Buraya geldiğim ilk andan beri "ling ba, ling ba, ling ba" sözünü duyuyorum: "Sıfır sekiz, sıfır sekiz, sıfır sekiz."
İkibinlerin sekizinci yılının sekizinci ayının sekizinci günü...
Bejing'in olimipiyatlara evsahipliği yapma hakkı aldığı 2001 yılından beri Cumhurbaşkanından taksi şoförlerine kadar yediden yetmişe herkes bu büyük olay için hazırlanıyordu.
080808 günü akşam saat 8'de beklenen an geldi.
Kuş Yuvası adıyla da bilinen Beijing Devlet Stadyumu'na odaklanmış olan dünyanın gözü önünde, Çinliler verdiği sözü tuttu ve bütün dünyaya parmak ısırtan muhteşem bir açılış töreniyle Beijing 2008 Olimpiyatları'nı başlattı.
Böylece "Bir Dünya, Tek Rüya" sloganıyla, bütün dünyanın spor şenliği başlamış oldu.
Milyarlarca kişinin ekranda kendi gözleriyle izlediği o harikulade görsel ziyafeti burada bir de ben anlatacak değilim. Açılış törenindeki yüksek teknolojik düzey herkesin hayranlığını kazandı.Hatta kadı kızında kusur bulmaya meraklı Batı medyası bile bunu itiraf atmek zorunda kaldı. Öyle ki, ABD Başkanı George W. Bush bile, belki de görev süresi boyunca sarfettiği en zekice sözleri Olimpiyat oyunlarını takdirle değerlendirirken telaffuz etti..
YEŞİL OLİMPİYAT
Çin, Olimpiyatları alırken herşeyden önce dünyaya temiz bir Olimpiyat sözü vermişti: Önemli bir kirlilik sorunu olduğunu başta Çinliler olmak üzere herkesin kabul ettiği Beijing havası, bu işle ilgili uluslararası sağlık kuruluşlarınca belirlenen ölçütlere uygun hale getirilecekti.
Bu gerçekten de yapıldı. Şimdi ilgili kuruluşlar, başkentteki hava kalitesinin belirlenen ölçütlere uygun olduğunu saptıyor.
Bunun için çeşitli önlemler alınmıştı. Örneğin tek-çift plaka uygulaması gibi kimi önlemler basına da yansıdı. Ama medya kuruluşlarına yansımasa da, sonuç alınmasında asıl etkiyi çok daha köklü önlemler yarattı. Yedi yıl boyunca sadece kirlilik yaratan işletmelerin faaliyetlerine son verilmekle kalınmadı, Beijing'in toplam yüzölçümündeki yeşil alan oranı yüzde 43'e çıkarıldı. Beijing şu anda dünyanın en yeşil kentlerinden biri: elimde istatistik yok ama, belki de ilk birkaç kentten biri. Birincisi olduğunu gösteren bir istatistik görürsem, hiç şaşırmam.
MASKELİ LEYDİ'NİN KÜSTAHLIK ŞOVU
Ama Çin'i karalamayı içgüdü haline getirmiş Batılı merkezler gene bildiklerini okudu. Birkaç nesnel ve tarafsız değerlendirme hariç tutlacak olursa, hazırlanan mizansenlerle Beijing havasının iyileşmediği kanıtlanmaya çalışıldı.
