Bilgi pınarından beslenen Çin fidanları

    2008-07-30 14:10:55                cri

    Çinlilerin kitap ile çocuklar ve gençler arasındaki ilişkiye özgü bir atasözü var: "Kitapsız büyüyen çocuk, susuz yetişen fidana benzer."

    Ne güzel bir söz!

    Evet, güzel olmasına güzel, ama eski çağlara ait.

    Şimdi internet çağındayız.

    Acaba İnternet kullanan Çinli gençler susuz mu, yoksa sulu yetişen birer fidan mı?

    Eski günlüklerimden birinde Çin'de internet kullanımının son yıllarda büyük artış gösterdiğinden söz etmiştim. Bugün Çin'deki internet kullanıcılarının sayısı Avrupa'nın toplam nüfusuyla karşılaştırılabilir düzeyde. Devlet de internet kullanımını, vatandaşları bilgilendirme ve yönetime katma yolunda önemli bir olanak olarak görüp teşvik ediyor.

    Bu tabii son derece olumlu bir gelişme. Ama yine de o günlüğü yazdığımdan beri aklımı bir soru meşgul ediyor: Acaba internet kullanımının yaygınlaşması kitap okuma alışkanlığını nasıl etkiliyor? Bizim ülkemizin de dahil olduğu pek çok ülkede, internet kullanımındaki yaygınlaşmanın, kitap okuma alışkanlıklarını olumsuz yönde etkilediği biliniyor.

    Acaba Çin'de durum nedir?

    Çin ne de olsa en eski "kitaplı" toplumlardan biri. Batılılar "Matbaayı 15. Yüzyılda Gutenberg buldu" diye kendilerine göre bir tarih yazsalar da, Çin'de daha 9. Yüzyılda kitap basıldığı biliniyor. Önceleri ipek üzerine basılan kitaplar daha sonra kağıt kullanılarak üretilmiş. Bu, kitabın matbu biçimi... Çin'de diğer biçimlerde yazılıp çoğaltılan kitapların tarihi çok daha eskilere gidiyor. Çin'in kitapla ve kütüphaneyle ülfeti belki, tarihte bilinen ilk kütüphaneyi MÖ 3 bin yılında kuran Asurlularla kıyaslanabilir. Çin'in 5 bin yıllık bir tarihi olduğu göz önünde bulundurulacak ve Voltaire'in "Yabani uluslar dışında her ülke kitaplar tarafından yönetilir" sözü hatırlanacak olursa, Çin'e neden en eski "kitaplı" ülke dediğim anlaşılacaktır.

    Bizim ülkemizde kitap okuma alışkanlığının düşük olmasının nedeni, Avrupamerkezci tarih anlayışının etkisiyle şekillenmiş sözde bilimsel analizlerle hemen saptanıverir: "Efendim, göçebe toplumdan, yerleşik düzene geçişte, bilgilenme geleneğimizin sözlü kültüre dayanması... vs.. vs..." Doğrusu, ciddi bir bilimsel yaklaşımla üzerine gidildiğinde dağılıverecek bu tezler, sayısal verilerle de desteklenmiyor değildir. Türkiye'de televizyon izleme oranı yüzde 94 iken, kitap okuma oranı yüzde 4. Böyle olunca bu iddia sahiplerinin tezleri de, adeta bir tür nesnel veri desteğine kavuşmuş oluyor. "Göçebe toplum"-"yerleşik toplum" gibi tarihsel kavramların Avrupa tarihyazımı içinde oluşturulmuş kategorilere dayandığını söyleyip bir tarih tartışmasının içine girmek istemiyorum. Bu kavram çiftlerinin "görsel kültür"-"yazılı kültür" gibi kullanıcıları tarafından pek iyi tanımlanmamış bir başka kavram çifti ile ne tür bir nedensellik ilişkisi içinde olduğu da ilginç bir tartışma vaadetse bile, bu yöne de sapacak değilim. Amacım sadece "yazılı kültür" ile ilişkisi çok eskiye dayandığı saptanmış bir ülke olan Çin'deki internet kullanımın kitap okuma alışkanlığı üzerindeki etkisini anlamaya çalışmak, bunu yaparken de, kitap okuma alışkanlığı fazla olmadığı bilinen Türkiye'yi aklımızın bir köşesinde tutmak...

    Evet, internet kullanımı Çin'de büyük bir hızla artıyor ve kullanıcıların ezici çoğunluğunu da gençler oluşturuyor. İnternet kullanıcılarının çoğunun gençler olması sadece Çin'e özgü bir durum değil kuşkusuz. Türkiye'de de öyle olduğu, sayıları hızla artan İnternet kafelerinden şöyle içeri bir göz atıvererek yapılacak üstünkörü bir gözlemle de saptanabilir. Ama herhangi bir internet kafede ya da evinde saatlerce internet başında kalmış bir gence kitap okumaya zaman ayırıp ayırmadığı sorulduğunda alınacak yanıtlar üç aşağı beş yukarı tahmin edilebilir. Bir blog yazarı tahmin etmekle yetinmeyip soruyu sormuş ve aldığı yanıtlar şöyle olmuş:

    -Kitaplar çok pahalı.

