İlk tanıtmak istediğim yer aslında tek bir mekandan ziyade bir bölge. Metronun birinci hattı üzerinde, ikinci hat ile doğudaki transfer istasyonu olan Jianguomen'ın hemen doğusundaki Yonganli istasyonundan çıktığınız zaman vardığınız bölge. Evet bu bölge aslında Yonganli bölgesi, yani yerin adı bu, fakat birçok kişi bu adla bilmiyor. Eğer bu bölgeye gittiğiniz zaman akşam saatiyse, metronun basamaklarından çıkıp caddeye vardığınız zaman ilk olarak dikkatinizi rengarenk binalar çeker. Yüksek, ve en tepesinden en altına kadar farklı renk ışıklarla dolu, ışıkların en tepeden yere düşercesine, sonra da tekrar tepeye fırlarmışçasına yandığı, adeta şov yaptığı yüksek binalar. Caddede biraz etrafınıza baktığınız zaman, buranın gayet elit, hatta lüks bir yer olduğunu hemen anlarsınız. Metro istasyonundan çıkınca, o renkli binaları arkanıza alıp kuzeye doğru yürümeye başladığınız zaman, İstanbul Nişantaşı bölgesini biliyorsanız, kendinizi oradaymış gibi hissedeceksiniz. Yolun hemen başında solda, Pekin'in ünlü "Silk Market"i, yani "İpek Çarşısı" vardır. Yonganli bölgesi de esas olarak Silk Market adıyla bilinir. Adı İpek Çarşısı olmasına rağmen, ev arkadaşım Edip'in ailesi geldiği zaman ipek yorgan almak istemişlerdi ve isminden dolayı oraya gitmişlerdi, fakat gerçekten ipekten yapılmış ürünler satan toplam 4 mağaza bulabilmişlerdi koskoca 4-5 katlı alışveriş merkezinin içinde. Belki eskiden gerçekten "İpek" çarşısıymış, bilemiyorum. Tişörtler, pantolonlar, ayakkabılar, hediyelik eşyalar ve birçok farklı ürün bulabileceğiniz, ve pazarlık ederek alışveriş etmeniz gereken, fakat içine girdiğinizde büyük olasılıkla 3-4 saatten önce çıkamayacağınız, Türkiye'deki "Çetinkaya" alışveriş merkezlerini andıran fakat çok daha sıcak, daha samimi bir ortamı olan komple bir bina ipek çarşısı. İpek Çarşısı'nı kuzey yönünde geçtiğiniz zaman hemen birkaç metre ileride de, yine yolun sonunda, hepsi Batı tarzı döşenmiş, Batı tarzı servis yapan, çok iyi İngilizce konuşan garsonları olan, her şeyiyle Batı tarzında birkaç tane ard arda kafe görürsünüz. Tabi bunların, hem bulundukları yer hem hitap ettikleri kesim hem de dekorasyon ve servislerinden dolayı fiyatları da "Batı" tarzındadır, yani Çin ölçülerinde oldukça pahalıdır. Örneğin, ünlü Amerikan kafe zincirinin bir üyesi olan Starbucks'ta bir kapuçinoyu 25 yuane içerken, buradaki mağazalarda 38-40 yuane içmeniz olası.
Bu kafeleri de geride bırakıp yola devam ettiğiniz zaman, yine esas olarak yolun solunda, küçük dükkanlar şeklinde, pek pazarlık edilmeyen fakat genelde fiyatları gerçekten çok uygun olan, genelde kaçak, ya da çok küçük defolu orijinal ürünleri satan birkaç tane mağaza var. Sattıkları şeyler giysi, esas olarak gömlek, tişört, svet şört, pantolon, çanta, mont vs. Bu mağazalar tabi İpek Çarşısı gibi çok katlı değil, fakat yine de alternatifiniz bol. Ben çok şık iki oduncu gömleğini toplam 45 yuane almıştım, defalarca yıkamış olmama rağmen hiç bozulmadı, Türk parasıyla 4.5 YTL'ye bu kadar kaliteli bir oduncu gömleği almak tabi şaşırtıcı. Hele böyle bir mekanda bulunan bir mağazadan.