Örneğin, Amerikan kafilesinden bir kadın sporcu, kendilerini taşıyan uçağın tekerlekleri daha Beijing Başkent Havaalanı'nın pistine değer değmez yüzüne bir maske geçirdi. Böylece, sözde solunum yollarını Beijing havasından korumuş olacaktı. Maskenin rengi, hanımefendinin elbise rengine ve saç tuvaletine hiç uymasa da, herkesin dikkatini çeksin diye olmalı, siyah olarak seçilmişti. Küstahlık şovuyla görevli hanım sporcu havaalanı terminaline gelince, Batılı medya mensupları hemen başına üşüşüp envai çeşit resmini çekti. Cebrail Aleyhisselam taslaklarının teknolojik vahiy araçlarıyla haberdar edildikleri besbelliydi. Tabii, Maskeli Leydi'nin resminin ertesi gün Amerikan gazetelerinde yayınlanması kimseyi şaşırtmadı. Şaşırtıcı olan, o sözde "haber"e bisiklete binerken ağızını beyaz maskeyle kapatmış bir Çinli kızın resminin de eşlik etmesiydi. Yani, kimbilir ne zaman çekilmiş bu resimle, Çinliler'in de aynı uygulamayı yaptığı anlatılmış oluyordu. Burada yaşayan yabancıların bir bölümü --en azından bu sözü bilenleri-- bir "Fesüphanallah" çekmiştir herhalde... Nezle-grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonu olan Çinliler başkalarına bulaştırmamak için maske takarlar. Çinliler nazik insanlar.
Fakat, kötü niyetin elinden Çin nezaketi bile kurtulamıyor.
ATİNA'DA VE LOS ANGELES'TE HAVA NASIL?
Hava kirliliğini ölçmek nesnel bir işlem. Dünyadaki ilgili kuruluşlarca belirlenen ölçütlere uyup uymadığını belirlemek atla deve değil. Nitekim kolayca yapılıyor ve sonuçlar da açıklanıyor. Ama Batı armudun sapı üzümün çöpü derdinde; gözünü dikmiş, dört gözle Çin'de eleştirecek şey arıyor.
Peki, diyelim ki maskeyi taktınız...
O zaman, Atina'yı da Beijing'i de görmüş olanların kolayca yanıtlayacağı bir soru soralım: Hangi kentte hava daha kirli?
Atina'daki hava kirliliğini kente herkes ciğerlerinde yanma hissiyle hemen farkederken, neden tek bir söz edilmedi, neden tek bir satır yayınlanmadı? Maskeli Leydi veya Örümcek Adam'ın Sevgilisi resmi çeken bütün o gazeteciler neredeydi?
Atina'ya gitmemiş olanlar, bu kentte havanın kirli olduğunu duydular mı?
Haydi, Atina'yı geçtik...
Los Angeles mıdaha kirli, Beijing mi?
Beijing bu konuda Los Angeles'la yarışabilir mi?
Los Angeles'teki hava kirliliği hakkında tek bir satır yazı okuyan oldu mu?
Örümcek Adam'ın Sevgilisi neden orada ortaya çıkmadı?
O zaman, dünyaca ünlü İngiliz atlet Steve Owett 800 metre yarışının sonunda kirli havadan nefes alamadığını ve neredeyse boğulacağını söylediğinde, sözleri özgür ve demokratik Batı basınının kendi iddialarına göre asla mevcut olmayan sansürünü delebilmiş miydi?
Batı'da birilerinin gözünü düşmanlık bürüse de, Çin sağlam adımlarla ilerliyor. Nasıldı o atasözü? "Kin bürür, kervan yürür" müydü, ne?..
DEĞİŞEN KENTTE GÜNLÜK YAŞAM
Bejing'de yaşayan biri olarak, önemli bir olaya hazırlanan dev bir kentte kalıcı değişiklikler yapılırken halkın yaşamının nasıl etkilendiğini kendi gözlerimle görme imkanım oldu.
Buna benzer gözlemleri İstanbul'da da yapma fırsatım olmuştu.
Örneğin, çapı itibarıyla Olimpiyat oyunlarıyla kıyaslanamayacak Habitat Zirvesi için İstanbullulara ne eziyetler çektirilmişti! Hele, daha sonra yapılan NATO toplantısı İstanbullular için tam bir zulme dönüştüydü. Sözde Türkiye'nin prestijine katkı yapacağı sanılan, ama sabun köpüğünden daha kalıcı etkisi olmayan ufak tefek birkaç uluslararası kongre nedeniyle şehir günlerce allak bullak oldu.