    -İşten geldim yorgunum. İnternette dinleniyorum.

    -Oku oku, nereye kadar!

    Acaba Çinli gençler ne diyor?

    İnternet kullanımı artarken kitap okuma oranı düşüyorsa Çinli fidanlar susuz, yükseliyorsa sulu yetişiyorlar denebilir mi?

    Denebilir. Ama, bunu anlamak için sayılara bakmak gerek.

    Bu sayıları nereden bulacağımı düşünürken China Daily gazetesi birkaç gün önce "Yazılı sözün geleceğini okumak" başlıklı bir haber yayımladı. Zhu Linyong tarafından yazılan haberde, Çin'de kitap okumanın son zamanlarda yeniden popüler olmaya başladığı bildiriliyordu. Haber, ülke çapında iki yılda bir yapılan bir araştırmanın sonuçlarına dayanıyor. Buna göre 10 yıl kadar okuma oranında belli bir düşüş görülmüş. Öyle ki, toplumun okuma oranı 2005 yılında yüzde 48.7'ye kadar düşmüş. Bu, yüzde 4 olan okuma oranıyla kıyaslandığında bizim hayallerimizi süsleyen bir rakam olabilir. Ama Çin'de düşük bir oran olarak kabul ediliyor ve kültür çevresi epey kaygılanıyormuş. Nitekim, oran 1999'da 60.4'müş. Yayıncılık Bilimi Ulusal Araştırma Enstitüsü tarafından son yapılan araştırma ise düşüş eğiliminin durduğunu ve yükselişe geçtiğini göstermiş. Geçen yıl yüzde 0.1 oranında bir artışla toplumun okuma oranı 48.8'e çıkmış. Artış eğiliminin devam edeceği söyleniyor. Şu anda yılda 300 bin yeni kitap yayınlanıyormuş. Ama önümüzdeki yıllarda bu sayının katlanarak artması öngörülüyor. Çin'in nüfusuyla kıyaslandığında yıllık kitap sayısı çok değilmiş gibi gelebilir, ama değerlendirme yaparken temkinli olmakta yarar var, çünkü o 300 bin kitabın bir tekinin tirajı bile bizim ülkemizde basılan bütün kitapların toplam tirajı kadar olabilir.

    "Bütün Bilgeler" adlı bir kitabevini işleten Liu Suli "Son yıllarda , özellikle büyük kentlerde yaşayan insanlar kitaplardan biraz uzaklaşmıştı" diyerek şöyle konuşmuş: " Çinliler, zengin tarihe ve uzun okuma geleneğine sahip bir ulustur. Okuma oranında düşüş olması bizim geleneklerimize aykırıdır." Okumanın insanların gelişimi üzerinde uzun vadeli etkisi olduğuna dikkat çeken Liu şöyle devam ediyor: "Bugünkü belirsizlik ve karmaşa dünyasında, ayakta kalmak isteyen biri, bilgisini zenginleştirmek zorundadır. Ayrıca okumak, insana eğlence aleminin sağlayamayacağı içsel bir huzur da verir." Evet, okuma sadece pratikte işe yarar bilgiler sağlamak gibi faydacı bir anlayışın dışında değerlendirilirse, gerçekten de insan ruhunu besleyen en önemli kaynaklardan biri olabilir. "Bütün Bilgeler" kitabevini işleten Liu Suli, kitabevinin ismine yaraşır şekilde son derece bilgece konuşmuş. İnsanın aklına Kafka'nın şu sözünü getiriyor: "Kitap, içimizdeki donmuş denizin buzlarını kırmaya yarayan bir gereçtir."

   Çin Yayıncılık Grubu Başkanı Nie Zhenning, okuma alışkanılıklarıyla ilgili araştırmanın sonuçlarının açıklandığı basın toplantısında yaptığı konuşmada, özellikle gençler arasında güzel alışkanlıkların yaygınlaştırılması için çalışma yapma gereğine işaret etmiş. China Daily gazetesindeki haberde Nie'nin, yeni iletişim araçları ve yeni enformasyon kaynakları nedeniyle Çinli okuyucular arasında son yıllarda okuma alışkanlığının "sığlaştığına" dikkat çektiği bildiriliyor. Çin Yayıncılık grubu lafı hiç dolaştırmıyor... Bu durumu olumsuz olarak görüp önlem alma gereği hissettiğini ortaya koyuyor. Bir yayıncılık grubunun öncelikle kâr etme hedefini başa koymak yerine, toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket etmesi her türlü takdirin üstünde...