Evet yola devam ettiğiniz zaman, bu sefer yolun sağında, birçok ülkeye ait geleneksel restoranlar mevcut. Alman birahanesi, Meksika restoranı, Tayland restoranı, İtalyan restoranı, bir iki tane daha var, onları net hatırlamıyorum. Yani her durumda kendinize yiyecek güzel bir şeyler bulabilirsiniz. Bu restoranları da geçtiğiniz zaman, belki dünyada tek olan bir yapıya geliyorsunuz demektir. Hiç gitmemiş olanlar, sağa yukarıya bakarak yavaş yavaş yürüdüklerinde eminim ki "ne zaman bitecek" diyerek kafalarını uzatarak ve soluklarını tutarak yürürler. Bahsettiğim yapı, dev bir "sky screen" yani, gökyüzü ekranı. Yerden yaklaşık 25-30 m. yükseklikte, 25 m x 225 metre ölçülerinde devasa bir televizyon ekranı. Kimi zaman reklam yayınlanır bu televizyonda, kimi zaman deniz altı görüntüleri, kimi zaman uzay boşluğu ve gezegenler. Akşam hava karardıktan sonra, hemen dibindeki Starbucks'ta oturup kahvenizi içerken bu gökyüzü televizyonunu izlemek inanılmaz derecede keyiflidir. Fakat saat 22'de televizyon kapanır, yani gelecekseniz en uygun saat akşam 20.30-21 civardır ki hava tam kararmış olsun, ayrıca izlemek için de 1 saat vaktiniz kalsın. Boynunuz ağrıyıp kafanızı indirip etrafa bakındığınız zaman da, birçok ünlü markanın mağazalarını görürsünüz. Pekin'de çok fazla yerde tek bir markanın kendi mağazasını bulamazsınız, bir alışveriş merkezinde farklı markalar satılır, fakat burada, örneğin Only'nin, ya da Channel'in, ya da Dior'un kendi mağazalarını bulabilirsiniz. Tabi burada alışverişin artık Çin fiyatlarıyla bağlantısı kalmıyor, ama marka tercih edenler için güzel bir alışveriş mekanı olabilir.
Evet tanıtmak istediğim ilk bölge olan Yonganli bölgesi, İpek çarşısıyla, lüks kafeleri, küçük dükkanlarıyla, farklı ülke restoranlarıyla ve devasa gökyüzü televizyonuyla bu kadar. Şimdi geçelim bir diğer yere.
Son programımda, bir arkadaşımla Ritan bölgesindeki ayakkabı toptancılarına gittiğimi, Ritan parkını dışardan görüp çok merak ettiğimi fakat içinde girme şansım olmadığını anlatmıştım. İkinci olarak da bu Ritan parkından biraz bahsetmek istiyorum. Ritan parkı, metronun ikinci hattı üzerindeki Chaoyangmen istasyonundan çıkarsanız güneye doğru yaklaşık 1 km, Jianguomen istasyonundan çıkarsanız da kuzey doğuya doğru yaklaşık 1 km gidince ulaşabileceğiniz bir park. Ben hep Chaoyangmen istasyonundan gittiğim için oradan anlatayım. Metrodan çıkıp Ritan yoluna doğru döndüğünüz zaman sizi hemen, "çekçek"çiler karşılar. Bunlar, kimisinin tamamen üstü açık, kimisi bir tente ile kapatılmış, kimisinde iki kimisinde dört kişilik oturma yerleri bulunan, önde bir insanın sürerek sizi istediğiniz yere götürdüğü küçük arabalar. Kimisinde şoförünüz sizi pedal çevirerek götürüyor, kimisi ise motosiklet şeklinde yapılmış ve benzinle çalışıyor, fakat fiyatları aynı. Eğer yürümek istemiyorsanız ve aceleniz varsa da çok ideal, varacağınız yere çok sıradan olmayan, hoş, romantik bir şekilde gitmek istiyorsanız da çok ideal. Mesafe kısa olmasında rağmen, özellikle pedal çevrilerek sürülenler yavaş gittiği için yaklaşık 6-7 dakika sürüyor yol. Ama ya gidişte ya dönüşte, birinde mutlaka yürüyün, çünkü bu yol, Pekin'deki "Rus mahallesi". Bu yol üzerinde yürürken rastladığınız 10 kişiden 8'i Rus, 2'si Çinli olacaktır. Ve yol üzerinde sağ tarafta, tüm yol boyunca devam eden, Rus kürk mağazaları vardır. 150-200 yuanden birkaç bin yuane kadar fiyat aralığında, her türlü desende, kimisi suni kimisi gerçek, envai çeşit kürk, çanta, giysi. Mekanla tezat oluşturmasına karşın mağazalardaki satıcıların hemen hepsi Çinli. Sanırım bu bölge Rus bölgesi olmasına karşın, alıcı kitlesi olarak Çinliler planlanmış. Almasanız da gidip sohbet edebilirsiniz, orada Rus dışında pek yabancı bulunmadığı için yabancı ile sohbet etmekten hoşlanıyorlar. Bu yolun devamında da, Pekin'in ünlü Rus "köyü" diyebileceğimiz Yabaolu bölgesi geliyor.