Örnekleri uzatmayıp, kıyas için Beijing'e dönelim.
Beijing olimpiyatlara hazırlanırken kent sakinleri sıkıntı çekmek bir yana, yapılan her çalışmayla günlük yaşamlarının rahatladığını hissetti. Sadece Beijinglilerin ciğerlerine çektikleri havadan söz etmiyorum. Yeni açılan metro hatları, ulaşım arterleri bunun en gözle görünen örneklerinden. Havalanının yeni terminali, oradan kente bağlanan raylı ulaşım hattı, diğer yollar, yeni tesisler... Olimpiyatlar dolayısıyla kente eklenen her yeni yapı Beijing'e yeni bir miras bıraktı ve bunların çoğu olimpiyatlardan sonra Beijinglilerin yaşamını kolaylaştırmaya yarıyor. Olimpiyatlar topu topu 16 gün sürüyor, ama Beijing'de meydana gelen bütün güzel değişiklikler yerli yerinde duracak.
KUYRUĞU KISIK HOLLYWOOD ÜSTADI
Tekrar açılış törenine dönecek olursam, sanırım herkesi en çok etkileyen Çin'e özgü özelliklerle çağdaş teknolojinin ustaca birleştirilmesi olmuştur. Başlangıçta açılış töreninin yönetmenliğini anlı şanlı bir Batılı sinema yönetmeninin yapması öngörülmüştü. Dalay Lama kiğinin Lasa'da çıkardığı kanlı olaylardan sonra kulağı bükülünce, söz verdiği işi üstlenmeye mecali kalmadı. Bir daha Hollywood kapıları ebediyen yüzüne kapanır korkusuyla bacakları titredi ve kuyruğunu apış arasına alıp işi yapamayacağını söyledi. Eh, Hollywood'da korku dağları bekliyor! 1950'lerde neler olduğunu eski yönetmen ve oyuncu büyüklerinden çok dinlemiştir. Ama ne olursa olsun dünya dönmeye devam ediyor. O yapamadı diye görev yerde kalmayacaktı. İşi Çinli yönetmen Zhang Yimou başkanlığındaki ekip üstlendi ve görkemli bir töreni hazırlama işinden alnının akıyla çıktı. Hem o, hem Çin... Aslında Çin'le birlikte bütün Asya... Doğruyu söylemek gerekirse, Batılı adayın çekilmesi iyi oldu. Yoksa yönetmen o olsaydı bu harika açılış, yine Batı etkenine maledilecek, Batı'nın başarı hanesine kaydedilecekti. Şimdi söylenecek tek bir söz kalmıyor. Eminim, dünyada açılış törenini en dikkatle izleyen kişi o anlı şanlı ödlek Hollywood üstadı olmuştur. Tören bitince acaba kös kös önüne bakmış mıdır?
DEVRİMİN ATTIĞI TEMEL ÜZERİNDE GELİŞEN GÜÇ
Açılış töreninin en önemli özelliğinin, 5 bin yıllık geçmişi olan Çin tarihi ile kültürünü teknolojik yeniliklerle birleştirebilmesi olduğu hemen hemen herkesin ortak değerlendirmesi. Teknolojik başarılar, oyunlar kapsamındaki yarışmalarda da kendini hissettirdi. Doğrusu, bu başarılar bizde hayranlıkla birlikte gene bir gıpta duygusu oluşturdu.
Çin'in bu başarısı kuşkusuz kendiliğinden oluşmadı. Sağlam temellere dayanıyor. Bir zamanlar insanlarını doyuramayan, giydiremeyen bu ülke, bugün dünyayı hayran bırakan dev bir organizasyonun altından başarıyla kalkabilecek gücü, devrimle atılan ve 30 yıl önce yapılan atılımla sağlamlaştırılan temeller sayesinde kazanabildi.
Darısı başımıza.