    Çin Yayıncılar Derneği Genel Sekreter Vekili Huang Guorong da, Çin gençleri arasında okuma alışkanlığının yaygınlaştırılmasının bir zorunluluk olduğunu söylemiş. Gazetenin haberine göre Huang, "Bunu yaparken, Çin'de büyüyen kitap piyasası için de nitelikli okuyucular yetiştirmiş olacağız" demiş.

    Görülüyor ki, Çin yayıncıları, yayıncılık sektöründe sağlıklı bir dönüşüm çevrimi yaratılmasının gereğini çok iyi saptamış durumda. Ayakları yere sağlam basan bir yayıncılık sektörü oluşturmak istiyorsanız, nitelikli okuyucu yetiştirmek zorundasınız. Bunun için Çinli yayıncılar kendi üzerlerine düşen sorumluluğun bilincinde. "Ne yapalım, şimdi piyasada bu kitaplar geçerli" tutumunu benimsemenin kendi bindikleri dalı kesmek anlamına geleceğini görüyorlar.

    Çin Halk Üniversitesi'nde medya araştırmacısı olarak çalışan Yu Guoming, kitapların dijital ortamlara aktarılmasının okuma oranını arttıracağı görüşünde. Yu'ya göre, yeni medya teknolojilerinin gelişmesi insanların giderek daha ucuza daha fazla bilgiye erişmelerini sağlayacak. Yu konuyla ilgili olarak gazeteye şunları söylemiş: "Araştırmanın da gösterdiği gibi, okuyucuların dikkati basılı medyadan dijital medyaya yöneliyor. Geleneksel yöntemlerle çalışan yayıncılar da artık bu değişimlere ayak uydurmak zorunda." Yu, önümüzdeki dönemde roman ya da başta türde kitaplar okumak için, bugün verilen paranın küçük bir bölümünü ödemenin yeterli olacağı görüşünde. Bu da, ona göre, okuyucu sayısını arttıracak bir etken olacak.

   Ama şimdiye kadar okuduğumuz iki kapak arasındaki kağıt kitapların da kolay kolay ortalıktan çekilmeyeceği aşikar. Belki önümüzdeki dönemde elektronik kitapları yatağımıza uzanıp okuyabileceğimiz cihazlar herkesin satın alabileceği kadar ucuz olacak. Ama mürekkep ve kağıt kokusunu içimize çekip de ellerimizle okşayabileceğimiz kitaplardan mahrum kalacağımız korkusu pek çok yayıncıya göre şimdilik yersiz.

    Evet, sayılar Çin'de internet kullanımı artarken, düşen okuma eğilimin durdurulup yukarı çıkmaya başlamasının sağlandığını gösteriyor. Devlet internet kullanımın yaygınlaşmasını ne kadar teşvik ediyorsa kamusal nitelikli kuruluşlardan oluşan yayıncılık çevresı de, yine devletin desteğiyle, okuma alışkanlığının yayılması için aynı ölçüde gayret gösteriyor.

    21. yüzyılda internet kullanımın büyük bir hızla artacağına kimsenin kuşkusu yok. Doğru kullanıldığı takdirde internetin yararlı bir araç olduğu da inkâr edilemez bir gerçek. Ama burada anahtar "doğru kullanmak"... Çünkü internet bilgiye değil, enformasyona ulaşmayi sağlayan bir araç. Enformasyon ise işlendikten, belli süreçlerden geçtikten sonra bilgiye dönüşüyor. Bu gerçek hesaba katılmayınca, internet bir enformasyon kirliliği aracına dönüşüyor. O nedenle interneti başta kitap olmak üzere geleneksel araçlara karşı bir seçenek olarak görüp onlardan vazgeçmek bir yana, kullanımlarını yaygınlaştırmak çok önemli.

    Çin'in bunu kavradığı, bir yandan internet kullanımını yaygınlaştırırken, bir yandan da geleneksel yayınları okuyanların sayısını arttırmak için çaba harcamasından anlaşılıyor.

    Özet olarak, 21. Yüzyılda Çinli gençlerin susuz büyüyen birer fidan olmayacakları söylenebilir. Kitabın gençlerin yetişmesindeki önemini bilen Romalı şair Horace, tâ 2 bin küsur yıl önce "Mümkün olsaydı her karış toprağa buğday eker gibi kitap ekerdim" demiş.

    Madem Romalı edebiyatçıları hatırladık, öyleyse son olarak, kendi ülkemizi de akılda tutup, Horace'dan çok az bir zaman sonra yaşamış olan Ovidus'tan da bir söz aktarayım: "Gençliğini kitaplarla beslemeyen ulusların sonu acıdır."

    Bu acı sondan kaçınabileceğimiz bol kitaplı günler dileğiyle...

© Copyright by www.cri.cn, 2007