"İnsanların türküleri kendilerinden güzel,
kendilerinden umutlu,
kendilerinden kederli,
daha uzun ömürlü kendilerinden.
Sevdim insanlardan çok türkülerini.
İnsansız yaşayabildim
türküsüz hiçbir zaman.
Kadınlarımı aldattım, türkülerini asla
Hiçbir zaman aldatmadı beni türküler de.
Türküleri anladım hangi dilde söylenirse söylensin.
Bu dünyada yiyip içtiklerimin,
gezip tozduklarımın,
görüp işittiklerimin,
dokunduklarımın, anladıklarımın
hiçbiri, hiçbiri
bahtiyar etmedi beni türküler kadar
Nazım Hikmet"
Canım Kızım,
Olimpiyat Oyunlarını bekleyen şehirden tekrar merhaba,
Bildiğin gibi Beijing'de düzenlenecek 2008 Olimpiyat Oyunları'nın başlayacağı 8 Ağustos'ta 2008 gününe bir yıldan az var. Olimpiyat oyunları için başlatılan ve son dört yıldır başkentin devasa bir şantiyeye dönüşmesine sebep olan inşaat çalışmaları hummalı bir şekilde devam ediyor.
Herzog&deMeuron tarafından tasarlanan olimpiyat stadı ve Avustralyalı ekip PTW tarafından tasarlanan yüzme merkezi binası olimpiyat için başlatılan hazırlıklarının sadece birer parçası. Beijing, adeta bir mimarlık parkı haline dönüştü.
CNN'de yayınlanan "Countdown Beijing" isimli TV program serisinde Beijing'in olimpiyatlara nasıl hazırlandığını çeşitli açılardan ele alındı. Bu program kapsamında olimpiyat stadı mimarları Herzog&deMeuron ve yüzme merkezi mimarlarından John Pauline ile söyleşi gerçekleştirildi. Sana bu söyleşiden bölümler aktarmak istiyorum:
"Anjali Rao: Olimpiyatları n başlamasına hala çok zaman olmasına rağmen tasarımınız Pekin'de bir referans noktası haline geldi. Bize bu fikrin nasıl ortaya çıktığını anlatabilir misiniz?
Jacques Herzog: Üzerinde çok düşündüğümüz bir çözümle yola çıkmak istiyorduk. Hem yeni bir şeyler olmalı hem de geleneksel çizgilerden uzaklaşmaması gerekiyordu. Bu sebeple Çinli sanatçı Ai Wei Wei ile birlikte çalıştık ve sonuç olarak insanların "Kuş Kafesi" (The Bird Nest) ismini uygun buldukları bu binayı ortaya koyduk.
AR: Bu bir araya geliş hakkında ne düşünüyorsunuz? Çinli inşaatçılar ile çalışmak sizin için nasıl bir deneyim oldu?
JH: Elbette ki bizim için tamamen farklı bir kültürde, bilmediğimiz tamamen farklı bir dilde böyle bir deneyim yaşamak zor oldu. Ve bir de konuşmaların İngilizce olması gerekiyordu. Jacques'in anlattığı fikirleri değiştirmeden olduğu gibi tercüme etmek zorlayıcı bir deneyimdi. Biz yarışmada geliştirdiğimiz projeyi olduğu gibi uyguladık ve konsepti fiziksel bir gerçekliğe dönüştürdük.
AR: Evet, her ikinizin de Çinli olmadığı açık. Peki bu fikri bulduğunuzda aklınızda hiç endişe doğmadı mı, bu tasarımın Çin'deki yapılanma ile uyuşup uyuşmayacağı, sizin istediğiniz gibi kabul görüp göremeyeceği hususunda?
Pierre De Meuron: Evet eğer bize nasıl bitecek diye soruyorsanız, bunu şimdiden kestirmek zor. Ama biz nasıl sonuçlanacağını tahmin ediyoruz ve şunu söyleyebilirim ki bina biz nasıl planladıysak ve çizdiysek tam olarak öyle algılandı.
