim için hamburger tarzı bir şeyler yiyerek çıktım ve otobüsün servis saatinin bitmesinden korktuğum için saat 10'a doğru otelime döndüm. Lobiden denize nasıl gideceğimi öğrendikten sonra, ertesi günün yarısını uyuyarak geçirmek istemediğim için erkenden yattım ve ertesi günü iple çekerek uyudum.
Evet sevgili dinleyiciler, tatile gidiş hazırlıklarım ve tatilimin ilk günü bu şekildeydi. Bu haftalık program süremiz doldu. Gelecek hafta, Sanya tatilimi anlatmaya devam edeceğim. Birkaç kelimenin Çincesini öğrenerek programımızı noktalayalım. Havaalanına giderken, hangi kısma gitmek istediğinizi söylemek için, gidiş derken chu(1) fa(1), varış derken dao(4) da(2), uluslararası demek için guo(2) ji(4), yurtiçi demek için guo(2) nei(4) diyoruz. Valiz demek için xing(2) li(5) diyoruz. Bir sonraki programımızda yeniden buluşuncaya dek, hepiniz esen kalın değerli dinleyiciler.