Bu yolda giderken soldaki büyük kavşaktan sola dönüp bir 100 metre yürüyünce, ayakkabı toptancıları çarşısı ile birlikte Ritan parkının kuzey giriş kapısına geliyorsunuz. Giriş ücretsiz, biletsiz. Bu park neden pek ünlü değil hiç bir zaman anlamadım, tamam ünlü yapacak tarihi yapılar ya da çok büyük şeyler yok, fakat yemyeşil, insana huzur veren bir havası var. Gerçi tabi ünlü olsa çok kalabalık ve gürültülü olurdu büyük olasılıkla, o yüzden şikayet etmeyeyim de böyle kalsın. Parkın içinde, özellikle yağmursuz ve rüzgarlı havalarda, esas olarak orta ve yukarısı yaş gurubunun oluşturduğu "uçurtmacı" grupları olur. Farklı büyüklükteki ve farklı renklerdeki uçurtmalarını, belki yüzlerce metre yüksekte uçurmak, onlar için hem bir spor, hem de sohbet fırsatıdır. Kimisi arkadaş, kimisi de orada karşılaşan birçok insan sohbet eder, bazen de birbirine dolaşan uçurtma iplerini çözüp ayırmak için dakikalarca uğraşırlar, fakat yine de gülerler. Aynı uçurtma uçurmak gibi, belki daha bile yaygın bir başka Çin geleneği ise kağıt oynamak. Tabi zamanlama farklı, kağıt oynayanları görmeniz için havanın hem yağmursuz hem de rüzgarsız olması gerekiyor. Kağıt oynayan bir gurupla uzaktan karşılaştığınız zaman kavga var sanabilirsiniz, fakat aslında onlar doyasıya eğleniyordur. 6-7 kişi kağıt oynuyorsa etraflarında mutlaka bir o kadar kişi da onları izler, bir taraftan içkilerini içer, çok çok yüksek sesle yorum yapar, güler, eğlenir. Bir duvar üzeri, bir taş üzeri, herhangi bir yükselti, hepsi onların kağıt oynamalarına uygun yerlerdir, öyle masaymış, sandalyeymiş, hiç aramazlar.
Uçurtma uçuranları ve kağıt oynayanları izlemeyi bırakıp parkın ortasına doğru yürüyüşünüze devam ettiğiniz zaman, parkın küçücük, belki 15 metreye 25 metrelik göleti karşılar sizi. Aslında hiçbir özelliği olmayan, balık da olmayan, içine de girilmeyen bir gölet, fakat öyle yemyeşil, sessiz bir parkın içinde öyle bir gölet, tam olarak ortamı tamamlayan bir etken. O göletin hemen kıyısında da, ahşaptan yapılmış, en fazla 15 kişinin aynı anda oturabileceği tatlı bir kafe. Burada bazen düşük sesle caz müzik çalar, bazen de Çin pop müziği. Özellikle kışın, hele ki kar yağıyorsa burada oturmak çok büyük bir keyiftir, çünkü kafede masaların yanında, devasa gaz sobaları yanar kışın. İstanbullu olanlar bilirler, Ortaköy'de deniz kenarındaki balık lokantlarında vardır, 2.5 metre yüksekliğinde, mantar şeklinde yapılmış, mantarın şapkasının alt tarafında yanan ateşi görebileceğiniz, çok iyi ısıtan gaz sobaları. Onlardan bu kafede de var. Kışın kar yağdığı zaman zaten gölet hemen donuyor, üzerinde yürüyebilir, kayabilirsiniz. Dışarıda üşüdüğünüz zaman da kafeye girip, o kocaman, çıtır çıtır yanan sobanın altına oturup, dışarıda kar yağışını izlerken sıcak bir kahve içmek ve hafif bir müzikle sohbet etmek, gerçekten çok huzur verici bir ortam oluşturuyor.