AR: Cevabınızdan yola çıkarak soruyorum, böyle bir şeyi görmek sadece inanılmaz bir duygu mu oluşturmalı? Bir araya geliş, kafanızdaki fikir gibi fırtına dinişi ve kağıttaki çizimin bu şekilde maddeselleşmesi tüm dünyada hatırlanacak, akılda kalacak bir şey.
JH: Aşağı yukarı söyledikleriniz doğru. Pierre'nin söylediği gibi, mimarın düşündüklerinin ne kadarı ortaya çıkar bilemezsiniz. Çin kültürünü ve Çin dilini tamamen bilmeden planladıklarınızın ne kadarı gerçekleşir bilemiyoruz. Bu bir belirsizlik. Dahası her durumda, gerçek boyutlara ve gerçek malzemelere geçildiğinde projenin ne kadar çalışacağı ve ne kadar insandan kabul göreceği her mimar için en önemli noktadır. İnanıyoruz ki kısa bir süre içinde insanlar bu binayı sevecek ve kabul edecekler. Binanın olimpiyatlardan sonra gözde bir kamusal alan olarak yaşamını sürdürmesi çok önemli. Çünkü Pekin insanı dışarıda vakit geçirmeyi, dans etmek, iletişim kurmak gibi aktiviteler için kamusal alanları kullanmayı seviyor. Bu batıdaki insanların çok azının bildiği bir şey. Biz de umuyoruz ki stadyum bu tarz aktiviteler için odak noktası haline gelecek.
PDM: Ve şunu da söylüyoruz ki bu stadyum dünyanın her yerinde bir meydan okuma. Bunu inşa etmek, bunu anlamak sadece Çin'de sınırları zorlama değil. Sizin de belirttiğiniz gibi bu yapı gerek tasarım gerekse de geometri açısından dünyada eşsiz. Yani tüm katılımcılarımızla ortak bir çalışma yürüterek dünyada sınırları zorlayan bu yapıyı ortaya koyduk. Avrupa'da, Amerika'da yani tüm dünyada aynı şekilde sınırları zorluyor.
Kristie Lu Stout: Projenin gidişatından memnun musunuz?
John Pauline: Gerçekten memnunum. İçinde yer aldığım en iyi projelerden biri. Büyük bir uzlaşma değildi ya da olması muhtemel büyük şeyler olmadı ve sonuç itibariyle gerçekten iyi.
KLS: Ve gerçek bir gurup çalışmasıydı değil mi?
JP: Kesinlikle. Bu bina işbirliğini sergiliyor. Mimarlar arasındaki işbirliği, kültürler arasındaki işbirliği, değişik fikirler, mimarlar ve mühendisler arasındaki işbirliği. Kısacası bakabildiğiniz her yönde güçlü bir iş birliği söz konusu.
KLS: Form itibariyle tepeye yükselen köpüklere benziyor. Bu konsept nasıl gelişti?
JP: Doğrusu ben de bilmiyorum nasıl gerçekleştiğini. Yarışma elimize geçtiğinde su ile ilgili bir proje olsun istedik ya da fırtına ile ilgili bir konsept olabilirdi. Yığın, sıçrama gibi konularda ve köpük hareketi ile formu hakkında çeşitli fikirler bulduk. Daha sonra bu fikirleri mühendislik alanından bakarak düşünmeye başladık. Bulduğumuz bu fikri form olarak bir binaya nasıl adapte edebiliriz diye düşündük. Büyük bir meydan okuma. Neyse ki parlak mühendislerimiz var. Ve ben de bu fikri aldım ve tasarladım. İşte bu çalışmanın sonucu.
KLS: Ne kadar özgürlüğe sahiptiniz?
JP: Çok fazla özgürlüğümüz vardı. Demek istediğim tasarıma bir yarışma projesi olarak başladık, uluslararası yarışma. Ve herkesin isteği doğrultusunda serbest olmayı seçtik. Bu binayı yaparak risk aldığımızı biliyorduk yarışma eleme sonucu geldiğinde. Juri projemizi beğenmiş de olabilirdi ya da sonuç diğer yönde de gerçekleşebilirdi. Şükürler olsun ki jüri beğenmiş gözüküyordu ve bu binayı buraya, Pekin'e inşa edebiliyoruz.
