Dinlediğiniz bu eser, yerli bir çalgı eşliğinde söylenen bir halk türküsü değil... Şu an duyduğunuz ses, binlerce yıllık Manas Destanı'nın bir bölümü...
Manas'ın anavatanı olarak bilinen Akçi kasabasındayız... Kırgız genci Mehmet Cuma, bizim için Manas Destanı'ndan bir parça okuyor...
Bugünkü programımızda sizlere Manas Destanı'nından ve bu destanı baştan sona okuyan bir efsaneden, yaşayan Homeros olarak bilinen 95 yaşındaki Yusuf Mamay'dan bahsedeceğiz...
Çin Halk Cumhuriyeti'nin Kırgızistan sınırında, Tanrı Dağları'nın eteklerinde bulunan küçük bir kasaba vardır. Coğrafi sebeplerden dolayı, kuş uçmaz kervan geçmez bir kasaba sanılabilir. Ancak bu küçük ilçe, bir efsanenin doğduğu ve –Allah uzun ömür versin- halen yaşadığı yerdir. Bu efsane, "yaşayan Homeros" diye anılan, Manas Destanı'nı baştan sona okuyan 95 yaşındaki Yusuf Mamay'dır.
Yusuf Mamay'dan bahsedeceğiz; önce biraz Akçi'yi tanıyalım.
Manas ve kartal ilçesi
Akçi, bir Kırgız ilçesi. Yaklaşık 50 bin nüfusu var. Nüfusun büyük çoğunluğu Kırgız olmakla beraber, Han, Uygur, Hui milliyetlerinden de belli bir nüfus burada yaşıyor.
Çin'de şöyle bir uygulama var: Ülkenin gelişmiş eyalet ve kentleri, nispeten geri kalmış bölgelere maddi yardımda bulunuyor. Bunun bir örneği olarak, Wuxi kenti, Akçi'ye finansal destek sağlıyor. Akçi, kıyıda köşede kalmış bir ilçe gibi görünmekle birlikte, son yıllarda artan çabalarla ülkenin bütün kesimleriyle ilişkisi olan bir yer haline gelmiş.
Okullarda iki dilde eğitim veriliyor, Çince ve Kırgızca.
Yusufu Mamay ve torunu
İlçenin belediye başkanı, dış tanıtım müdürü gibi yetkililer Kırgız etnik grubundan. Belediye Başkanı'nın adı Zaman. Zaman Bey, bizlere Akçi kenti hakkında bilgi verdi. "İnternette Akçi hakkında arama yaptığınızda karşınıza iki şey çıkar" diyen Zaman Bey, bu iki şeyin "Manas Destanı ve kartal" olduğunu söylüyor. Akçi, Manas Destanı'nın doğduğu ve yaşatıldığı bir yer. Okullarda Manas dersleri veriliyor. Her yıl Manas festivalleri, konserler ve çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
Benim için Akçi'ye gitmek demek, elbete Yusuf Mamay'ın elini öpme fırsatı demekti. Yusuf Mamay'ın elini öpmek demek, Yusuf Has Hacib'in, Kaşgarlı Mahmud'un ve bu toprakların tarihine, kültürüne, edebiyatına emeği geçmiş bütün bilgelerin ellerini öpmek demekti.
Yusuf Mamay
Yusuf Mamay, sadece Akçi'nin değil, bütün Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nin ruhu. Çin'in diğer kesimlerinden ve dünyanın çeşitli coğrafyalarından pek çok kişi onu ziyaret etmek için Akçi'ye geliyor. Kırgızistan Başbakan Yardımcısı, Kültür Bakanı gibi üst düzey yetkililer de sık sık Akçi'ye gelip Mamay'ın elini öpüyor ve sağlığı hakkında bilgi alıyormuş. Çin'in başkenti Beijing'de Çinli liderlerle de görüşen Mamay'a, Çin Halk Cumhuriyeti'nin en önemli hediyesi olan "guobao" verilmiş.
Yusuf Mamay, bütün ömrünü Manas'a adamış biri. 1940 yılında Manas Destanı'nı üst üste yedi gece seslendiren Mamay, ismini tüm dünyaya duyurdu. 1984-1995 yılları arasındaki dönemde, sekiz bölüm ve 18 ciltten oluşan Manas Destanı'nın tümünü seslendirdi. 17 Şubat 2004'te Xinjiang Tianshan Edebiyat ve Sanat Ödülleri'nin "Seçkin Katkı Ödülü"ne layık görüldü. Yusuf Mamay sayesinde Manas Destanı, Çin'in üç büyük destanı arasında tek bir kişi tarafından seslendirilen tek destan olma özelliğini taşıyor.
Mehmet Cuma
95 yaşındaki Yusuf Mamay, biz onu ziyaret etmeden iki gün önce ağır bir kriz geçirmiş, çok şükür atlatmış. Konuşmakta güçlük çektiği için, kendisine fazla soru sormamamız rica edildi. Ben de sadece girip elini öpmekle yetindim.
Daha sonra Yusuf Mamay'ın öğrencileriyle görüştük. Öğrencileri deyince, sadece küçük yaşta çocukları düşünmeyin; Mamay'ın her yaştan öğrencisi var. 69 yaşındaki Muttalip Amca ile 31 yaşındaki Mehmet Cuma, Yusuf Mamay'ın dizinin gibinde Manas okumayı öğrenmiş.
"Binlerce dizelik destanı ezberlemek zor değil mi" diye soruyorum yaşlı amcaya; "Destan nesilden nesile öğretilir, ezberlemek zor olmadı, bu doğal bir güçtür" diyor. 69 yaşındaki Manasçı, gençliğinde hiç ara vermeden 24 saat boyunca Manas okuyabildiğini söylüyor…
Görüşmelerimizi tamamladıktan sonra Mehmet Cuma koşarak yanıma geliyor ve elimdeki not defterine bir şeyler yazmak istediğini söylüyor. Başlıyor Kırgızca yazmaya. Yazdığı notun altına tarih ve isim de düşüyor. Yazıda, Türkiye'ye selam gönderdiğini ve yeniden Akçi'ye gelmemizi istediğini belirtiyor. Kırgız halkının selamını CRI Türkçe vesilesiyle Türkiye'ye iletmiş olalım; ama bir daha bu sevimli kasabaya ne zaman gelebilirim; bilmiyorum…