KLS: Öğrenmek için daha fazla bekleyemeyeceğim. Pekin'de yapılacak binanın aynı zamanda doğa ile uyumlu olması gerekiyordu. Peki bu nasıl bir ekolojik bina?
JP: Kesinlikle güçlü bir ekolojik bina. Daha havuzları tasarlamaya başlamadan önce binanın enerji üretmesini de düşünüyorduk. Ve bu bina ekolojik ev gibi işliyor. Nasıl bir ekolojik ev?
KLS: Güneş ışınlarını topluyor...
JP: Güneşi, güneş ışınlarını topluyor, kış aylarında güneş ısısını ayarlıyor ve enerji tüketim payını düşürüyor. Yaz aylarında ise bina çapında ve köpükler arasında hava akımı sağlıyor. Böylece içerideki iklim düzenlemesini sağlamış oluyoruz.
KLS: Bina yanı sıra yüzme havuzunun tasarımında da yer aldınız yanılmıyorsam?
JP: Evet, öyle.
KLS: Ve hızlı bir form tasarlamak zorundaydınız. Bu nasıl işliyor?
JP: Bu konu ile ilgili olarak karşınıza çıkan sorun derin bir havuz yapmak. Çünkü derin havuz hızlıdır da aynı zamanda. Dünya standartlarında ulaşmanız gereken minimum derinlik 2 metre. Ve üst tarafta da çizgiler arasında özelleşmiş AG detayları kullanmanız gerekiyor. Her şey dalgalanmayı azaltmak yönünde tasarlanmalı ve rekor kırmak için en iyi koşullar sağlanmalı.
KLS: Size baktığımda sadece kendi fikrini bir olimpik stada empoze eden bir mimar görmüyorum aynı zamanda davetkar olmayı başaran bir şeyler de yapıyorsunuz.
JP: Dürüst olmak zorundayım ki takımımıza katılan ve bunu bir havuzdan daha çok bir iş olarak görüp ciddiye alan insanlarla çalışıyoruz. Ve onlarla özel bir diyalogumuz var. Onların öğütlerini dinliyor ve onlarla doğru bir işbirliği yapıyoruz.
KLS: Pekin ve Çin Hükümeti bu bina için çok para harcadı. Bu binanın sadece bir kez olimpiyat oyunları sırasında kullanıldığını görmek istemiyoruz. Gelecek seneki oyunlardan sonra bu bina nasıl kullanılacak?
JP: Çok güzel bir soru. Yine henüz havuzları çizmeye başlamadan önce, bu binanın ileride, önümüzdeki 30 – 40 yıl için nasıl kullanılabileceğini de düşünüyorduk. Demek istediğim olimpik oyunlar bu binanın ilerideki kullanım alanları için çok dar bir pencere. Bu binaya koyduğumuz ana ögelerden birisi de sınır parkı, binanın gelecek kullanımını oluşturan bir inanç merkezi. Bu binanın kalbi olacak ve inanıyoruz ki olimpik oyunlardan sonra da bina işlemeye devam edecek. Gerçekten umut ediyoruz ki Pekinliler binayı sahiplenecek ve en azından önümüzdeki 30 yıl için burayı bir inanç merkezi olarak benimseyecekler."
Haftaya devam etmek üzere seni özlem ve sevgiyle kucaklıyorum.
Öptüm.
Baban Cemil Kaptan
7 Eylül 2007
.
"Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Alıp başımı gitmek isterim
Bir aksam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım
Bir tiyatro seyrederim
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut geçer
Karanlık bir çocukluk bulutu
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye baslar
Kus sesleri, haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birbirine karışır
Sana bir şiir getiririm
Sözler rüyamdan fışkırır
Dünya bölümlere ayrılır
Birinde bir pazar sabahı
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmış yapraklar
Birinde bir adam
Her şeye yeniden baslar
Ataol Behramoğlu"